18.bölüm

110K 2.1K 159
                                    

Hayatım boyunca, insanların verdikleri kararları yaşayacağını ve tek sorumlusunun da kendileri olduğunu dinledim. Normal anne ve babalar çocuklarına kötü arkadaş edinme, tanımadığın insanlarla konuşma ya da zararlı şeylerden uzak dur diye öğütlerde bulunurken benimkiler küçüklüğümden beri "Bizim çizdiğimiz yaşam çizgisinden çıkma Armin" dediler. Daha nedenini anlamazken ve beynim masum düşüncelerle doluyken bu o kadar da zor değildi. Hatta yaptığım her doğru harekette onların mutlu olduğunu düşünüp seviniyordum. Ben normaldim. Mutlu sandığım bir ailem ve bembeyaz sayfalarla devam edecek sandığım bir hayatım vardı. Her şey böyle akmaya devam etse yine normal bir genç kız olabilirdim. Belki erkek arkadaşı olan ve tek sorunu aldığı sınav notları olan bir genç kız... Oysa şimdi, zorla evlendirilmek istenen ve notları ne olursa olsun geleceği hazır bir genç kızdım. Armin Soner olmanın getirileri bunlardı işte. Yoksa götürüleri mi demeliydim? Yine de hayatın olumlu yönlerini aramaya çalışırsam hiç yok değildi. Mutlu bir arkadaşlığımız olmasa da Ege ile tanışmıştım mesela. Başım sıkıştığında, birilerinden kaçmak istediğimde onu aramak geliyordu aklıma. Ya da ne kadar yanında olmak istemesem de Yağız'ın güvenli kollarında uyumuştum. O güveni bir zamanlar babamda hissettiğimi sanırken daha fazlasını hissettirmişti bana. Her ne kadar kafamı da karıştırsalar olumlu yönlerdi işte. Bir şekilde görmeliydim. 

Koltukta oturmuş hiçbir şey anlamadığım diziye bakarken bir yandan da Meltem ablanın yorumlarını dinliyordum. Ege zaten defalarca sıkıldığını belli etmişti ama halası kanalı değiştirmeyince o da telefonundaki oyununa vermişti tüm dikkatini. Olayların ne olduğunu kızla erkeğin neden sürekli kavga ettiklerini bilmesem de uzun süredir bu normalliği yaşamadığım için iyi gelmişti. En son ne zaman ciddi anlamda televizyon izledim ya da bilgisayarda takıldım hatırlamıyordum. Sanırım yaklaşık olarak iki ay önce falandı. Belki de daha fazlaydı. Yağız hayatıma gireli ne kadar olmuştu sahi? Beni kendi evine ne zaman hapsetmişti? Hayatıma anlamadığım, takip edemediğim bir hızda girdiği gibi, hapis hayatı yaşatması da aynı hızda gerçeklemişti. 

"Armin? Canım iyi misin?" diye bana seslenen Meltem ablayı duyduğumda düşüncelerimin arasından çıkarak dikkatimi ona verdim. Endişeli gözlerle bana bakıyordu. Psikolog olmasa bile bir sorun olduğunu anlayabilirdi zaten. Halasının bana endişeyle seslenmesinden sonra Ege de başını telefonundan kaldırıp bana bakmaya başladı. Yine eski Armin gibi davranıp yalan söylemeliydim ama içimden gelmiyordu artık. Üç yıldır hayatıma giren herkesi kandırmış ve kapıların arkasında bırakmışken ilk defa birilerini içeri davet etmek istiyordum. Şartlar ve geçmişim daha doğrusu ailemin geçmişi buna izin vermese de en azından bunu deneyecektim. Minimum seviyede de olsa bir yerlerden başlamalıydım. 

"Evet. Şey... Biraz başım ağrıyor da dalmışım işte." dedim gülümsemeye çalışarak. Az önce düşündüğüm şeylerin,üzerimde yarattığı gözle görülebilir gerginliğime rağmen inanmalarını ummaktan başka çarem yoktu.

"Bir soru var sanki." dedi Ege inanmadığını belli ederek. İçimden gelmeden yalan söyleyince böyle oluyordu. Ya da o da mı gerçek beni görüyordu artık? 

"Hayır. Dediğim gibi işte. Yorucu bir gündü." 

"Pekala, tatlım, o zaman sana odanı göstereyim de dinlen." dedi Meltem abla ayağa kalkarken. O da tıpkı yeğeni gibi inanmamıştı ama bu psikolog olmanın gizli bir kuralıydı sanırım. İnanmasanız da inanmış gibi görünün... Sonuçta beni korkutup kaçırmak istemezdi değil mi? Ben de onu takip ederek merdivenlere doğru yöneldim. Ege hâlâ dikkatlice beni izliyordu ve bu zaman zaman rahatsız edici bir hâl alıyordu. Beni önemsediğini ve yardım etmek istediğini biliyordum ama ilk zamanlarda söylediği gibi ben taştandım ve maalesef oluşturduğum taşları onunla yıkamıyordum. Meltem ablayla birlikte koridorun sonundaki odanın önüne geldiğimizde bana sıcak bir şekilde gülümseyerek içeri girdi. Ben de arkasından odaya girdiğimde etrafı incelemeye başladım. Krem renginde yatak örtüsüyle beni bekleyen tek kişilik bir yatak vardı. Duvarlar yatak örtüsüyle uyum içindeydi ama onun da beyaza yakın bir renk olması insanı boğuyordu. Küçük bir dolap ve şirin görünen bir makyaj masasından ibaretti tüm oda. 

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin