17.BÖLÜM: ACIYA KARIŞAN UMUTLAR

500K 17.3K 2.5K
                                    

Elini ellerimin arasına alırken ona güvence veren bir gülümsemeyle, "Hiçbir şey olmayacak, güven bana," dedim.

"Ya Deniz sorun çıkarırsa?" diye sorduğunda, çıkaracak, demek yerine başımı iki yana salladım.

"Her şey yolunda gidecek İnci..."

Ortada geçerli hiçbir nedenim yokken durduk yere evimde parti vermek istemiştim. Partiden kastım ise kısır, kola ve belki biraz da çekirdek komasına gireceğimiz birkaç saatten ibaretti. Davet ettiğim kişiler arasında Batu, Deniz, Irmak, Cem ve bir de İnci vardı. Ancak diğerlerinin İnci'nin de partiye katılacağından haberi yoktu çünkü İnci'nin hastaneden çıkış yaptığını daha bu sabah tesadüfen öğrenen bir tek bendim.

İnci'yle yakın arkadaşı bırak, arkadaş bile sayılmazdık aslında yine de onun da bu partide olması gerektiğini düşünmüştüm. Doktorları, durumu iyiye gittiği için hastane çıkışını onayladıklarına göre bizimle takılmasında da bir mahsur yoktu. Ben de moral olacağını düşünerek onu partiye davet etmiştim. İyi mi yapmıştım yoksa kötü mü, yaşayarak görecektik.

Arabanın arka koltuğunda stresten tırnaklarını yiyen İnci'yle beraber oturuyordum ve tıkanan trafiğin açılmasını bekleyen Salim amcaya bakıyordum.

"Allah, Allah..." dedi Salim amca. Kafasını bir sağa bir sola döndürerek etrafına bakarken ben de ne olduğunu merak edip etrafıma bakındım.

Hareket etmeyen arabalardan başka hiçbir şey göremeyince, "Ne oldu Salim amca?" diye sordum.

"Bu saatte bu trafik, hiç hayra alamet değil," dediğinde yanımızda duran arabanın içindeki küçük çocuğa bakıyordum.

"Burası pek işlek bir cadde değildir," dedi İnci. "Ben de ilk kez trafiğin bu denli kilitlendiğini görüyorum."

Cebimden telefonumu çıkarıp ekranına baktığımda saatin 21.10 olduğunu gördüm. Irmakların çoktan evime vardıklarını düşünüyordum çünkü partinin başlangıç saati olarak dokuz diye konuşmuştuk. Ama henüz beni aramamışlardı.

Arayan soran kimse olmadığı halde Irmak'ın numarasını tuşladım. İkinci çalışta, "Nehir!" diyerek aramamı cevaplandırdı.

"Ne bağırıyorsun be?" diye yüzümü buruşturarak sordum.

"Neredesin kızım sen?"

"Trafiğe takıldık, biraz gecikebilirim."

"Zaten on dakika geciktin?" diye sorarcasına konuştuğu sırada Salim amca arabayı yavaş da olsa sürmeye başlamıştı. Belli ki trafik açılmıştı.

"Tamam, birkaç dakika sonra oradayız."

"Deniz kısırı yemeye başladı, söyleyeyim."

Gözlerimi devirdim. "Tamam, başlasın." Deniz'in tüm kısırı bitirebileceğini hatırlayınca "Ama bize de biraz ayırın," dedim hemen.

"Biz?"

"Gelince görürsün."

Aramayı sonlandırırken Salim amcanın işaret ettiği yere baktım. "Kaza olmuş."

"Demek trafiğin kapanması bu yüzdenmiş," dedi İnci ve ben de kafamı biraz daha öne çıkararak arabanın durumuna baktım.

Siyah bir arabaydı, karanlık olduğu için pek göremiyordum ama ön tarafının komple hurdaya döndüğü belliydi. Hava yağmurlu ve fırtınalıydı, belki de bu yüzden kaza yapmıştı.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin