6.BÖLÜM: MÜZİK KATI

816K 23.1K 2.9K
                                    

6.BÖLÜM: "MÜZİK KATI"

Kıvanç'ı sınıfına bıraktıktan sonra arkamı döndüm ve kendi sınıfıma gitmek için hızlıca basamaklardan inmeye başladım.

Adeta nutkum tutulmuştu. Zaten bu yüzden bir süre öylece bakakalıp harekete geçebildiğimdeyse aklımdaki soruları sormak yerine isteği üzerine onu direkt olarak sınıfına götürmüştüm.

Güz döneminin başlamasının üzerinden haftalar geçmişken yeni bir okula transfer olmasının nedenini çok merak ediyordum. Daha çok merak ettiğim bir şey varsa o da kesinlikle benim de bu okulda okuduğumu bilip bilmediğiydi.

Zihnim ona soracağı soruları çoğaltırken sınıfa girmeme birkaç adım kala Irmak tarafından alıkonuldum. Bileğimden tuttuğu gibi koridorda çekiştirmeye başladı beni.

Köşede durduğumuzda "Yeni gelen öğrenciyi gördün mü?" diye sordu, başımı salladım. "Çok yakışıklıymış ama bir o kadar da tehlikeli biriymiş..." Etrafına bakındıktan sonra yaklaşmam için işaret verdi. Hafifçe eğildim, kulağıma doğru fısıldamaya başladı. "Bence sen boş ver parktakini. Belki bu yeni çocuk da listendeki maddelere uyuyordur... Adı Kıvanç'mış. Bak, çocuk daha şimdiden bir maddeye uyum sağladı bile!"

Irmak'ın sırıtışına karşılık olarak ben de sırıttım ve "Benimkinin adı da Kıvanç," dedim.

Sadece yedi saniye içerisinde olan biteni anlayınca tekrar kolumdan tuttu ve koşmaya, beni de arkasından koşturmaya başladı.

Kantin katına indiğimizde ikimiz de nefes nefese kalmıştık. Beni özgür bıraktıktan sonra sol elinin işaret parmağıyla ileriyi gösterirken, "Seninki bu mu?" diye sordu.

Üç yıldır Deniz'den başkasının oturmadığı deri koltukta oturan Kıvanç, etrafındaki öğrencilere çoktan alıştığım o duygudan yoksun bakışlarından yolluyordu.

Ne ara sınıfından çıkıp da buraya gelmişti?

Başımı sallamakla yetindiğimde "Daha sonra bu konu hakkında uzun bir konuşma yapacağımızı bilmeni isterim," dedi. Alındığını ses tonundan anlamıştım.

"Ama Irmak-"

"Hadi, yanına git," diyerek önce sözümü kesip sonra beni ittirdiğinde başımı onaylamaz bir ifadeyle salladım. "O kadar tanışıklığınız var, hadi."

Ona hak vererek ne olacaksa olsun diye düşünüp "Açılın, hey!" diyerek topluluğun dağılmasını sağlamaya çalıştım, Kıvanç'ın bakışları çoktan üzerime çevrilmişti bile.

Kalabalığı geri bırakabildiğimde, "Selam!" diyerek gülümsedim. Kıvanç'ın omzundaki Su'nun elini fark edinceyse dudaklarım düz bir çizgi halini aldı.

"Solucan?"

Etrafımızdakilerin şaşkın bakışlarına aldırmayarak Kıvanç'a bakmaya devam edebildiğim halde, "Solucan mı?" diye sorduktan sonra şuh bir kahkaha atan ve diğerlerinin de gülmesine neden olan Su, öfke kıvılcımlarının damarlarımda gezinmesine yol açtı.

"Sana da bu yakışırdı zaten..." deyip tekrar kahkahalarla gülmeye başladığında diğerleri de onun gibi gülmeye devam etti.

"Komik mi?" diye bağırmamdan kısa bir süre sonra hepsi eşzamanlı olarak gülmeyi kesti.

Irmak ve Deniz'in nerede olduğunu göremediğim o an, kendimi karşı takımın eline esir düşmüş bir oyuncu gibi hissetmiştim. Benzetme bile yapamayan ben, orada öylece dikilmeye devam ederken sıkıldığı her halinden belli olan Kıvanç bir anda ayağa kalktı.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin