21.bölüm/2

106K 2.9K 1K
                                    

Keyifli okumalar :)

Bir adım ileri, iki adım geri. Bizim hayatımız buydu. Saatlerce ya da eğer şanslıysak bir gün boyunca mutluluğu doyasıya yaşar, iliklerimize kadar hissederdik ve sonra da karşımıza tüm sevincimizi, enerjimizi emecek bir sorun çıkardı. Elbette kaderdi bize bunu yaşatan ve yapacak bir şey yoktu ama ölene kadar böyle mi devam edecekti? Acaba yarın ne olur, ne sorun çıkar diye düşünmeden huzurla gülümseyemeyecek miydim? Gülümseyerek sıcacık kollarından çıktığım adamın küçücük yaşından beri devam eden derdi tasası hiç mi son bulmayacaktı? İşte bunu çok merak ediyordum.

Zaten uyanık bir şekilde yatmaya devam ederken saatin çalmasıyla gözlerimi araladım ve Yağız'ın uyanmaması için hemen kapattım ama elbette geç kalmıştım. Uykusu zaten hafifti ve ben okula gidecekken uyumayacağını biliyordum. En azından ben çıkana kadar. Eğer babasıyla durumları böyle olmasaydı onunda kalkıp işe gitmesi gerekecekti ama sanırım kendini izinli sayıyordu ve bu iznin onu üzmemesi için dua ediyordum.

"Kalkıyor musun?" diye mırıldandı kollarının arasından çıkacakken. Gülümseyerek ona doğru döndüm ve yanağını öptüm.

"Evet, sen uyumaya devam et daha çok erken." dediğimde gözlerini açmış bana bakıyordu.

"Seni bırakacağım." dediğinde kaşlarım çatıldı. Serenlere devam ettiğim için gergindi, biliyordum ama öylece kopamaz ve boş veremezdim. En azından Ege'yi görmem gerekiyordu kaldı ki yeni bir ortam istemiyordum zaten.

"Gerek yok boşuna bölme uykunu," dediğimde sırt üstü yatmış boş boş tavanı izliyordu. "Ne desem dinlemeyeceksin değil mi?"

"Hazırlan." dediğinde oflayarak yataktan çıktım. Bu durumdan memnun olmamasını da anlıyordum ama yapacak bir şey yoktu. Üstelik ben onu seviyordum. Hâlâ neden korkuyor, rahatsız oluyordu ki?

Başka bir şey söylemeden odadan çıktıktan sonra kendi odama girdim. Aslında Yağız'ın odası da benimmiş, öyle diyordu ama ben nedense öyle göremiyordum. Onunla uyumak, onun nefesiyle uyanmak çok güzeldi ama kendimi rahatsız da hissediyordum. Tabii, ona bunu söylemeyecek kadar aklım yerindeydi. Banyoda yüzümü yıkayıp saçlarımı düzelttikten sonra uzun süredir giymediğim formalarımı elime aldım ve yavaş yavaş giymeye başladım. Eğer bir devlet okulunda okusaydım çoktan devamsızlık yüzünden sınıfta kalmış olurdum ama Serenler Kolejinde, Yağız Atay'ın himayesinde böyle bir şey başıma gelmezdi. Kendi kendime gülümsedim acıyla. Yağız Atay'ın himayesi diye tekrar ettim içimden.

Hayat garipti.

Çantamı da elime aldıktan sonra odadan çıktım. Saat daha erkendi ama Yağız'ı ikna edebilirim umuduyla odaya girdim tekrar. Ama ne ikna etmesi? O çoktan kalkmış ve hatta giyinmişti. Özenli kıyafetlerinin aksine uykulu görünüyordu.

"Bir gün bu uykusuzluk yüzünden hasta olacaksın." dediğimde bana doğru döndü ve gülümsedi. Gözlerim yanaklarına kaymıştı. Her kız gibi ben de gamzeye bayılırdım ama Yağız'da olmaması bir eksi değil artı gibiydi sanki. Öyle bütün görünüyordu ki çok beğendiğiniz bir şeyin onda olması bile mükemmeliyetini bozabilirdi. 

"Bir şey olmaz," diyerek bana doğru bir adım attı. "Daha zaman var, kahvaltı yapalım mı?"

"Hazırlamadım ki." dediğimde gülerek gözlerini devirdi.

"Dışarıda Armin." dediğinde dudağımı ısırarak başımı göğsüne yasladım.

"Tamam olur, gidelim." dedikten sonra birlikte odadan çıktık. Dün gece hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu ve sanki yıllar sonra babası çıkıp gelmemiş gibi de yüzünde bir gülümseme vardı ama ben sahte olduğunu biliyordum. Babasına bakarken, ondan bahsederken nefretinin arasına sıkışıp kalmış özlem parçaları vardı ve Yağız onları affetmediği sürece de geçmeyecekti. Gerçi nasıl affederdi?

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Where stories live. Discover now