11. Bölüm : Korku

5.3K 644 288
                                    

Sonunda hastaneye vardığımda hemen Minho'nun odasına ilerledim. Hemşireler kapının önünde endişeyle bekliyordu. İster istemez kendimi kötü hissetmeye başlamıştım.

"Ne oldu?"

"Sizi sordu, bizde dışarıya gittiğinizi söyledik. Bir anda ağlamaya başladı. Odadaki eşyalara saldırdı ama bize bir saldırıda bulunmadı. Zaten hemen çıkıp sizi aradık." Hemşireye kafamı sallayıp Lino'yu eline verdim.

Kapı koluna elimi koyduktan sonra bir kaç saniye bekledim. Hazır olduğumu hissettiğimde tüm gücümle kapıyı açtım. Yatağında bacaklarını kendine çekip kollarını sarmış içli içli ağlıyordu. İçimde bir şeyler parçalanırken neredeyse benim de gözlerimin dolduğuna emindim. "Minho!" Dedim sonunda.

Bacaklarını önünden çekerken beni gördü. Hemen yerinden kalkarken tedirgince ne yapacağını bekliyordum. Hızla bana yaklaştığında istemsiz bir adım gerilesem de bunu takmamış ve bana daha çok yaklaşıp sarılmıştı. O. Bana. Sarılmıştı.

Ne yapacağımı bilemeyerek öylece omzumda ağlamasına izin verdim. Eğer ona karşılık verirsem istemese de bedeni buna karşılık verebilirdi. Bir daha benim yüzümden bayılmasını istemiyordum.

Hıçkırıklarının arasında konuşmaya başladı. "Çok korktum..." Göz yaşları boynumu ıslatırken kalbim yerinden çıkarcasına atmaya başlamıştı. Dudaklarımı ısırırken başımın döndüğünü hissettim ve istemsizce sarılmasına karşılık vermek zorunda kaldım.

Dengemi sağladığımda ve ona bir şey olmadığını anladığımda "Neden korktun?" Diye sordum onu rahatsız etmeyecek bir ses tonunda.

Hıçkırıkları yavaş yavaş duruluyordu ama hala geçmiş değildi. "Artık yaşıyorum ben. Ya yanımda olduğunu öğrenip de sana da bir şey yapsalardı?"

Benim için endişelenmiş olması kalbimi sızlatmaya başlarken istemsizce gülümsedim. Biraz rahatlaması için dalgacı bir şekilde konuştum. "Yah, Minho! Sence bana bir şey olur mu? Ben kaslıyım bir kere. Kaldırırım hepsini ortadan."

Sarılışı sıklaşırken çenesini omzuma yasladı. "Olsun sen yine de hep yanımda ol. Resmimdeki gibi hep ellerimden tut, senin resmindeki gibi veya şu andaki gibi hep sarılalım, hayalimdeki gibi duvarları boyayalım ama sadece sen ve ben olalım. Başka kimseyi istemiyorum."

Kalbim daha çok hızlanırken hissetmemesi için dua ediyordum. "Sadece benimle yaşayamazsın Minho. Başka insanlara da ihtiyacın var. Belki ileride bana anlatmak istemediğin şeyler olacak. O zaman ne yapacaksın?"

Bu sorumu cevapsız bırakırken arkamdan bize uzaylı görmüş gibi bakan hemşireleri fark ettim. Ellerimi indirip onu kendimden uzaklaştıracak iken kulağıma doğru konuşmasıyla duraksadım. "Uzun zamandır değer verdiğim insanlara sarılamıyorum. İzin ver biraz daha böyle kalalım. Bıraktığımda bir daha böyle cesaretlenebileceğimi sanmıyorum."

Ellerimi geri beline yerleştirirken hemşirelere kediyi içeriye bırakıp gitmelerini söyledim. Minho daha Lino'yu fark etmemişti. Kafesin içinde olduğundan da fark etmesi biraz zordu.

Onu biraz çekiştirip yatağın yanına getirdim ve birlikte oturduk. Birazcık daha geri çekilip yatağın başlığına yaslandım. Böylece Minho'nun kolları belimde birleşirken kafasını göğüsüme yaslamış oldu. Ellerimi saçlarına çıkartıp okşamaya başladım. Anında gözlerini kapattı ve daha çok yaslandı.

Garipti. Çok fazla garipti. Uzun zamandır birlikteydik ama ilk kez birbirimize böyle temas ediyorduk. Bacaklarından başına kadar her şeyini hissediyordum. Bu his o ayrıldığında bile uzun süre gitmeyecek gibiydi. Ellerimdeki uyuşukluk yıllarca kalacak gibiydi.

Psycho °Minsung° ✓Where stories live. Discover now