4.BÖLÜM: SÖNMEYEN ATEŞ

504K 17.6K 3.1K
                                    

Ense kökümdeki ağrıyı, boğazımdaki acı veren kuruluğu ve göğüs kafesimle bacaklarımın üzerindeki ağırlığı hissederek gözlerimi açmak için kendimle bir savaş içerisine girdim. Kılıç, silah ya da bomba... Kullanabileceğim ne varsa hepsini kullandım ama savaştan galip çıkamadım.

Ellerimi havaya kaldıracağım sırada burnuma bir koku doldu.Tanıdık bir koku...

"Kıvanç?" diye mırıldandığımda dudaklarımdaki sızıyı hissettim. Çatlamıştı sanki.

"Uyu."

Kırpıştırarak açtığım gözlerimin arasından Kıvanç'ın karnım ve bacaklarımın üzerindeki kol ve bacağını gördüm. Yine beni yastık niyetine kullanmıştı.

Başımı hafifçe sağ omzuma doğru çevirerek güzel yüzüne baktım, gözleri kapalıydı. Güzel bir rüyada olmalıydım. Kıvanç'ın bu saatte, üstelik ben istemeden yanımda hatta yatağımda olması ancak şimdiki gibi rüyalarımda olurdu. Hele ki Çekmece'deki son olaydan sonra...

"Ne zaman geldin?" diye sordum, rüya bile olsa Kıvanç'ın yanımda olmasının tadını çıkarmalıydım.

"İki dakika olmuş ya da olmamıştır."

"Seni çok özledim." Rüyalar, bilinçaltının bir eseriydi. Okuduğum bir kitapta böyle yazıyordu. Eğer bu doğruysa ve benim de bilinçaltım aptal değilse, bu sözden sonra Kıvanç'a, "Ben de seni özledim," dedirtirdi.

Fakat en az benim kadar aptal olmalıydı ki ona, "Uyu Solucan..." dedirtti.

"Üşüyorum," diye sızlandım, yüzümün yandığını hissederken.

İstemeyerek de olsa koluyla bacağını benden uzaklaştırıp ayağa kalktı. Dolabıma yöneldiğinde ne yapacağını merak etsem de üst üste iki kez öksürürken gözlerimi kapattım.

Kısa süre sonra üzerimde biraz öncekinden daha farklı bir ağırlık hissedince tekrar gözkapaklarımı araladım ve Kıvanç'ın üstüme örttüğü yorgana baktım. Bir şey söylememi beklemeden bana sırtını dönerek tekrar yatağın içine geçince kaşlarımı çattım.

Neden bana sarılmamıştı ki?

"Hâlâ üşüyorum," dedim, nazlı bir edayla.

"Bana ne," deyince alt dudağım istemsizce büküldü.

"Bana sarılır mısın?"

İnat etmek ya da beni terslemek yerine bana doğru döndü. Öfkeyle parıldayan gözleri doğrudan benim gözlerime bakıyordu. Bir anda o gözlerde duygu değişimi oldu.

"Şu anda bir şey fark ettim, gerçekten önemli bir şey..." Merak ettiğimi gösterircesine kaşlarımdan birini hareketlendirdim. "Ölüm kalım meselesi olacak kadar önemli..."

"Neymiş?" dedim sessizliği beni daha da meraklandırınca.

"Günlerdir öpüşmüyoruz."

Yani gerçekten de ölüm kalım meselesi olacak kadar önemli gördüğü şey bu muydu?

Rüya da olsa Kıvanç, Kıvanç'tı işte...

"Bir ara hallederiz onu, dert etme," dedikten sonra gülümsedim.

"Neden şimdi halletmiyoruz?" diye sorarken aynı benim gibi gülümsemişti.

Tepki vermeme kalmadan bana doğru yaklaştı ve beni öpmeye başlamadan önce elini yanağıma koydu. Dudaklarımızı birleştireceğini sanıyordum ki kaşları çatıldı, elini yanağımdan çekip bu defa alnıma dokundu. "Ateşin var," dedi, elini bir ters bir düz şekilde alnımın üstüne koyarken. "Aptal kız, yanıyorsun!"

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin