SURAYE (Tamamlandı)

By Storylogy

74.8K 8.2K 2.6K

Suraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir... More

Yazardan (1)
Kerem (2)
Suraye (3)
Umut (4)
Anne sütü (5)
sorgulama (6)
Haber (7)
Affet (8)
Beklenmedik misafir (9)
kilit (10)
Yazardan (11)
Yazardan 12
Yazardan (13)
suçlu kim? (14)
Yalan (15)
Yabancı (16)
Bir yudum su (17)
Yazardan: Yolculuk (18)
Yazardan: Gerçekler (19)
Yazardan (20)
Bir hayat hikayesi. (21)
Bir hayat hikayesi. (22)
Kaçış (23)
Sürgün (24)
Suraye: Tren garı (25)
Suraye: Bakü (26)
Sibirya (27)
Suraye: Oğlundan haber var (28)
Suraye: Yolculuk (29)
Kerem: Kurtuluş (30)
Memleket (31)
Hasretlik bitse mi? (32)
Yazardan (33)
Suraye: Sözümü tutmam gerek. (34)
Suraye: Polat (35)
Suraye: Umut ışığı (36)
Son kurşun (37)
Yazardan: Şüphe. (38)
Suraye: O gelen kimdi? (39)
Suraye: Son yolculuk (40)
Yazardan (41)
Suraye (43)
Yazardan.(44)
Meleknaz(45)
Yazardan 46
Yazardan 47.
Suraye 48.
Suraye: Sensin.(49)
Suraye: Sorular ve Cevaplar.(50)
Yazardan: duygularım(1)(51)
Yazardan: duygularım 2.(52)
Suraye: Kardeşler buluşuyor.(53)
Sen biliyor musun her gece ölmek isteyip ölememenin acısını.(54)
Bu aşk -ektiğin tohumun tek ve son meyvesi.(55)
Günah keçisi (56)
Göz yaşları dindiriyor mu acıyı? (57)
Neden?(58)
Polat(59)
Hesaplaşma(60)
gidiyorum(61)
kalbimin bir parçası olduğunu anladım
Satırlarını sevdim(63)Final.

Yazardan (42)

710 112 45
By Storylogy

Tanıdıkları araya sokup Ali Samet'e yatakhanede bir oda bulmuştum. Son sınıflardan odayı boşaltanlar varmış, onlardan birinin yerine yerleştirdim oğlanı. Taşınayım derken bir hafta sürdü misafirliği. Bu süre kızımla sıkı arkadaş olmalarına yetmişti.

Zamanla kızımda yeni yeni alışkanlıklar meydana çıkmıştı. Eve geç gelmeler, nerede olduğunu sorduğumuzda cevaptan kaçınması gibi. 'Ben artık büyüdüm, beni kontrol etmeyi bırakın, size hesap verecek yaşı çoktan geçtim ben' ve sair gibi laflar söylemesi bize yabancı kelimelerdi. Ergenken bile bize hiçbir sorun yaşatmayan kızımızın huyu değişmişti. Ve kızımızın böyle olmasında suçlu tek kişi varmış o da benmişim.

Ben Ali Samet'i evimize getirmeseymişim, o kız da öyle asi olmayacakmış, diyordu annesi. Ben de çocuğun olanlarda ne suçu var, diyerek onu savunup dururken, Zernigar Hanım'ın benim bilmediğim şeyler olduğunu söylemesi içime kurt düşürmüştü. Ne olduğunu sormama rağmen nasıl olsa yakında kokusu çıkacağını söylemişti. Sorumu cevaplamaktan kaçınması, bunun Zernigar Hanım'ın bir kuruntusu olduğunu düşünmeme neden olmuştu ve bu konunun üstünde fazla durmamıştım.

Bir gün karakola çağrılınca fark etmiştim her şeyi. Meğerse kızım, Ali Samet ve arkadaşlarının kurduğu bir kuruma katılmış. Katılmakla kalmamış, Üniversite koordinasyon başkanı seçilmiş. Karakola bir sürü gençle beraber, yabancı ülkelerden birinin Büyükelçilik Konutunun önünde itiraz gösterisi yapmaya çalışırken, yakalanarak getirilmişlerdi. Bırakılmayınca mecbur kalıp benim ismimi vermişti.

