6.bölüm

122K 3.1K 235
                                    

Multimedia: Yasemin'in harika kolajlarından bir tanesi <3 Tekrar teşekkür ederim, ellerine sağlık :*

Keyifli okumalar :)

"Doğruluk ve cesaret..." dedi yüzündeki gülümsemeyle. "Ama söz veriyorum cesaret demeyeceğim hem bence siz de demeyin. Birbirimizi tanıyalım sadece." 

"Sanki çok ihtiyacımız varmış gibi..." diye söylendiğinde Buğra'nın kafasına vurdu. 

"Armin'den bahsediyoruz herhâlde, sarı kafa. Sen sus." diyerek Ege'nin elindeki boş şişeyi alıp çevirdi. Nehir ve benim aramda kalmıştı şişe. "Hadi bakalım sor Armin." Ne sormam gerektiğini bilmiyordum. Bu oyunu da sevmiyordum zaten. Yine de saçma olmasını umursamadan aklıma gelen ilk soruyu sordum. 

"En son ne zaman ağladın?" 

"Sanırım... Birkaç ay oldu." dedikten sonra şişeyi çevirdi. Bu sefer de Nehir ve Buğra arasında durmuştu. 

"Ben cesaret demek istiyorum." dedi Buğra. Nehir'in merak edeceği gizli bir şeyi olmadığı kesindi zaten. 

"Çok cesursun." diyerek güldü Nehir. "O zaman git ve Yağız'ın odasını karıştır." 

"Ne?" diyerek araya girdim hemen. "Bu çok saçma." 

"Üzgünüm Armin ama basit bir şey yüzünden ceza alamam." dedikten sonra ayağa kalktı. O merdivenleri tırmanırken biz de onu takip ediyorduk. "Odası nerede?" diye sordu. Elimle işaret ettiğim odanın önüne geldiğimizde Yağız'ın bir şeyler fark etmemesi için dua ediyordum. Buğra daha fazla beklemeden odaya girdi ve önce etrafına şöyle bir göz gezdirdi. "Baya düzenli." diye dalga geçti. Daha fazla zaman kaybetmeden Yağızın giysi dolabına yöneldi. Orayı biraz kurcaladıktan sonra yatağının yanındaki çekmecelere göz atmak için yatağa oturdu. İlk çekmeceyi açtığında birkaç iş belgesi ve önemsiz bir iki eşya buldu. İkinci çekmeceyi de açmayı denedi ama kilitliydi. Diğerleri kilitli olmasına takılmazken, ben merak etmiştim. Kilitli olmasının nedeni neydi ki? Bu kadar önemli ne olabilirdi? 

"Şansına küs Buğra. Bu adam fazla temkinli. Sana dalga geçecek malzeme çıkmadı." dedi Nehir, alayla. 

"Daha üçüncü çekmece var güzelim, belli olmaz." dedikten sonra ona uzandı. Çekmece açıldığında dördümüz de şaşırmıştık. İçinden oyuncak bir bebek çıkmıştı. "Bu bebeğin Yağız da ne işi var?" dedi Buğra gülerek. 

"Ben... Bilmiyorum." diye mırıldandım. Bebek çok tanıdık geliyordu bana. Kapkara saçları ve zeytin gibi olan gözleriyle anılarıma sürüklüyordu beni. On beş yaşındayken Eymen'in bana gönderdiği bebekti bu. Varlığını öğrendiğim gündü hatta. O güzel el yazısıyla yazıp kutunun içine sıkıştırdığı notu bile hatırlıyordum ezbere. "Sanırım gecikmiş bir on yılımız var. Daha doğrusu ara verilmiş... Sen bebeklerinle oynarken yanında olamadığım için üzgünüm küçük kardeş, ama artık bu arayı kapatma zamanı. Buna da ilk olarak bu çirkin bebekle başlayabiliriz. Her adımında yanındayım ve bu bebeğe de beğenerek baktığını gördüm. Beni hatırlamadığını ya da kim olduğumu bilmediğini biliyorum ama hatırlayacaksın ve benim gibi bir ağabeyin olduğu için üzüleceksin bile. Seni her şeyden ve herkesten koruyacağım minik kardeşim. Canım pahasına söz veriyorum." Tam olarak yazanlar zihnimdeydi hâlâ. Defalarca okuduğum ve aylar boyunca her dakika içimden tekrar ettiğim için unutmam imkânsızdı. Anne ve babam kutuyu elimden alsa da ben bebeği bırakmamıştım. Eymen ile İstanbul'da buluşana kadar onunla hasret gidermiştim ve sonra da o gün, bebekle birlikte gitmiştim yanına. Öldüğü gün, bebeği de onunla birlikte kaybettim sanıyordum ama şimdi bebek, Yağız'ın odasından çıkıyordu. 

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Where stories live. Discover now