31.bölüm

107K 2K 166
                                    

Sabah erken bir saatte evden çıkıp akşam da geç döndüğüm için bölümler geç geliyor, bilginize... ^-^ 

Keyifli okumalar:) 

İnsan defalarca kendine söz verir, yeminler eder. Belki de insanoğlu olarak en büyük ayıbımız, yanlışımız buydu. Yapamayacağımızı bile bile sırf kendimizi denemek için neden bu kadar zorluyorduk? Neden sırf inat uğruna daha çok acı çekmeyi göze alıyoruz? Defalarca anlamsız şekilde yargıladığım insan sınıfına yine ben de dâhildim. Onlardan beni ayıran farklı bir özelliğim yoktu. Sıradandım. Kendime sözler verip tutamıyordum. Yaşadığım şeyler sıradan olmasa da yaptığım şeyler kesinlikle beni anlatırmışçasına sıradandı. 

Güçsüz olmayacağıma dair, Yağız'a yenilmeyeceğime dair söz vermiştim kendime. Ama bunu ne kadar gerçekleştirebiliyordum orası şüpheliydi. 

"Lütfen... Geldim işte." diye mırıldandım tekrar. Yere düşmüş Ege'den gözlerimi ayıramıyordum. Dudağının kenarından yavaş yavaş boynuna doğru süzülen kan beni çok farklı yerlere taşıyordu. "O aptal krizine şimdi girmeyeceksin! Duydun mu beni?" diye bağırdı Yağız Ege'yi bırakıp yanıma gelerek. Elleriyle iki kolumu da sıkıca tutarak beni sarsıyordu. "Önce bana hesap vereceksin." "Rahat bırak kızı!" diye bağırdı Ege yerden kalkarak. Elinin tersiyle dudağındaki kanı durdurmaya çalışıyordu. "Sana hesap vermek zorunda değil." 

"Müstakbel kocasına hesap vermek zorunda!" diye bağırdı Yağız da. Sesinde biraz da alay vardı. 

"Ne?" dedi kısık sesle. "Ne demek müstakbel kocası?" 

"Ne anladıysan o." diye sesini yükseltti Yağız. "Ve sen bir daha ona yaklaşmıyorsun. Eve giriyoruz." diyerek beni çekti Yağız. Korumalar da bizimle gelecekken Yağız elini kaldırarak onları durdurdu. "Hadi!" diye bağırarak yürümeye başladı. İster istemez ben de peşinden gidiyordum. Ege'nin yaşadığı hayal kırıklığı âdeta yüreğimi parçalamıştı. Kapıya ulaştığımızda zaten açık olan kapıyı sertçe sonuna kadar açtı ve kolumu sıkarak beni içeri soktu. Hâlâ kolumu bırakmıyordu. "Kolum acıyor." diye mırıldandım gözlerimi kapatıp sıkarak. Kolumu bırakmak yerine daha çok sıkmaya başladı ve beni kendisine doğru çekti. 

"Acıyor mu?" diye sordu alayla. "Acısın! Bunu hak ettin. Korumaları atlatıp seni bir yerlere götürmek ne demek? O hakkı nerden buluyor bu piç? Ben burada ne haldeydim haberin var mı senin?" Diyecek bir şey yoktu. Böyle olacağını biliyordum ama sanırım... Buna değmişti. Ege'nin hayatını tamamen öğrenmiştim ve bu garip bir şekilde iyi hissettiriyordu. "Cevap ver bana!" diye gürledi beni geriye doğru iterek. Ellerini karışık saçlarına daldırıp derin derin nefes almaya başladı. "Niye böyle yapıyorsun Armin?" 

"Bir şey yapmıyorum ben. Üzgünüm, güvenliğimi istediğini biliyorum ama..." dedikten sonra sustum. 

"Aması ne?" diye sordu Yağız biraz olsun sakinleşmiş sesiyle. 

"Benim için bir anlam ifade etmiyor. Hayatımı saklıyorsun benden." dedim yalvarır gibi çıkan sesimle. Anlatmasını o kadar çok istiyordum ki. 

"Biraz daha zamanı var. Söz veriyorum her şeyi anlatacağım ama şimdi olmaz." dedi yanıma gelip ellerini belime koyarak. "Benden bunu şimdi isteme." 

"Neden?" diye mırıldandım gözlerimi kapatarak. Yine kendime verdiğim sözü tutamıyordum. Yine beni ağlatıyordu işte.

"Seni tanıyorum." diye fısıldadı yüzünü boynuma doğru eğerek. Şimdi nefesini boynumda hissediyordum. "Gidersin." 

"Böylesi... Böylesi çok zor." dedim iç çekerek. "Beni anlamıyorsun." 

"Anlıyorum. Anlıyorum ama şimdi olmaz. Yapamam. Daha sonra her şeyi anlatacağım." diyerek geri çekilip yüzüme baktı. Yüzlerimiz fazlasıyla yakındı. "Şu hâle bak, az önce ne kadar da kızgındım. Hâlâ da olmalıyım ama yapamıyorum." 

Güven Bana*Yeniden Yayımda*1-2Where stories live. Discover now