Önce inanmamıştım. Aklı başında, evden derse, dersten eve giden kızımın böyle yerlerde ne işi var diye. Gidince Ali Samet'i de onunla beraber gördüğümde, karımın ne demek istediğini anlamıştım. Her ikisi için işlem yapılmamasını, genç olduklarını söyleyip, onların adına bir daha böyle işe kalkışmayacaklarına söz verip, bırakılmalarını rica ettiğimde, diğer arkdaşlarının da salıverilmeden oradan ayrılmayacaklarını ifade ederek, şaşırtmışlardı beni.

Onlar bizim arkadaşlarımız, beraber kalkıştık bu işe, onlar cezalandırılacaksa bizi de cezalandırın demişlerdi. Komiser onları korkutmak adına birkaç saat da tutup sonra bırakacaklarını söylerken, o zaman bizim çocuklar da kalsın kulaklarına küpe olur, dediğimde komiser bıyıklarının altında gülümseyerek;

"böyle söyleyeceğinizi biliyordum Aydın Bey, şimdilik hiç bir işlem yapmıyorum ama bir daha böyle bir şeyle karşılaşırsam, Üniversite yönetimine haber vermek zorunda kalacağım, bu da onların eğitim hayatlarının bitmesi demektir. Bıyık altından beni tehdit eden adamın tavrından hiç hoşlanmasam da yalandan gülümseyip ayağa kalktım.

Dışarı çıkarken, beni bu duruma düşürdüğü için kızıma çok kızmıştım. Karıma telefon edip Suraye'nin bir kaç saat sonra evde olacağını söyleyip işime döndüm. Akşama kadar nasıl çalıştığımı bilemedim. Yarına yetiştirilmesi gereken bir dergi vardı ve ben darmadağındım...

*******************

Akşam eve geldiğimde kızımı salonda beni beklerken buldum. Kendinden emin, hiçbir suçu yokmuş gibi karşımda duruyor, yüzüme bakıyordu. Onun bu tavrı beni kızdırmakla kalmayıp neredeyse çıldırttı. Pişkin pişkin karşımda duruşu, özür dileyeceği yerde gözümün içine bakması sinirimi çok bozdu. Kızımı tanıyamıyordum. Önceleri bir yanlışlık yaptığında karşımda utandığından başını kaldırmayan küçük kızımın yerinde sanki başkası oturmuştu. Sinirimi bastırıp sorgulamaya geçmiştim kızımı. Sakin olmaya çalışıyor, neden böyle davrandığını kestirmeye çalışıyordum.

"Senin o çocukların içinde ne işin vardı?"
"Baba arkadaşlarım onlar benim"

"Peki, senin orada ne işin vardı? Kızım, kendi dertlerimiz bitti de komşu ülkelerin derdini mi hallediyorsunuz? "
"Biliyorsun yaptıklarını."

"Onların iç meselesi, buna karışmaya hakkımız yok."
"Hani hakkın tarafındaydınız, ne oldu babacığım?"

"Yine öyleyim, hakkı savunmanız iyi bir şey ama bu tuttuğunuz yol doğru değil, bir yazı yayınlayabilirdiniz, ne bileyim, izin alıp öyle çıksaydınız başka. İzin almadan yaptığınız için bu, yalnız onların değil, kendi kanunlarımızı da hiçe saydığınızı gösteriyor."

"Verecektiler sanki"

"Denediniz mi? Hem anlat bakalım, bu ne federasyon, ne kurum, her neyse? "

"Şey...Ali Sametler kurmuş. Yani tarih fakültesi öğrencilerinin bir kısmı."

"Ee..."

"Baba ya biliyorum dalga geçiyorsun şimdi. Hem sen demiyor muydun, 'gençler devletlerin bel kemiğidir' diye. Sizde gençtiniz o zaman koskoca devleti yıktınız."

"Anlamadım. O zamanın şartlarıyla şimdinin şartları aynı mı? Zaten özgürüz, istediğimizi aldık, bırakın gelişsin, emeklesin, yürüsün. Ne yapıyorsunuz? Siz siyaseti çocuk oyuncağı mı sandınız?"

"Muhalefet yapıyoruz işte."
"Öyle mi? Kanunları ezip geçerek mi kanunlara saygı talep edeceksiniz? Hem söyle bakalım, nerede toplanıyorsunuz siz? Kayıt filan yaptırdınız mı?"

"Evet genel merkezimiz var. Ali Samet tutmuş, yakında kongre çağrılacak."

"Kongre, merkez. Kızım, düne kadar Ali Samet sokaktaydı, zar zor yatakhanede yer buldum, hangi ara, hangi parayla tuttu o yeri."

Zernigar Hanım kapıdan sohbeti dinliyormuş ki dayanamadı.

"Sana söylemiştim, sağlam papuç değil diye."

Onun haklı olma ihtimaline bile dayanamayıp:

"Dur bakalım, sen karışma, ne meseledir bir görelim." dedim ve aniden sesimi kaldırdım.

"Yarın beni oraya götüreceksin."

Suraye aldırmaz bir tavırla,

"Bir sorayım sonra..." diyerek ayağa kalktı.

"Kimseye bir şey sormayacaksın. Hem öyle yerler herkese açık olmalıdır. Kim bilir belki üye olurum. Neden korkuyorsun ki?" diyerek şüphelerimi belli ettikten sonra kesin olarak son sözümü dedim.

"Söylersen, ömrün boyunca okul mokul yüzü göremezsin" Sohbete kesin noktayı koyduktan sonra konuşmanın burada bittiğini söyleyip, kızımı odasına gönderdim. Sabah olunca telefon edip işten izin aldım, öyleden sonra gelebileceğimi söyleyip, kızımı uyandırdım.

Şehrin merkezi sokaklarının birinde eski bir binanın eski bir dairesini kiralamışlardı. İçinde fazla eşyası olmayan, bir kaç eski sandalye ve masa, eski bir kitaplık, bir kaç eski dolap ve oldukça eski ve yıpranmış antika yazı masası vardı.

İçeride iki kişi vardı. Diğerleri gelmemişlerdi galiba. kızlardan biri karşısındaki eski bir daktiloya dalmış, bir şeyler yazıyordu. Hatta öyle dalmıştı ki içeri girdiğimizi bile geç fark etti. Diğeri mutfaktaydı galiba. Kız başını kaldırıp selam edip, işine devam etmek için düğmelere bastı. Bir iki harf yazmıştı ki bir şey hatırlamış gibi yazmayı bıraktı, alelacele ayağa kalktı. Şaşkınlıkla bana bakıyordu.

"Siz, siz meşhur yazar Aydın Gündüz değil misiniz? Gözlerime inanamıyorum, siz karşımdasınız ve ben ..."

"Evet, deyip kızıma döndüm. Kızım, arkadaşınla tanıştırsana beni"

"Şeyy... Ruhiye."

"Memnun oldum." deyip elini sıktım. Ruhiye bizi, kızım hala ne yapacağını bilmediğinden donup kalmıştı ki buna sebep benim nasıl tepki vereceğimi bilmemesindendi, masaya buyur etti.

"Buyurun oturun. Ali Samet Bey de şimdi gelir."

dedi ve mutfağa seslendi.

"Elnare, misafirimiz var, gelir misin?"

"Kızım, telaşa gerek yok, ne yapıyorsunuz diye bakmaya geldim" deyip etrafıma bakındım.

Ruhiye Merkez'in tam olarak hazır olmamasından olacak ki utanarak açıklama yapmak zorunda hissetti.

"Şeyy... tam hazır deyiliz de... Daha yeni tuttuk burayı. Ondan biraz dağınık buralar."

"Olsun talebelerle mi kurdunuz bu..."

"Federasyonu" diye kızım sohbete katıldı.

"Federasyonu.." deyip gülmsedim.

"Evet. Ama yakında kongremiz var, ona kadar her şey hazır olacaktır."

"Peki başkanınız kimdir?"

"Şimdilik Ali Samet Bey. Suraye anlatmadı mı? Sahi Suraye, daha önce Aydın Bey'i tanıdığını neden söylemedin?"

"Çünkü o benim babam, kendi babamın reklamını yapacak değildim." deyince Ruhiye kızardı. Sarışın olduğundan kulaklarının dibine kadar kızarmıştı. Kızımın lafı ona ağır gelmiş olacaktı ki, ona taraf bakmayıp sohbet etmek için kitaplarımı okuduğunu, hayranım olduğunu, hatta son romanımın da bölümlerini kaçırmadığını söylerken. Suraye'ye döndü

"Suraye. Romanınızın kahramanının isminin rastlantı bir isim olmadığı anlaşıldı"

Parmaklarımla saçlarımı tarardım- sıkılırken böyle yapmak adetimdi. Buraya kendimden konuşmaya gelmemiştim. Sohbeti değişmek adına daktiloyu işaret ettim.

"Ne yazıyordunuz, sır değilse öğrenebilir miyim?"

"Yoo neden sır olsun ki.. Genç talebelerin, diğer Türki ülkelerin burada okuyan genç şairlerinin şiirlerini toplayıp bastırmayı düşünüyoruz. "

"Güzel girişim. Bir şey toplayabilmiş misiniz?"

"Evet yüze yakın şiir topladık, en iyilerini seçeceğiz, daha da toplamayı düşünüyoruz."

"Etkilendim, güzel fikir." deyip ayağa kalktım, sayfalardan birini elime alıp okumaya başladım.

"Güzel, senin de şiirin var mıdır bunların içinde?"

Ruhiye utanarak kızardı yine.

"Evet bir iki tane var. Hangisi beğenilirse artık.."

"Bakabiilir miyim?"

Ruhiye masanın altından bir şiir defteri çıkarıp bana uzattı. Alıp ilk sayfayı çevirdim.

Genç bir kızın aşk dolu misralarını okurken her satrın beni büyülediğini fark ettim.

"Burada epey şiir var, güzel de kalemin var. Çok beğendim. Bir şiirinin dahil olabileceğini söylemişlerdi değil mi o kitaba?"

"Evet bir tür antoloji gibi"

"Sen şiirlerini al, benim dergiye gel. Bizim dergide genç şairler köşesi vardır. Senin şiirlerinden de yayınlarız."

Ruhiye sevinçle gülümseyip teşekkür etti, daha önce böyle bir girişimde bulunduğunu ve bir netice hasil etmediğini söyledi. Ben bu kez öyle bir şey olmayacağını söyleyip yüreklendirdim onu.

Sıkılmadınız ya. Ali Samet Bey de gelir birazdan."

"Sıkılmadım, sıkılmadım. Geç mi gelir?"

"Yarım saate, bir saate gelir."

"Acelem yok, beklerim ben. Ona kadar yaptıklarınızdan, yapmak istediklerinizden bahsedersiniz."

Diğer kız elinde çay takımıyla gelip masayı donattı. Yeni bardaklarda güzel birer demli çay içerken, Suraye de yanımda süt dökmüş kedi gibi suçlu suçlu oturup azarlanmayı bekliyordu. Saatler geçtikçe dünkü özgüvenli tavrı kaybolup gitmişti..

"Amacınızı merak ettim, ne yapıyorsunuz, ya da ne yapmayı planlıyorsunuz. Kısacası amacınız ne bu federasyonu kurmakla?"

"Şey...amacımız ülkelerarası kültürü pekiştirmek"

"Ülkelerlerarası kültürü..demek ne gibi?"

"Edebyat, folklör, müzik, gibi milli değerleri "

"Anladım. Peki bunun için bir planınız vardır herhalde... Büyükelçliklerin önünde gösteri yapmak dışında."

deyince kızımın yüzüne baktım başını önüne eğdi. Ruhiye ise ne diyeceğini bilmeden şaşırıp kaldı..

"Olanlardan haberim var."

"Şey o öyle değildi, basit bir gösteriydi, yapıp çekilecektik. Bazı heyecanlı gençler taşkınlık yapınca, amacından sapmış oldu. Kusura bakmayınız."

"Heyecanlı gençler. ... demek ki kurumunuzu kurduğunuzda, aldığınız üyelere meramınızı iyi anlatamamışsınız ki taşkınlık yapmışlar."

Kızlar bir birlerine bakıp sustular. Bu sırada kapı açıldı Ali Samet yanında iki erkek, bir kız öğrenciyle odaya girdi. Beni masa başında önümde çayla kızlarla sohbet ederken görünce ne diyeceğini şaşırdı. Kendini toparlayıp selam vermek için elini uzattı.

"Sizi burada görmek ne hoş.."

"Ya ne demezsin çok hoş.."

Ali Samet elimi sıkarken kıpkırmızı kızarmıştı. Şimdiye kadar yumuşak, ılımlı olduğunu düşündüğü Aydın Muallim'in aslında korkutucu olabileceğini düşünüp kendine çeki düzen verdi.

"Aydın Muallim, Suraye'yi mi görmeye geldiniz?"

"Hayır seni görmeye geldim. Ne yaptığınızı merak ediyordum. Kızlar sağ olsun anlattılar." deyip ukala tavrını görmezden geldim.

"Ben de kalkıyordum." deyip masadan kalktım.

"Ama hiç konuşamadık, biraz otursaydınız."

"İşe geç kalıyorum, başka sefere artık. Hem sana soracaklarım var, kurtuldum sanma. Meramınız iyi, umarım yolunuzdan şaşmazsınız. Ha kızım, sen de bu işlere kanıp derslerini asma.."

Kapıya taraf ilerledim. Giderken Ruhiye'ye onu dergide bekleyeceğimi söyleyip, Ali Samet'e benimle aşağıya gelmesini işaret edip çıktım.
Ali Samet
"hocam, ne söyleyecektiniz ?" diye arkamdan yetişince durdum.

"Bak evlat, sana soracağım çok şey var ama şurası müsait değil, kıymetli vaktinden çalmama izin verirsen arabama geçelim"
dedim. Ali Samet arkamdan gelip benimle beraber arabaya oturdu.

"Ee..hadi bekliyorum.."
"Neyi hocam?"

"Kendini bilmezliğe vurma parayı nereden aldın?".
"Babamdan, babamdan aldım."

"Ona ne söyledin, bir sarayda yaşadığını mı?"
"Biliyorsunuz onun parası çok, ne kadar istersem, niçin diye sormaz"

"Demek öyle, peki öyleyse ben sana harıl harıl yatakhane ararken, birilerine ağız açarken bundan neden bahsetmedin?"
"..."

"Yanlış anlama, kafana kaktığım için söylemiyorum bütün bunları."

"Biliyorum. Ama yatahaneye taşınma ihtimali varken, arzumu hayata geçirebileceğimi düşündüm."
"Yani babana yalan söyledin."
"..."
Sorumu cevaplandırmaktan kaçtığını görünce onu daha fazla utandırmamak için sohbeti değiştim.

"Deden nasıl?" Ali Samet dedesini sorunca gülümsedi.

"İyidir"
"Bir karar verecekti, verdi mi kararını?"
"Ne gibi?"

"Kendisi bilir. Ona Aydın Hoca diyor ki de, kararını bildirsin biran önce...bu sırrı içimde daha fazla tutamayacağım."

"Nasıl yani?"

"Biran önce söylemek istiyorum. Ya kendisi söyleyecek ya da ben." deyip arabayı çalıştırdım.

"Tamam, hocam söylerim." deyip arabadan indi. Ardından mırıldandım.
"Ne olacaksa olsun bir an önce, akrabacılık oyunundan sıkıldım."

"Efendim?" diye açık camdan içeri boylandı.

"Diyorum ki gelecek hafta köye gideceğim, kararını bildirsin, o söylemek istemiyorsa, ben söyleyeceğim."

Continue Reading

You'll Also Like

SÜVEYDA By Gamze

Teen Fiction

581K 27.2K 40
Hiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabi...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...
261K 4.3K 9
Kitap olduğu için ön okuma olarak sadece 3 bölüm vardır. * Hayatını, kazanma arzusu üzerine kuran genç bir adam İnci'nin hayatına girdiğinde ondan gi...
3M 151K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...