SURAYE (Tamamlandı)

By Storylogy

74.8K 8.2K 2.6K

Suraye Wattys 2020 Tarihi Kurgu Kategorisi kazananı. "Suraye" tarihi olayların yer aldığı sürükleyici bir... More

Yazardan (1)
Kerem (2)
Suraye (3)
Umut (4)
Anne sütü (5)
sorgulama (6)
Haber (7)
Affet (8)
Beklenmedik misafir (9)
kilit (10)
Yazardan (11)
Yazardan 12
Yazardan (13)
suçlu kim? (14)
Yalan (15)
Yabancı (16)
Bir yudum su (17)
Yazardan: Yolculuk (18)
Yazardan: Gerçekler (19)
Yazardan (20)
Bir hayat hikayesi. (21)
Bir hayat hikayesi. (22)
Kaçış (23)
Sürgün (24)
Suraye: Tren garı (25)
Suraye: Bakü (26)
Sibirya (27)
Suraye: Oğlundan haber var (28)
Suraye: Yolculuk (29)
Kerem: Kurtuluş (30)
Memleket (31)
Hasretlik bitse mi? (32)
Yazardan (33)
Suraye: Sözümü tutmam gerek. (34)
Suraye: Umut ışığı (36)
Son kurşun (37)
Yazardan: Şüphe. (38)
Suraye: O gelen kimdi? (39)
Suraye: Son yolculuk (40)
Yazardan (41)
Yazardan (42)
Suraye (43)
Yazardan.(44)
Meleknaz(45)
Yazardan 46
Yazardan 47.
Suraye 48.
Suraye: Sensin.(49)
Suraye: Sorular ve Cevaplar.(50)
Yazardan: duygularım(1)(51)
Yazardan: duygularım 2.(52)
Suraye: Kardeşler buluşuyor.(53)
Sen biliyor musun her gece ölmek isteyip ölememenin acısını.(54)
Bu aşk -ektiğin tohumun tek ve son meyvesi.(55)
Günah keçisi (56)
Göz yaşları dindiriyor mu acıyı? (57)
Neden?(58)
Polat(59)
Hesaplaşma(60)
gidiyorum(61)
kalbimin bir parçası olduğunu anladım
Satırlarını sevdim(63)Final.

Suraye: Polat (35)

715 106 25
By Storylogy

Çocuk ıslığı kesip yavaşça yanlarından geçip gitmek isterken, Ali seslendi:
"Adın ne senin?"
Yabancının ismini sormasıyla duraksadı çocuk.
"Adımı ne yapacaksın amca?"
Ne söyleyeceğini bilmeyen Ali, arabadan yere atladı.

"Korkma, yaklaş." Çocuk,
"neden korkacakmışım?" deyip Ali'ye yaklaştı bir iki adım ve ne soracak diye yüzüne baktı.
"Kimsin, kimlerdensin?"

"Abdullah'ın torunuyum. İsmim de Polat'tır. Niye sordun ki?"
Ali tahmininde yanımadığı için gülümsedi.
"Polat demek. Maşallah, okula gidiyor musun?"

"Gideceğim bu yıl. Okul biraz uzak, kendim gidip gelebilmem için büyümem lazım, diyor dedem."

"Dedenle yaşıyorsun öyle mi?"
"Evet, babam hapiste. Yanlışlıkla birini vurmuş, o yüzden hapse atmışlar"
"İnşallah yakında çıkar. Peki annen?"
Bu soruyu sormakla ona annesi hakkında neler söylendiğini öğrenmek istiyordu.

"Annem, annem beni terketti."
Anlaşılan, kendi vicdanlarını rahatlatmak için çocuğa yalan söylemişlerdi, bu yalanın onun için ne kadar ağır olacağını düşünmeden.
"Belki terk etmemiştir."

"Öyle olmasaydı birkez dahi olsun beni görmeye gelirdi."

"Ya yerini bilmiyorsa. Ya kötü durumdaysa?"
"Bilmiyorum. Herkesin annesi yanında. Babası tutuklananların da, ölenlerin de... Ama benimkisi değil."
Ali çocuğun kafasını okşamak için elini ileri uzattı. Polat sert şekilde başını geri çekti.

"Korkma"

"Sana korkmadığımı söylemiştim. Erkek adam kimseden korkmaz. Ben bir erkeğim."
"Biliyorum, öylesine söyledim zaten ben de."

"Başka sualin yoksa gidiyorum ben. Ninem bekler"
Ali arabacıya baktı. Mevlam kişi omuzunu çekti 'ne istersen yaparım' der gibi.

"Tamam, git ama bil ki hiçbir anne evladını terketmez. Kim söylemişse yalan söylemiş sana."

"Dedem hiçbir zaman yalan söylemez "
"Belki yalan değil ama eksik söylemiştir. Ya da.... Neyse. Kim bilir, belki yakında anneni görürsün"

"Onu görmek istemiyorum. Hem sen, bütün bunları nereden biliyorsun?"
"Anneni tanıyorum desem. "

Çocuk hiçbir şey demeden adama baktı, sabahtan beri bülbül gibi öten o değilmiş gibi susup kaldı bir süre. Ardından aradığı cevabı bulmuş gibi Ali'nin gözünün içine bakarak konuştu.

"Söyleyin ona, boşuna zahmet edip beni aramasın."

Ali, çocuğun bu lafı üzerine diyecek söz bulamadı. Kendine geldiğinde Polat hayli uzaklaşmıştı. Arkasından bağırdı.

"Sen kendin söylersin gördüğünde. Hoşça kal, dedene selam söyle. "

Çocuk da aralarındaki mesafeden dolayı bağırarak karşılık verdi.

"Kim olduğunuzu söylemediniz ama?"
"İsmi Ali, dersin, o beni tanır. Kendine iyi bak."

Polat karşısına çıkan bu adamın ondan ne istediğini anlamış değildi. Onunla ne konuştuğunu, nasıl konuştuğunu hatırlamaya çalıştı. En son, 'dedene selam söyle' demişti.

"O zaman dedemi tanıyor. 'Annen seni terk etmedi' diyor. Annemi de tanıyor. Doğru söylemiyor ama annem beni terketti. Herkesin annesi yanında. Terketmeseydi yanımda olurdu." dedi kendi kendine. Kızgın ve üzgün halde ağır ağır evlerine doğru yol aldı. Aklı karışmıştı.

'Ya adam doğru söylüyorsa, kötü birine de benzemiyordu' dedi içinden. Duydukları çocuk aklına ağır gelmişti.

"Eh" dedi. "Belki de tanımıyordur annemi. Öylesine söylemiştir. Dedeme sorsam yine kızar, en iyisi nineme sorayım." dedi ve adımlarını hızlandırdı.

Küçük bahçe kapısını açıp içeriye geçti.
"Nineciğim, nine..." diye seslenirken babaannesinin saçta yufkayı çevurdiğini, bunu yaparken de kendi kendine konuştuğunu fark etti.

Polat az önce olanları unutup ağacın arkasına saklandı, nenesi arkasını döndüğünde yavaş yavaş arka tarafına geçti, nefesini tuttu bir süre. Babaannesinin, onun gelişinden haberdar olmadığından iyice emin olduktan sonra aniden köpek sesi çıkardı. Hatice Hanım önce korktu,

"bismillah, bismillah" deyip kenara çekildi. Polat'ın ona şaka yaptığını anladığında kızgın kızgın söylendi.

"Az kalsın yüreğime iniyordu. Köpekoğlu, kaçkez dedim bana şaka yapma diye." Oklovayı arkasından fırlattı.
"Nene ya, şaka yaptım. Yine kendi kendine konuşuyordun, beni bile görmedin." Kadın olanları hatırlayıp sakinleşti.

"Akıl mı bıraktılar bende. Hadi git, elini yüzünü yıka ,sıcak yufkadan dürmek yapayım ye sen de"
Polat tepsideki bardaklara, şor, peğnir tabağına baktı.

"Kim yedi ki başka?"

Hatice Hanım gelenin kim olduğunu söyleyecekken kelimelerini yutuverdi.

"Kimse kim, sen elini yüzünü yıka."
Polat babannesinin neşesinin yerinde olmadığını anlayıp yavaştan su dolu kovaya daldırdı elini. Hatice Hanım elini yüzünü yıkayan çocuğun yamalı pantalonuna, yırtık ayakkaplarına bakıp iç geçirdi.

'Oysa demin gelen adam, Ali midir nedir, nasıl da düzgün giyinmişti. Belli ki şehirde yaşıyor. Şimdi çocukları da vardır. Onlar da tertemiz, yeni kiyafetler giyiniyorlardır mutlaka. Ah, ah, baban yanımızda olsaydı seni bu halde kor muydu, dedenin, pantalonundan bozma pantalon giydirir miydi? ' Hatice Hanım dalıp giderken
Polat ona sesleniyordu.

"Neneciğim, neneciğim." Aklı başka yerlere gitmiş Hatice Hanım, onu duymuyordu. Polat babannesinin onu duymadığını görünce dürttü ehmalca.
"Efendim yavrum."
"Bana yemek verecektin. Bir saattir sesleniyorum duymuyorsun."

"Her şey tepside. Al sıcak yufkayı , sür üzerine şordan, peğnirden ye"

Polat tepe gibi üst üste yığılmış yufkalardan birini alıp üzerine tereyağı, peğnir koyup dürmek yaptı. cam testiyi alıp çalkaladı.

"Oh be, ayran da varmış." deyip testiyi başına çekti.
Hatice Hanım,

"Oğlum, kaç kere söyleyeceğim sürahini başına çekme diye, baban gibi laftan anlamıyorsun"
Polat baba lafını duyunca testiyi yere bırakıp ayağa kalktı. Dedesinin yanından dönerken yabancının ona söylediklerini sormak, doğru mu yanlış mı diye sual etmek istiyordu ki babaannesinin gözlerinden akan yaşları görüp sustu. Biliyordu, her oğlunu hatırladığında ağlıyordu nenesi. Yine de öyle olmuştu. Polat kafasını kurcalayan soruları sormaktan vazgeçip kapıya döğru yöneldi.

"Nereye oğlum?"

"Oynamaya. Beni bekliyorlar çocuklar."

"Şunu da ye, öyle gidersin." dedi Hatice Hanım düzelttiği dürmeği Polat'a uzatırken. Polat, yufkayı alıp kapıdan çıktı.

Akşamüzeri Abdullah Bey sovhoz*'un koyunlarını yerine teslim edip eve geldi. Elini ayağını yıkayıp eve geçti. Hatice Hanım sofrayı hazır etmiş, evin bey'ini bekliyordu. Yorgun düşmüş adam, yastığına dirseklenip oturdu. Karısı kocası istemeden çayı
Süzüp karşısına koydu. Adam bardağı eline aldı etrafına bakıp Polat'ı sordu.

"Nerede şu çocuk yine?"
"Gelir bey, merak etme"
Adam çay dolu bardağı başına çekip kadının önüne itti.
"Birini de süz, ciğerim yanıyor."

Hatice Hanım sabahtan beri Ali'nin gelişini nasıl anlatsın diye kıvranıp dururken, Polat'ın hala gelmemesini fırsat bilip önce bardağı kocasının önüne koydu sonra, nasıl olsa söyleyecekti, söylemeye karar verdi.

"Bey sana bir şey diyeceğim ama sinirlenme"
"Ne oldu, Polat mı bir şey yaptı yoksa?
Gitti babasına benzedi elde avuçda durmaz, ipe sapa yatmaz, ne yaptı yine? Bu kez kimi dövdü?"

"Sakin ol bey, Polat'la bir ilgisi yok.
Aslında var ama.."

"Sen de bir karar ver, var mı, yok mu?"
"Suraye'nin kocası geldi öğleyin."

"Ne? Ne işi var onun benim kapımda?"
"Oğlunu istiyormuş, bundan böyle kendisi bakacakmış"
"Sen ne söyledin?"

"Ben de ona verecek evladımız yok dedim, kovdum kapıdan"

"İyi etmişsin. Arsıza, uğursuza bak sen. Yaptığı yetmezmiş gibi bir de kapıma geliyor. Bana bak yoksa Polat'ı gördü mü?"

"Yok, merak etme, o gelirken evde yoktu"
"Çok şükür, yoksa yalan yalnış anlatırdı her şeyi çocuğa, bundan sonra uğraş dur"

"Bir görsen, giyinmiş, kuşanmış sanırsan katip**gelmiş."
"Oğlumuz o haltı yemeseydi, şimdi uğraşmazdık bunlarla"

"Ne yapsın, bilerek yapmadı. Annesi olacak o Minaye olmasaydı gelin de oturup beklerdi herkes gibi kocasını"

"Biz birşey yapmadık sanki. Sütemer çocuğu aldık be kızın elinden. Sen de suçlusun o mendebur Minaye kadar."

"Yalnız ben mi suçluyum, sen değil miydin, ondan anne olmaz artık diyen"

"Bilmiyorum o zaman öyle düşünüyordum. Sanıyordum ki Suraye oğluna bir şey yapar, kardeşinin kanını almak için. O yapmasa bile annesi babası yapardı. Kaçkez kulaklarımla duydum."

"Keşke şimdiki aklım o zaman olaydı. Olay sıcakken ben de öyle düşünmüştüm ama şimdi hatırladıkça..."

"Diyorsun ki bir anne evladına kıymaz değil mi?"
"Evet"

"Ama bu onun kocaya varmasına hak kazandıramaz, bekleyebilirdi kocasını pekala"

"Adam 'zorla kaçırdım' dedi"
"Demişmiş, ne derse desin onun hakkı yok çocuğunu istemeye. Namusuyla beklerdi. O zaman gelir görürdü çocuğunu. Ama şimdi asla. Bu kapıdan geçmesi için benim ölmem gerek"

Bu arada eve geç geldiği için dedesinin haberi olmasın diye sessizce merdivenleri kalkan Polat evden gelen seslere dikkat kesilmiş konuşulanları duymuştu. Konuşmalardan, annesinin kocaya vardığını, adamın onu götürmeye geldiğini anlayan çocuk, dedesinin sözünü bitirmesiyle kapıyı açıp içeriye girdi.

"Dede, merak etme, siz izin verseniz de ben onunla görüşmeyeceğim."


* Devlet tarım işletmesi demektir. Bunlarda iş gücü sembolik bir ücretle
çalışır. Yapılan kâr ve zarar, bütünüyle devlete aittir. Oysa kolhozlar
bir çeşit sosyalist kooperatif ortaklığı gibi düşünüldüğünden,
çiftliklerde çalışanlar, kazancın sembolik bir kısmına ortak olurlar ama
zarara da ortak olmak zorundadırlar.

**rayon-il- komite başkanı.

Continue Reading

You'll Also Like

261K 4.3K 9
Kitap olduğu için ön okuma olarak sadece 3 bölüm vardır. * Hayatını, kazanma arzusu üzerine kuran genç bir adam İnci'nin hayatına girdiğinde ondan gi...
383K 12K 14
Şimdi bir çığlık olsanda sussam seni .Bir ağaçtan yabani içime saldığın kökleri, ellerimle kestiğimi görsende utansan. İlerde birgün , çok acımasız b...
162K 26 1
"Wattys 2020 Romantizm Kazananı" Ayzade bir kasabanın iki varsıl beyinden biri olan Asım Bey'in kızı, kasaba okulunun da öğretmenlerindendir. Kasaban...
SÜVEYDA By Gamze

Teen Fiction

582K 27.2K 40
Hiçbir şey, güzel bir kitabı bitirdikten sonra içinde oluşan boşluk kadar derin olamaz. Bu kitabı bitirdikten sonra o boşluğu yaşayacağına emin olabi...