14.BÖLÜM: AYRILIĞIN ERTESİ

660K 18.1K 1.2K
                                    

Üfleyerek baloncuk çıkardığım portakal suyuma karşılık Deniz hemen, "İğrençleşme," diyerek tepkisini gösterdi.

Kısık gözlerle ona bakıp daha güçlü üfledim pipete ve böylelikle yüzüme birkaç damla portal suyu sıçramış oldu. Tabağımın yanındaki peçeteyle yüzümü silip kaldığım yerden devam edecektim ki Batu benden önce davranarak bardağı kendi önüne çekti.

"Ya!" dedim bardağı bana vermesini isteyerek. "Karışmayın bana."

Kaşlarını çattığında dudaklarımı büzerek çocuksu bir tavırla kollarımı göğsümde birleştirdim ve geriye yaslandım. Ama hiçbiri çiçek olmamı dert etmedi. İlkokuldayken sınıf öğretmenimiz sessiz olmamızı istediğinde kollarımızı göğsümüzde birleştirip dudaklarımızı mühürlettirirdi. Bu, ona göre çiçek olduğumuz anlamına geliyordu ama bana göre daha çok ona küsmüş gibi görünüyorduk. Yine çiçek olmuşken aslında Batu'lara küsmüştüm ama anlamamışlardı.

"Ee, yarın n'apıyorsunuz?" diye sordu Batu.

"Ben tüm gün depresyondayım," dediğimde Deniz kolunu omzuma atarak "Ben de..." dedi.

"Annemin altın günü var, evde kalıp pasta yemeyi düşünüyorum ben," dedi Cem.

"Ozan'la buluşacağım."

"Batu yine yalnız, yine sap yani..."

"Kıyamam sana... Gel beraber girelim depresyona, kısırlı spaydim benim... Olmaz mı?"

"Aman aman, kalsın," dedi Batu, Deniz'in teklifini geri çevirerek. "Seninle depresyona gireceğime, gün boyu Cem'in esprilerini dinlerim daha iyi!"

"Ama spaydim... Üzüyorsun beni," dedi Deniz. Biraz önce benim yaptığım gibi dudaklarını büzerek üzülmüş gibi davrandı.

"Yarın piknik mi yapsak?" diye sordum bir anda. "Hem denize de gireriz."

Cem kıkırdamaya başladı, hepimizin bakışlarını üzerine topladığından emin olduktan sonra Deniz'e dönerek, "Kanka, deniz derken mavi ve su olan denizden bahsediyor... Yani sen değilsin, sakın yanlış anlama," dedi.

"Ulan seni buradan bi' öttürürüm..." diyen Deniz'in kolunu son anda yakaladım ve "Rahat dur," diyerek sözünü kestim.

Batu ve Cem kahkahalarla gülerken Irmak bizimle ilgilenmiyor, telefonuna bakıyordu. Ona laf atacağım esnada telefonumun bildirim sesiyle duraksadım ve çantamdan çıkarıp gelen mesajı açtım.

Kıvanç:

18 gün oldu Nehir... 

Gülen suratım bir anda asıldı, bütün keyfim kaçtı. Moralim zaten bozuktu, şimdi iyice bozulmuştu. Bir anda ayağa kalktım ve "Benim gitmem gerek," dedim.

Kafamı dağıtmak amacıyla beni zorla dışarı çıkarıp Girdap Kafe'ye getirdikleri için apar topar gitmek istememe şaşırdılar. Nedenini sorsalar da geçiştirerek yanlarından ayrıldım, kafeden çıktıktan sonra kaldırım boyunca yürümeye başladım.

4 Nisan'dan beri hayatımda değişen çok şey olmuştu.

Birincisi, artık daha az sakız çiğniyordum, hatta son birkaç gündür kendime hiç sakız almamıştım bile. Onun yerine naneli şekerle devam ediyordum hayatıma. Nedeni belliydi ve bu birazcık utanmama neden oluyordu...

İkincisi, arkadaşlarımla eskiye oranla çok daha fazla vakit geçiyordum. Onları son birkaç aydır ihmal ettiğimi düşünüyordum ve aileden, aşktan yana yüzü gülmeyen biri olarak yakaladığım bu dostluk bağını kaybetmek istememiştim. İnsan bazen öyle arkadaşlar edinirdi ki ailesinden, aşkından bile daha gerçek hissettirirdi. 

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin