9.BÖLÜM: KARAOKE BAR

253K 16.6K 1.3K
                                    

Doğum günümün ve dolayısıyla Umut Güven tarafından kaçırılmamın üzerinden tam yirmi gün geçmişti. Beni herhangi bir sabah programına çıkarıp "Umut Güven tarafından kaçırılmanızın üzerinden tam yirmi gün geçti, bu yirmi gün içinde hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?" diye sorsalardı, "Bir bok olmadı," derdim çünkü olmamıştı. Daha doğrusu doğum günümün son dakikalarında Kıvanç hakkında Batu hariç kimsenin bilmediği şeyleri öğrenmem dışında önemli hiçbir şey olmamıştı.

Doğum günümden sonraki günlerde Umut Güven'den ses çıkmamış ve etrafımdaki herkes –ben de dâhil– sanki o gün hiç yaşanmamış gibi davranınca, olanlar unutulmuştu. Zaten sonra ilk sınavlarımız başladı ve hepimiz kendimizi sınavlara verdik.

Kıvanç'la görüşmeyeli ya da konuşmayalı, kısacası iletişim kurmayalı tam dört gün oluyordu ve ben dört gündür onunla nasıl hiç iletişim kurmadan durabildiğime inanamıyordum. Ama öncesinde de eskisi gibi değildik zaten.

Üniversite sınavı yaklaşan Batu'nun kafası dağılsın diye Deniz'in organize ettiği bir gündeydik ve tam yarım saattir görevlinin istediğimiz şarkıları listelemesini bekliyorduk.

Deniz bildiğim kadarıyla karaoke bara yalnızca beni, Irmak'ı, Batu'yu ve Cem'i davet etmişti. Ama sonra Irmak, Ozan'ı; Ozan, Kıvanç'ı; Kıvanç da Damla'yı davet edince Deniz'in planladığının aksine karaoke bara gitmek, Batu için hiç de moral verici olmadı. Ozan ya da Kıvanç'tan rahatsızlık duymuyor olabilirdi ama bakışlarına bakılacak olursa Damla'nın varlığından kesinlikle rahatsızdı.

"Daha ne kadar sürecek bu?" diye sitem ederek sordu Damla.

"Sadece üç dakika," diye oldukça sakin bir şekilde cevap verdi görevli.

Irmak, aptal âşıklar gibi, "Biz Ozan'la birlikte şarkı söylemek istiyoruz," deyince, Ozan da sırıtarak başını salladı ve onların bu tavrı beni istemsizce gülümsetti.

Barın kırmızı koltuğunda sırasıyla Deniz, ben, Cem ve Batu oturmuştuk; mor koltuğundaysa sırasıyla Kıvanç, Damla, Ozan ve Irmak oturmuştu.

Kıvanç'ın gözleri benim üzerimde, Damla'nın gözleri Batu'nun üzerindeydi. Batu, bakışlarını birbirine kenetlediği ellerinden bir an olsun ayırıp da Damla'ya bakmıyordu. Ben de bakışlarımı devamlı olarak kaçırıp duruyordum.

Görevlinin yanımızdan ayrılmasından sonra heyecanla oturduğu yerden kalkan Deniz, eline mikrofonu aldı ve mikrofona birkaç kez vurarak ses kontrolü yaptıktan sonra, "İlk ben söyleyeceğim," dedi.

Bunun üzerine Batu, "Allah aşkına sen şarkı söyleme!" diye yalvardı.

"Sana ne lan!" dedi Deniz ve mikrofon elinden alınmadan söyleyeceği şarkıyı seçti. Biz henüz şarkının adını okuyamamışken müzik bir anda başladı, Deniz de sözlerini okumaya başladı.

"İncinsen de sözün düzünü diyciğem,

İncinsen de sözün düzünü diyciğem,

Acayip hayvanlara benziyirsen,

Acayip hayvanlara benziyirsen..."

Cem ve ben şarkının sözleri dolayısıyla kahkahalarla gülerken, Irmak'la Batu yüzünü buruşturmuştu. Ama bu, Deniz'in pek umurunda değil gibiydi. Hatta hiç!

Damla'nın şaşkın bakışlarına rağmen şarkıya devam etti. O sırada Kıvanç'ın dikkati telefonundaydı. Ozan her zaman Irmak'la ilgilenirdi.

"Sus ulan, sus!" diye bağıran Batu'yu duymamış gibi yaparak şarkının sözlerine devam etti. Bunun üzerine Batu, ayağa kalktı.

"Devlere hortlaklara benziyirsen,

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin