22.BÖLÜM: YENİ BAŞLANGIÇLAR

148K 11K 817
                                    

Masamın üzerindeki takvimi alarak bugünün tarihine baktım.

On sekiz gün sonra okul kapanacak ve yaz tatiline girmiş olacaktık. Artık son sınavları verecektik ama üzerinde çalıştığımız tek şey dersler değildi, bunun yanı sıra son aylarda yaşanılanları da atlatmaya çalıştığımızı söyleyebilirdim.  

Babam aşırı hız yaparak trafik kazası geçirmiş, henüz ambulans bile gelmeden olay yerinde ölmüştü. Onu kaybetmiştim, ona dair bütün umutlarımla birlikte.

Kıvanç, Damla'yla kendi isteğiyle olmasa da öpüşmüştü. Aramızdaki ilişki son bulmuş, uzun bir süre boyunca hiç görüşmemiştik. Babamın ölümünden sonra düştüğüm duygusal boşlukta onu affetmiştim. Kıvanç'a dair aklımın hâlâ karışık olmasının nedeni buydu.

Batu ve Damla ilişkisi tamamen bitmişti. Batu, benim aksime bu konuda daha net davranabilmişti. Aklı şimdi tamamen üniversite sınavının ikinci sınavındaydı.

Elif, şehirden taşınmıştı. Öylece gitmesi Deniz için tam bir hayal kırıklığı olsa da İnci'nin intihar ederek ölmesiyle Deniz, Elif'e üzülmeyi bıraktı. Artık çektiği acı yalnızca İnci içindi. İnci için biz de çok üzgündük, vicdan azabı hat safhadayken arkasında bir mektup bırakarak gitmesi bizi daha da etkilemişti. Mektubunu ise Deniz'e hitaben yazmıştı. Ancak henüz ailesi ve Deniz dışında kimse okumamıştı.

Cem'in henüz Rabia'dan yana yüzü gülmemişti. Bu duruma canının ne kadar sıkıldığını görebiliyorduk ama yapabilecek hiçbir şeyimiz yoktu.

Selen, Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları bölümüne yatırılmıştı. Uzun bir süre tedavi göreceğe benziyordu.

İyi giden tek şey, Irmak ve Ozan'ın ilişkisiydi. Ufak tefek de olsa sorunları vardı elbette ama genel olarak bakıldığında iyilerdi.

"Dünyadan Nehir'e!" diyerek kafama yastık atan Rüya'ya döndüm. "Yahu alt tarafı bugünün tarihini sordum sana, ne oldu da dalıp gittin öyle?"

"Ha, şey ya... Yirmi altısıymış..."

Başını sallayarak okuduğu kitaba geri döndü. Ayağa kalkıp ben de yatağıma geçtim. Kendi kitabıma devam etmek yerine telefonumun tuş kilidini açıp WhatsApp'a girdim. Kıvanç'ın isminin üzerine tıklayıp ardından profil fotoğrafını açtım ve fotoğrafına gülümseyerek baktıktan sonra kapatıp mesaj yazmaya başladım.

Ne yapıyorsun?

Ve sonra üç dakika boyunca son görülmesine bakarak cevap vermesini bekledim. Üç dakika sonunda yazıyor olduğunu görünce, heyecanla beklemeye devam ettim.

Sigara içiyorum.

Bu kadar çok sigara içmeye devam edersen,

ileride ölürsün.

Yaptıklarıma ve sigarama karışma.

Gözlerimi devirdim.

İyi. O zaman geber.

Mesajı gönderdikten hemen sonra pişman oldum. Şimdi sırf bu mesaj için kavga etseydik, vallahi oturur, sinirimden ağlardım. Keşke mesajı göndermeden önce karşıma, "Emin misiniz?" ya da ne bileyim, "Bak yanlış anlayabilir, bence gönderme. Ama tabii ki sana karışamam ve hâlâ salak gibi bu mesajı göndermek istiyorsan buraya tıkla!" tarzı bir şeyler çıksaydı. Bence gayet mantıklıydı...

Eyvallah, sensiz olmaz.

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken dudaklarım da hafifçe aralandı. Ne diyeceğimi bilemediğim iki dakikanın sonunda yutkundum ve cevap yazdım.

SOLUCAN 1 ve 2. KitapHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin