1.BÖLÜM: KENDİME MEKTUP

514K 19.5K 3.9K
                                    

Sevgili 2060'taki kendim,

Umarım yaşıyorsundur ve mektubumu okumak istersin.

Sana bu mektubu yazarken on sekizinci yaşına girmek üzere olan kıpır kıpır bir genç kızım. Eğer evlenmişsen ve torun torba sahibi olmuşsan, gelir de sana "On yedi yaşındayken nasıldın?" diye sorarlarsa onlara bu mektubu gösterip "İşte bu kadar işsizdim!" diyebilirsin...

Bu mektubu yazmamın tam bir saçmalık olduğunun farkındayım ama sen busun işte, gereksiz işlerle uğraşmaktan mutluluk duyan o kız.

Ayrıca biraz önce, "Eğer evlenmişsen..." diye başladım ya söze, işte şimdi oraya dikkat çekeceğim.

Bilmeni isterim ki kendine bu mektubu yazdığın sıralarda, Kıvanç Vuran adında yağız bir delikanlıya âşıksın. Onunla yaşamak, yaşlanmak ve ölmek istiyorsun fakat bu Kıvanç Vuran adındaki şahsiyet ne yazık ki sana âşık değil... Bu yüzden bu mektubu okuduğun sırada onunla evli misiniz yoksa çoktan görüşmeyi kestiniz mi, bilemiyorum.

Belki sana âşık olmuştur ve evlenmişsinizdir.

Belki sana âşık olmuştur fakat bir süre sonra ayrılmışsınızdır.

Belki hiç sana âşık olmamıştır ve birbirinizin hayatından çıkmışsınızdır.

Belki ölmüştür ya da sen ölmüşsündür.

Önemi yok. Çünkü belkilerle yaşamaya gerek yok. Bu mektubumu ikinizi beraber hayal ederek yazacağım, mutlu ve âşık bir şekilde...

Ama şimdi düşündüm de... Hayatta kalmışsan da bunamış olma ihtimalin var. Bu yüzden mektubumu, geçmişini unutan Nehir Nine'ye yazıyormuş gibi düşünerek yazacağım.

Başlıyorum!

Adın Nehir ve soyadın Aksoy... Soyadından nefret ettiğin kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorsun çünkü ailenle arandaki engelin tek sebebi bu. Ama nedenini tam olarak bilmiyorsun. Doğumundan bu yana olmasa da uzun yıllardır baban Kaan Aksoy ve annen Göksu Aksoy'un seninle ilgilenmemelerinin sebebi yalnızca bu. Onlara kızgınsın, hem de çok. Fakat elinden hiçbir şey gelmiyor.

En yakın arkadaşlarından biri olan Irmak'ın annesi Ebru Kayahan gibi bir annen yok; kızını dinleyen, ona nasihatler veren.

En yakın arkadaşlarından biri olan Deniz'in babası Barlas Soykan gibi bir baban yok; bütün o yoğunluğuna rağmen çocuğunun eğitimiyle ilgilenmek için vakit ayırabilen.

Abin olarak gördüğün Batu'nun annesi Mesude Doğan gibi bir annen yok; ders çalışırken sana yiyecek, içecek getirerek seni motive etmeye çalışan.

Henüz yeni tanışmış olsan da hemencecik yakın arkadaşların arasına girmiş olan Cem'in annesi Cemre Derin gibi bir annen de yok; çocuğunun arkadaşlarıyla bile oturup sohbet edebilen.

Senin annen ve baban, sana karşı tamamen ilgisiz ve aslında doğruyu söylemek gerekirse onlar seni sevmiyorlar. Ama mantıklı bir sebepleri yok. Yani mesela, Kıvanç'ın babasının Kıvanç'tan nefret edip uzaklaşmasının bir sebebi var ama seninkilerin yok. Batu'nun deli gibi âşık olduğu kız, Damla Sakin'in annesi tarafından terk edilmesinin bir sebebi var fakat lanet olsun ki senin ailenin mantıklı tek bir sebebi bile yok!

Gerçi şimdi düşününce... Onların da sebeplerinin mantıklı olmadığını görüyorum.

Hangi anne baba, ne sebeple çocuğunu geride bırakabilir ki? Hangi anne baba, ne tür bir sebeple çocuğunu kendi sevgisinden yoksun bırakmak isteyebilir ki? Bunu neden yapar? Bunu yapacak biriyse neden anne ya da baba olmuştur?

Annem ve babam, evlenmeden önce bilmiyorlar mıydı Aksoy kurallarını? Kıvanç'ın babası, Kıvanç'ı hiç mi sevmedi de yeni karısına inanarak ondan uzaklaştı? Damla'nın annesi giderken neden yanında onu da götürmedi?

Biz neden yalnız bırakıldık?

Biz neden sevilmedik?

Ve ben yine de neden hâlâ günün birinde her şeyin çok güzel olacağına inanıyorum...

Umudu olan, acılarıyla güzel bir kızsın. Hep bekliyorsun. Annenin bir gece ansızın gelip sana iyi geceler öpücüğü vereceğini hayal ediyorsun. Babanın beklenmedik bir akşamda seni dışarı çıkarmayı teklif edeceğini düşlüyorsun.

Aptalsın. Umudun var ama maalesef Kıvanç'ın da dediği gibi sen gerçekten de aptal bir kızsın.

İsimlerini okuduğun kişilerin kim olduğunu sana tek tek açıklamak isterdim fakat biraz sonra en yakın arkadaşlarından biri olan Irmak gelecek ve onunla küçük bir operasyon düzenleyeceksiniz.

Olur da Irmak böyle bir mektup yazdığını görürse, önce seninle dalga geçer sonra bunu Deniz'e söyler, daha sonra Deniz seninle dalga geçer ve en sonunda da seni tımarhaneye falan kapattırırlar. Bu yüzden Irmak gelmeden önce son satırlarımı yazacağım ve mektubumu kimsenin bulamayacağı bir yere, yani yastığımın altına koyacağım.

Umarım... Umarım umudun ve acılarınla kazandığın bu aşkı kaybetmemişsindir ve hayatının büyük bir bölümünde yer almıştır çünkü o, sahip olabileceğin en güzel ve en özel şey...

Ölmüş olabilirsin, yaşıyor olabilirsin, bunamış bir ihtiyar olabilirsin, yapayalnız kalmış da olabilirsin fakat onu unutmuş olamazsın.

Tek bir kelime, üç hece...

Hayatını bir anda değiştiren, Kıvanç'ı ve seni "biz" yapabilen ve Kıvanç'ın ağzından duyduğunda iltifat olarak algıladığın o lakap...

Solucan.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin