19.BÖLÜM: AŞK UĞRUNA KENDİNDEN VAZGEÇMEK

603K 18.1K 3.4K
                                    

19.BÖLÜM: "AŞK UĞRUNA KENDİNDEN VAZGEÇMEK"

Düşlediğimden daha büyük bir dert edinmiştim kendime. Etraflıca bakınca şimdi, o gün o teyzeye uyduğuma da sonrasında Irmak'la o listeyi yaptığımıza da Kıvanç'ın listeme uygun olduğunu düşündüğüme de birlikte bir anlaşma yaptığımıza da pişman olduğumu hissediyordum.

Ne vardı da ailem yüzünden üzülmeye bir son vermek istemiştim ki? İlla bir acıyı unutmak için başka bir acı mı yaşamak gerekirdi?

Kıvanç'ın Hazel'a şu an bile âşık olması muhtemel bir şeydi. Ona bunu sorabileceğimi sanmıyordum çünkü eğer gerçekten de öyleyse bana bunu söylerdi ve ben o zaman daha çok üzülürdüm. Öte yandan soruma cevap bile vermeyerek beni bir kez daha önemsemediğini de kanıtlayabilirdi ve ben yine daha çok üzülürdüm. Onunla hangi yolu denersek deneyelim, ben hep daha çok üzülen taraf oluyordum.

"Istırabını..."

Derste olduğumuzu unutarak söylediğim bu kelime, öğrencilerin ve beyaz tahta önünde durmuş bize ders anlatan öğretmenimizin dikkatini çekmeme neden oldu. Özür dileyerek başımı eğdiğimde derse döndüler, ben de zihnimdeki düşüncelerden arınmak isteyerek yanımda oturan Deniz'in çizdiği resme baktım.

Elindeki şekere ağlayarak bakan şişman bir kız çizimiydi bu. Kızın kalçaları, göğüsleri ve kafası çok büyüktü. Gözlerinden akan yaşlar ayaklarının hemen dibinde bir su birikintisi oluşturmuştu. Deniz bu gözyaşı havuzunu çizerken epey keyifli görünüyordu.

Ona şaşkın şaşkın baktığımı fark ettiğinde doğrudan gözlerime baktı ama yüzündeki ifade bakiydi. "Bakışmaya devam edecek miyiz yoksa soracak mısın?"

Ne zaman çattığımı bilmediğim kaşlarımın duruşunu hiç bozmadım ve çenemle önündeki defteri işaret ettim. "İnci mi?"

Hafifçe kıkırdadı. "Zeki kızsın."

Dilimi üç kez şaklattım ama hep yaptığı gibi beni umursamadı. Teneffüs zili çaldığında bile gözyaşı havuzunu derinleştirmeye devam ediyordu.

Irmak'la birlikte kantine inerken ona Deniz'in son çiziminden bahsettim. En az benim kadar bu yaptığına sinirlendi. Deniz'e hala dersini verememiş olmamız ikimizin de canını sıkıyordu. Ancak kantine girdiğimizde gördüğümüz manzara anlık olarak bu sıkıntıyı unutmamıza neden oldu.

Kantin her zamankinden çok daha kalabalıktı ve garip bir şekilde bu kalabalık tek bir yerde toplanmıştı. Irmak da benim gibi öğrencilerin toplanma nedenini merak etmiş olmalıydı ki dirseğiyle beni dürttükten sonra gözleriyle kalabalığı işaret etti. Birlikte o tarafa doğru ilerlemeye başladık.

"Bu, o mu gerçekten?"

"Nasıl bu kadar değişmiş olabilir?"

"Gözlerime inanamıyorum!"

"Yok artık..."

"Kimmiş, kim değişmiş?" diye sora sora kalabalığı yardık, herkesi hayrete düşüren o kişiyi gördük.

"Ama bu..." dedim şaşkınlıkla. Irmak'ın ağzı açık kalmış, güzel dişleriyle etrafındaki insanlara gülümseyen ona bakıyordu.

"Evet, o," dedi Irmak bir süre sonra.  

"Bu şırfıntının o ezik olduğundan emin miyiz?" diye soran Su'ydu. Yüzünde taze bir nefret taşıyordu. Bu nefretin sebebiyse baştan aşağı değişmiş bir şekilde okulumuza geri dönen İnci'ydi.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin