11.BÖLÜM: HAYAT VEREN ÖPÜCÜK

661K 19K 1.2K
                                    

"Ulan keşke boş bırakmasaydım," diyerek kendini şalgam suyuna vermeye devam etti Batu.

"Antilobun dert ettiği şeye bakın," dedi Deniz, alaylı bir gülümsemeyle. "Kesin en az 150 net yapacak bu, demedi demeyin." Arkasına yaslanıp kolasından bir yudum daha aldı.

Dün yani 15 Mart günü, Batu ve onun gibi sınava girecek olan herkesin korkulu rüyasıydı. Batu gerçekten zeki ve çalışkan bir çocuk olduğu için sınavda çok zorlanmamış ve sadece dokuz soruyu boş bırakmıştı. Yanlış olabileceğini düşündüğü soru sayısı da üçtü.

Sınav gününü evde ailesiyle geçirdiği için onunla bugün görüşebilmiş, sınavı hakkında da şimdi konuşabiliyorduk. Sırf Batu'nun sınavı hakkında konuşmak için okulu asmış, okulumuzun bulunduğu sokaktaki Girdap Kafe'ye gelmiştik.

Deniz hüzünle, "En acısı da ne biliyor musunuz?" diye sordu.

"Trinidad Moruga Akrebi," diye cevap veren Cem'e kaşlarımı çatarak baktım.

Aynı benim gibi Cem'e dönüp bakan Irmak, "O ne ya?" diye sordu.

"Dünyanın en acı biberi..."

Bir süre hiçbirimiz Cem'in ne amaçla bunu söylediğini anlamadık. İlk anlayan kişi olan Deniz, tepki olarak Cem'in sandalyesine güçlü bir tekme savurdu. Fazla güçlü vurmuş olmalı ki sandalyenin ayağı kırıldı ve Cem yere düştü.

"Bunu neden yanımızda gezdiriyoruz ki biz?" diye yüzünü ekşiterek sordu Irmak ve Cem kahkaha atmaya başladı. Cem zaten olur olmadık zamanlarda hep gülerdi.

"Sen bir şey diyordun?" diye sorarak herkesin dikkatini tekrar Deniz'e vermesini sağladım.

Deniz, yerden kalkmaya çalışan Cem'e dönerek, "Bak, bu sefer sakın araya girme, sandalyenin o kırılan bacağını senin bir tarafına sokarım," diye tehdit etti.

"Aşk olsun," diyerek alınmış gibi yaptı Cem, ardından başka bir masadan aldığı sandalyeye geçip oturdu.

Deniz aynı hüznü takınarak, "En acısı da ne biliyor musunuz?" diye sordu ve Cem'in araya girmesine fırsat vermeden, "Adamın en az 150 net yapacağından o kadar eminim ki sınav mı sana girdi, sen mi sınava girdin, diye sorup dalga geçemiyorum bile," diyerek kendi sorusunu cevapladı.

"Bunun için mi kalbimi kırdın?" diye yine alınmış gibi yaparak sordu Cem ve Deniz onun kafasına bir şaplak indirerek, "İlkinde araya girmesen gayet komik olacaktı ve hepimiz gülecektik, hem senin yaptığın iğrenç esprilerden çok daha iyi bu, düdük!" dedi.

"Batu?" diye sorarcasına konuştu Irmak. Mırıltılı bir karşılık aldığında, "Siz Ozan'la görüşüyor musunuz?" diyerek merakını dile getirdi.

"Sınavının nasıl geçtiğini mi merak ediyorsun?" diye gülümseyerek sordu Batu.

Irmak ve Ozan ne yazık ki hâlâ ayrılardı ve ikisi de o kadar inatçıydı ki barışmak için hiçbiri adım atmıyordu.

"Yani öyle demeyelim de..." diye gevelercesine konuşunca Irmak, Deniz'e yine şaka malzemesi çıktı.

"Aman, aman, çiçek prensesimin şu âşık hallerine de bakın... Kız, ben yerim senin âşık hallerini!"

"İnceden Irmak'a mı yürüyor bu?" diye sordu Cem. Kahkaha atan Batu'ya eşlik ettim. Espri yapmadığı zamanlarda daha komik bir çocuktu.

"Sınav çıkışı konuştuk, barajı kesin geçtim, dedi."

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin