MÜSTAKBELİM

By vildanVNK

9.4M 302K 39.8K

~Dengesiz Herif & Asi Rapunzel~ Kaderden kaçamazsın, istemediğin kadar ister, nefret ettiğin kadar seversin.F... More

MÜSTAKBELİM
~1.BÖLÜM~
~2.BÖLÜM~
~3.BÖLÜM~
~4.BÖLÜM~
~5.BÖLÜM~
#SOMA
~6.BÖLÜM~
~7. BÖLÜM~
~8. BÖLÜM~
~9. BÖLÜM~
~10 BÖLÜM~
~11. BÖLÜM~
~12. BÖLÜM~
~13. BÖLÜM~
~14. BÖLÜM~
~15. BÖLÜM~
~16. BÖLÜM~
~17. BÖLÜM~
~18. BÖLÜM~
~19. BÖLÜM~
~20. BÖLÜM~
~21. BÖLÜM~
~22. BÖLÜM~
~24.BÖLÜM~
~25.BÖLÜM~
~26.BÖLÜM~
~27.BÖLÜM~
#GAZZE
~28.BÖLÜM~
~29.BÖLÜM~
~30.BÖLÜM (Part 1)~
~30.BÖLÜM (Part 2)~
~30.BÖLÜM (Part 3)~
~31.BÖLÜM~
~32.BÖLÜM~
~33.BÖLÜM~
~34.BÖLÜM~
~35.BÖLÜM~
~36. BÖLÜM~
~37.BÖLÜM~
~38.BÖLÜM~
~39.BÖLÜM~
~40.BÖLÜM~
~41. BÖLÜM~
~42.BÖLÜM~
HİKAYE HAKKINDAKİ SORULARA CEVAP
~43.BÖLÜM~
~44.BÖLÜM~
~45.BÖLÜM~
~46.BÖLÜM~
~47.BÖLÜM~
~48.BÖLÜM~
~49.BÖLÜM~
~50.BÖLÜM~
~51.BÖLÜM~
~52.BÖLÜM~
~53.BÖLÜM~
~54.BÖLÜM~
~55.BÖLÜM~
~56.BÖLÜM~
~57.BÖLÜM~
NOT
~58.BÖLÜM~
~59.BÖLÜM~
~60.BÖLÜM~
~61.BÖLÜM~
DÜZENLEMELER*(ÖNEMLİ)
GÜNCELLEMELER*(ÖNEMLİ)
~62.BÖLÜM~
~63.BÖLÜM~
~64.BÖLÜM~
~65.BÖLÜM~
~66.BÖLÜM~
~67.BÖLÜM~
~68.BÖLÜM~
SÜRPRİZ DUYURU
KİTAP İLE İLGİLİ DUYURULAR
KİTABIN ÇIKIŞ TARİHİ & ETKİNLİK
İMZA GÜNÜ!
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ (BURSA TÜYAP)
İMZA GÜNÜ (İZMİR TÜYAP)
İKİNCİ KİTAP & İSTANBUL TÜYAP İMZA GÜNÜ
MÜSTAKBELİM-2 (KESİT)
MÜSTAKBELİM-2 ÇIKIŞ TARİHİ & İMZA GÜNÜ
İMZA GÜNÜ (ANKARA KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)

~23. BÖLÜM~

110K 3.9K 568
By vildanVNK

"Suada? Orada mısın?"

Burak bana ısrarlı bakışlarıyla camımın ardından bakarken, Etka benden bir cevap bekliyordu. Camım bir kere daha tıklatılmaya gerek görülmedi, Burak kapımı açtı. Bende Burak'la eş zamanda telefonun kapa tuşuna aceleyle üst üste iki kere bastım.

"Ne oluyor? Kim o?"

Gözlerini telefonuma doğrulttu. Hiçbir cevap vermeden, dudaklarımı yukarıya kaldırmayı çabaladım ama bunu başardığım söylenemezdi.

"Kimdi o?"

"Sen niye gelmiştin?" dedim konuyu dağıtmak istercesine.

Arabanın içine eğildi. Gözleri yüzümde dolaşıyor, bakışları rahatsız ediyordu. Alt dudağımı dişlerimin arasına sıkıştırdım. Eğer beni biraz daha bu konu hakkında zorlarsa, istemeye istemeye de olsa yalan söylemek zorunda kalacağımdan korkuyordum. Çünkü ona Etka aradı desem ve Etka'nın, kavga ettiği adam olduğunu öğrense ne benim ne de Etka'nın açısından iyi şeyler olurdu.

"Bir yerlere gideriz diye düşünmüştüm. Seni almaya geliyordum ama arabanı görünce..."

Sözlerinin devamını, benim onu anladığımı düşünerek devam ettirmedi. Şükürler olsun ki beni telefon konusunda zorlamadı.

"Derslerime çalışmam gerek, olmaz." dedim. Bir an için göz göze geldik, bana hayal kırıklığıyla baktı. Arabamın içinden doğruldu ve ellerini kapının iki yanından çekti. Aklıma Ayşe olayı düştü ama dünden beri yaptığım şekilde umursamamaya devam ettim. Geçmişine hiçbir şey yapamazdım ve benden özür dilemesini de beklemiyordum. Çünkü böyle bir şeyi o egosuyla asla yapmazdı.

"Birlikte çalışabiliriz." dedi. Sırf benimle olabilmek için bunları söylediğinin farkındaydım. Tıpla alakası bile yoktu, mimarlık okumamış mıydı?

"Ben tek başıma çalışsam daha iyi olur."

Bir şey demesine fırsat vermeden arabanın kapısını kapattım. Onu arkamda bırakarak siteye girdim.

***

Çatalımdaki ete bakarak ağzıma yönlendirdim. Sanırım ilk defa akşam yemeğinde bu kadar huzursuzdum. Babam, her zamanki baş sandalyeye kurulmuş keyifsizce yemeğini yerken, annem, babamın yanındaki sandalyesinde heyecandan yerinde duramıyor gibiydi. Ben ise babamım diğer yanındaki sandalyeye oturmuş, karşımda mutluluktan yüzünde güller açan annemi donuk bakışlarımla izliyordum. Buket Teyze ise benim yanıma oturmuş, aynı babam gibi mutluluktan uzak bir yemek yiyordu.

"Ne oluyor size? Herkesin yüzü beş karış! Yarın Suada evleniyor Emir! Kızımız."

Babam, tabağından başını yavaşça kaldırıp anneme baktı ve "Evet." dedi kuru bir ses tonuyla.

"Niye böylesin? Bizim bilmediğimiz bir şey mi oldu yoksa?"

Annem huzursuzlanmaya başlayınca, babam gülmeye çalıştı.

"Ne olacak hanım? Sadece biricik kızımız evleniyor. O benim tek çocuğum ve kız. Elin adamına gelin vermek kolay mı sanıyorsun?"

Hemde psikopatın tekine demek istesemde, ağzıma bir parça ekmek tıkıştırarak bunu engelledim.

"Aman canım sende! Burak oğlum çok iyi bir çocuk. Ben onu oğlum gibi görüyorken sen niye böylesin? Bak, senin yüzünden Suada da mutsuz oluyor."

Çatalıma yeni taktığım ete bakışlarımı dikerek fısıldadım;

"Ne demezsin."

"Bir şey mi dedin kızım?"

"Bir şey yok."

Ağzını açıp da bir şey söyleyecekken Buket Teyze bana bakarak, "Biraz daha et koyayım mı kuzum?" dedi. Annemin sorgusundan beni kurtarmak için böyle yapmıştı. Bunu küçüklüğümden beri yapardı.

"Ben doydum, sağol Buket Teyze." dedim ve elimdeki çatalı tabağımın kenarına koydum. "İzninizle..."

Babama gözlerimi çevirdim, başını izin verdiğini belli ederek salladı. Sandalyemden kalktım.

"Kızım otursaydın, niye kalkıyorsun? Birlikte kalkardık."

Anneme, "Ben biraz dinlensem iyi olacak." diyerek merdivenlere yöneldim.

***

Pijamalarımı giyip saçımdaki tokayı çözdüm. Yatağıma doğru adımlarken, takır tukur sesler gelmeye başladı. Gözlerim korkudan iri iri oldu.

"Kim var orada?"

Ses gelmeyince bir iki saniye daha ayakta, tetikte bekledim. Sonra kedi köpek falandır diyerek yatağıma doğru adımlarımı sürüklemeye devam ettim ve yatağıma oturup, ayağımdaki terliklerimi çıkardım. Yatsı namazımı kılmış, dişlerimi fırçalamış, derslerime çalışmıştım. Yapacak başka herhangi bir şeyimin kalmadığından emin olunca da komodinimin üstündeki ışığı söndürdüm.

***

Gözlerimi aralayınca odamın hâlâ karanlık olmasından, gece olduğunun farkına vardım. Yatağımda doğrulmayı çabayınca, karnımdaki ağırlıkla kımıldayamadım. Gözlerim kısıldı, karnımın üzerindeki ele bakışlarım kaydı ve refleks olarak ağzımdan tiz bir çığlık kaçtı. Başımı yastığımdan kaldırmaya çalışırken, karnımdaki kollar buna izin vermedi ve bir elini kaldırarak ağzımı kapattı. Yatakta çırpınarak arkama döndüm.

BURAK'IN BURADA; BENİM YATAĞIMIN İÇİNDE NE İŞİ VAR!?

Bana uykulu gözleriyle bakıyordu. Çok geçmeden, mayışmış sesiyle "Biraz sakin ol." diye mırıldandı. Kendini zor tuttuğu belliydi, gözleri kapandı kapanacaktı fakat nasıl sakin olayım? Benden habersiz yanıma gelmiş, uyuyordu.

Elini ağzımdan çektiği gibi, "Sessiz ol, uyumak istiyorum." diyerek bana tekrar sarıldı ve gözlerini kapadı.

Allah'ım! Bu ne rahatlık!

"Babam ve annem evde biliyorsun değil mi? Hem... sen nasıl benim yanımda, benden habersiz uyuyabilirsin? Sapık mısın nesin? Gidip evinde uyu."

Sol tarafıma dönerek ona bakmaya başladım. Bir süre birbirimizin yüzüne baktık. Daha doğrusu ben ona bakıyordum. Burak'ın gözleri kapalıydı ve belimdeki elleri gevşemişti. Saçlarım omzumdan kayıp önüme düştüğünde irkildim. Beni ilk defa böyle gördüğü aklıma dank etti. Tuhaf hissettim, geri çektim bedenimi. Sonrasında sağ işaret parmağımla omzunu sertçe dürttüm.

"Yoksa uyudun mu?

Bir kaç kere daha dürttüm ama tık yoktu.

"Sana diyorum! Burak! Pişt! Uyansana!"

Omzunu dürtmeye devam etsem de beni duymadığı aşikârdı. Allah bilir kaçıncı rüyasındaydı beyefendi! Baktım bu böyle olmayacak, omzunu yumruklamaya başladım.

"Sana diyorum, uyan!"

Gözlerini hafifçe araladı. Odamın karanlığında gördüğüm kadarıyla, gözlerinin içi uykusuzluktan olsa gerek kıpkırmızıydı. Boğuk bir sesle, "Ne diyorsun?" diye fısıldadı.

"Kalkıp evine gitsen diyorum. Bunun dışında bir şey yok."

Benim bu lafıma cevap veremeden gözleri tekrar kapandı ve bana sardığı kollarını geri çekti. Ben yatağımdan kalkacağını sanırken, sırtüstü pozisyona gelip, ellerini karnının üstüne koydu ve başı sağ tarafına düşerken kapalı gözleriyle birlikte uykusuna devam etti.

***

Gözlerim duvar saatime odaklı, sırtım ise dikleştirip de sırtımı yasladığım yastığımı adeta ezip geçmiş ve yatak başımı hisseder konuma ulaşmıştı. Başımı sol tarafıma çevirdim. Benim gözüme bir gram uyku girmezken, o hâlâ uyuyabiliyordu. Parmağımla omzunu dürttüm. Adını fısıldayarak dürtmeye devam ettim. Allah'ım, bir insanın uykusu nasıl bu kadar ağır olabilir?

Daha fazla dayanamayıp, "Burak! Uyansana!" diye sesimi yükselttim.

Tek gözünü açıp bana bir iki saniye baktıktan sonra kapattı ve ona doğru eğilmiş bedenimi kendi üzerine çekti. Saçlarımın bitimine uykulu öpücüklerini bırakarak belimden kavradı, bana sıkı sıkı sarıldı. Onun temaslarıyla ruhum sarsıldı, hayatımda ilk defa yabancı bir erkek tarafından bu kadar yakın temasa girmiştim. Ne yapacağımı bilemeyip karnımdaki ellerini cimcikledim. Reflekslerine yenik düşerek ellerini üzerimden çekti.

"Ne yapıyorsun lan?" der demez yatağımda tekrar doğruldum ve ondan uzaklaştım. Birbirimizin yüzüne bakıyorduk, uyandığından artık eminim.

"Hele şükür uyanabildin. Burada, bu saatte ne işin var?"

Sakin sakin gözlerini ovuşturdu ve elleriyle yatağımdan destek alıp sırtını yatak başına yasladı. Göz kapaklarını kapatıp açtı, uykusunun tamamen açılması bir iki dakikayı aldı. Şuanda ondan yarı çekiniyor, yarı da kızgınlık duyuyorum. Çekinmem, onun belkide beni ilk defa böyle görmesi. Kızgınlığım ise, gerçekten de burada ne aradığı.

Soruma cevap gelmeyince, "Herkes evde ve sen buraya geliyorsun. Defol odamdan." diye devam ettim. İşaret parmağımla odamın kapısını gösterdim. Yarı kapanmış gözleriyle birlikte uykulu bir şekilde gülümsemeye başladı.

"O değil de bugün düğünümüz var."

Benim dediklerimi umursamayıp konuyu değişmesine kızgınlığım kabardı.

"Ne yapayım?"

Saf saf bunu sorduktan sonra gözlerine baktım. Bakar bakmaz, masumluktan çıkan bakışlarına değdi bakışlarım.

"Akşam-"

"Aileni daha önce görmedim. Tanıştırmayacaksın herhalde. Düğüne gelecekler miymiş?"

Sözünü hemen kestim çünkü ne diyeceğini tahmin edebiliyordum. Bu sözümle afalladı. Niye bu soruyu sorduğumu bende bilmiyordum ama doğruydu da. Bugün düğün olacaktı ama ailesini hiç görmemiştim.

"Bilmiyorum, gelmeyebilirler."

Bakışlarını benden kaçırdı. Ne yani? Oğulları evleniyordu ve onlar gelmiyor muydu?

"Nasıl yani-"

"Suada! Kızım bu kapı niye kitli?"

Bakışlarım kapıma döndükten sonra Burak'ı tekrar buldu. Şimdi ne yapacağım? Her ne kadar Burak ile dini nikâhımız kıyılmış olsa bile Burak'ın buraya gelişini annem tabii ki hiç hoş karşılamazdı.

"Ben kitlemiştim."

Fısıldadı ve bana yaklaşıp alnımdan öptü. Saçlarımı eliyle okşayarak, "Ben gidiyorum. Öğlene doğru geleceğim zaten." dedi ve yataktan kalktı, tişörtünü çekiştirerek düzeltti. Yerdeki ayakkabılarını giyip, balkon kapısından çıktı. Bu nasıl bir sabah böyle?

"Suada!"

"Tamam anne, geliyorum."

Kendime gelerek bakışlarımı balkondan çektim ve yataktan kalkıp, koşar adımlarımın vardığı sonda kapımı açtım.

"Bu kapı niye kitleniyor?"

Ellerini beline koymuş annem, beni bir kaç dakika sorguya çekecekti anlaşılan.

***

-BURAK'IN AĞZINDAN-

Balkon duvarından aşağı doğru, ayaklarımı pencere kenarlarından destek aldırarak yere indim. Kendi kendime gülümserken, günün sonunu düşünüyordum. Bugün iyi bir uyku çekmiştim. Yatağı da aynı onun gibi kokuyordu, yarın benim yatağımda öyle kokacaktı. Zorla veya isteyerek, sonuçta onunla evleniyordum. Saçlarını kesmemişti, ilk gördüğüm gün gibiydi. Onları hâlâ parmak uçlarımda hissedebiliyordum. Uyurken o kadar masumdu ki, ona dokunmaya çekinmiştim. Sadece ince beline sarılmış, saçlarını da gitmeden hemen önce okşamıştım. O farklıydı, yanlış bir şey yapmaktan korkuyordum. Ondan bu akşam ikinci öpücüğünü alacaktım ama ilk seferki gibi değil, zorla değil.

Annem ve babam aklıma gelince yüzümdeki gülümsemem donuklaştı ve sinirli adımlarla arabama doğru yürüdüm. Onlara daha evleneceğimi söylememiştim. Kendime öfkeliydim.

***

"Anne! Ben geldim."

İçeriye doğru seslenip, elimdeki anahtarı portmantoya attım.

"Burak Bey, zile bassaydınız ben açardım."

Karşımda mini eteğiyle bacaklarını sergiye çıkarmış Ece'ye baktım. Dolgun dudakları kesinlikle silikon olmalıydı. Bunu hep düşünürdüm. Aslında bir kere söylemiştim ama hemen inkâr etmişti.

"Basmadım ama. Sorun mu var?"

Bana bozulduğunu belli edercesine baktı. Sonra gözlerini kaçırarak ellerini önünde birleştirdi.

"Yok tabii-"

"İyi o zaman." diyerek yanından geçtim.

"Oğlum!"

Bana sıkıca sarılan anneme bende kollarımı doladım. Ah! Annem, sana nasıl söyleyeceğim Suada'yı?

Benden kollarını ayırıp, dudaklarını sitemkâr bir edayla büktü.

"Yine nerelerde sürttün bakayım sen?"

Bana biraz daha yaklaşıp, tişörtümü kokladı.

"İçki falan da kokmuyorsun."

"Aysu, bırak da oğlumuz istediğini yapsın. Koca adam oldu, sana bana mı soracak kimle gezdiğini."

Annem arkasını dönüp babama baktı.

"Sen anne değilsin, nereden bileceksin ki."

Annem ve babamın atışmaya başlayacağını anlamam uzun sürmedi.

"Benim size bir şey anlatmam gerek."

Bakışlarımı ikisi arasında gezdirmeye başladığımda, bunu nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum.

"Tamam oğlum. Şimdi Ece kahvaltıyı hazırlar, konuşuruz ne derdin varsa."

Başımı sallayarak merdivenlere doğru yürüdüm. Merdivenlerden odama çıkarken, Bahadır da aşağı iniyordu.

"Oo abi, sen uğrar mıydın buralara ya?"

Bahadır'a gülümsedim, hatta ağzımdan ufak bir kahkaha kaçtı. E o da haklıydı çünkü nerdeyse şu bir haftadır doğru düzgün evde değildim. Şirketteki işlerle ilgilenmekten oralarda sabahlıyordum.

"Ben sen miyim? İşim gücüm var benim."

Bozulmuş, mağrur bir ifade takındı.

"Sana da bir beğendiremedik okuduğum üniversiteyi."

"Oğlum senin okuduğun üniversiteyse benimki ne lan?"

Ama haklıydım da güzel sanatlar fakültesi, okul muydu?

"Sen ne anlarsın be sanattan!"

"Benimde çizimim iyi. Ama senin gibi boş boş resim çizmiyorum. Bence geç olmadan bırak şu okulu."

Onunla bu konuda uğraşmayı seviyordum. Her seferinde de benimle inatlaşmaya giriyordu.

"Bu sefer bu konuda seninle polemiğe girmeyeceğim abi."

Şaşırttın beni, aferin. Biraz yaklaştı.

"Suada'dan geliyorsun değil mi?"

Sorusu karşısında afalladım.

"Ne alaka?"

Suratındaki gülümseme genişledikçe, yumruk atma isteğim çoğalıyordu.

"Böyle yüzünde güller açıyor. Gecen güzel geçmiş anlaşılan."

Göz kırpınca, omzundan ittirerek dengesini sarstım.

"Sanane oğlum benden. O çok sevdiğin okuluna falan git, işine bak."

Yanından geçtiğim sırada arkamdan güldüğünü duydum. Ona doğru döndüm.

"Oğlum bak gelmeyeyim oraya."

Kaşlarını kaldırıp, sırıtarak duyamayacağım şekilde bir şeyler mırıldandı ve aşağı indi. Birde sabah sabah böyle saçma bir muhabbete girmiştik. Normal bir kız olsa gece onunlaydım derdim ama söz konusu oydu. Aramızdakileri bir başkasına anlatmak istemiyordum, özel geliyordu.

Odama yaklaşırken birden önüme Ece çıktı. Yanından geçeceğim sırada göğsüme elini koyunca ilk başta eline baktım sonra yüzüne çevirdim gözlerimi. Ne yapıyor bu?

"Diyecektim ki..."

Kaşlarımı kaldırarak diyeceği şeyi beklemeye başladım. Bana yaklaşıp aniden dudağıma bir öpücük bırakınca, şaşkınlıkla omuzlarından ittirdim. İttirmeme bozulsa da belli etmedi.

"Ben her zaman buradayım."

Göz kırptı ve yanımdan uzaklaştı.

"Anne evimize ne tür peynir çeşitleri sokuyorsun?"

Mırıldanarak odama girdim. Kapımı açtığımda, odamı özlediğimi fark ettim. Cebimdeki cüzdanımı ve araba anahtarımı masamın üzerine koyup, kendimi direkt sırtüstü yatağıma attım. Ellerimi başımın arkasında birleştirerek şu düğün meselesini düşündüm. Annemle babama nasıl söyleyeceğim? Suada'nın dini yönünü geç, bugün evleneceğimi duysalar kalplerine iner. Peki hadi dedim, bu evde mecburen bir hafta da olsa kalmamız gerekecekti. İşten dolayı bir türlü eve gelip de babama şu para meselesini açamamıştım. Hoş, açsam da bu parayı nereye harcayacağımı ona söylemem gerekirdi.

Kapım tıklatılınca "Gir." dedim ve yatakta doğrularak oturdum. Ece kapı ağzından odama doğru süzüldü.

"Ne var?"

"Kahvaltı-"

"Odamdan defol."

Sakinleşmeye çalışırken, odamdan çıkıp gitmesini bekledim. Öyle de yaptı. Ece ile ben, lisedeyken çok içtiğim bir gece beraber olmuştuk. O günden beri psikopat gibi dolaşıp duruyordu peşimde. Lan hadi ben sarhoşum, yapmışım bir hata. Sen ayıksın, niye buna engel olmuyorsun? Bir gram akıl yok şu kızda.

Yataktan kalkıp üzerimi değiştim ve aşağı indim. Salondaki kahvaltıya memnuniyetle baktım. Şu Ece pek bir şey beceremiyordu ama Şule Hanım işini biliyordu. Kırklı yaşlarında, sessiz sakin, saygılı birisiydi.

Herkes masaya oturmuş beni beklerken, bende masaya geçip oturdum. Babam masanın başına oturmuştu. Annem babamın sağ tarafında, ben babamın diğer yanında, Bahadır da benim yanımdaydı. Şule Hanım, bana her sabah muhakkak içtiğim kahvemi koyarak geri çekildi. Hadi bakalım, başlıyoruz.

"Başka bir isteğiniz var mı Burak Bey?"

Gülümsedim.

"Hayır."

Çatalımla tabağımdaki peynirden bir parça aldım.

"Evet? Ne konuşacaktın bizimle Burak?"

Anneme başımı çevirdim ve çatalı tabağımın kenarına koyup, sandalyede dikleştim. Boğazımı temizleyerek konuşmaya başladım;

"Anne... Sen artık evlenme yaşın geldi diyordun ya hani."

"Yoksa birisi mi var?!"

Annem neşeyle şakırken başımı aşağı yukarı salladım.

"Ay Barış görüyor musun? Oğlumuz kız bulmuş!"

Babam bana inanamaz gözlerle baktı.

"İnanmam."

Düşüncelerime paralel olarak kesin ve net konuşunca, Bahadır bir kahkaha patlattı. Ben bozulsam da renk vermemeye çalıştım ve kahvemden bir yudum aldım.

"Sen boşver şu babanı. Ee kimmiş bu kız?"

"Suada."

Fısıldadım.

"Sueda mı? İsmi de güzelmiş. Kendisi de güzeldir eminim ki."

"Sueda değil anne; Suada."

Annem bana bir süre manasızca baktı, ardından kahkaha attı.

"Sevgilisinin adını da düzeltirmiş."

Gözlerimi tabağıma diktim, ardından anneme çevirdim.

"Sevgilim değil aslında."

"Bak ben ne dedim 'inanmam!' kesin daha açılamamıştır da bu."

Babamın dediğine karşı 'Baba sen daha oralarda kal, ben bugün evleniyorum bile' demek istesem de demedim.

"Baba..." Boğazımı tekrar temizledim. "Biz nişanlandık."

Masada büyük bir şok dalgası yayılırken annem gözlerini bana dikti ve ayağa kalktı.

"Burak! Bundan niye haberimiz yok?!"

"Söylemeye fırsatımız olmadı. Kendi aramızda yaptık zaten."

"Benim oğlum nişanlanmış ve benim daha yeni haberim mi oluyor?! Burak sana inanamıyorum nasıl bunu bize söylemezsin?! Daha kızı görmedik bile! Kimmiş? Kimlerdenmiş? Ay, birde fırsatımız yoktu diyor!"

Annem bağırırken, herkes susmuş ortamın gerginliğine dokunmaya korkuyordu.

"Çok iyi bir kız. Kesin anlaşırsınız."

Ve tebrikler, yılın yalanını söyledim.

Sol tarafımdan bir kahkaha sesi yükselince o sesin sahibinin bacağına vurup, kulağına doğru eğildim.

"Şunu kesmezsen, seni doğduğuna pişman ederim Bahadır."

Bu tehditkâr nefesime karşı sustu. Sessizliğini koruyan babam, hâlâ benim gibi çapkın birisinin nişanlandığına inanmamış olacak ki, "Şu kızı getir de tanışalım bir." dedi.

"Evet, hatta şimdi git al getir biran önce tanışalım."

Annem sabırsızca bunları söylerken, sakinleşmeye çalışıyordu. Yerine sessizce oturdu ve tabağındaki yumurtayı yemeye devam etti.

"Burak, oğlum, başına saksı falan düşmedi değil mi?"

Bana gözlerini kısarak bakan babama ters ters baktım.

"Ne alaka baba?"

Kaşlarını havaya kaldırıp indirdi.

"Sen ve meşhur gece hayatın bu evlilikle biter de ondan. Buna hazır mısın? Bak ben diyeyim, evlenince yapamazsın. Hem müsaade de etmem buna. O kızcağıza da yazık. Acaba nasıl kabul etti seni."

Babam düşünceli düşünceli bana baktı.

"O kıza acımaya başladım."

"Abartıyorsun baba."

Başını 'tabi tabi' der gibi imalı imalı salladı. Umursamamaya çalışıp, tabağımdakileri yemeye devam ettim. Ben nedense daha büyük bir tepki beklemiştim.

"Aslında hazır konu açılmışken, bende bir şey söyleyeceğim size."

Bahadır'ın konuşması üzerine gözlerimi ona çevirdim.

"Yoksa sen de evlendim mi diyeceksin?"

Annemin şuanda bunları söyleyerek, bana gönderme yaptığını anlamayan aptal olmalıydı.

"Yok anne biz daha oralara gelemedik. Sevgilim yani. Fakülteden."

Annem aniden başını Bahadır'a çevirdi. Masada tekrar bir sessizlik olunca, Bahadır'a yaklaşıp kulağına fısıldadım;

"Bugün benim günümdü, Suada'yı açıklayacaktım şerefsiz. Kendini niye karıştırıyorsun? Kadının yüreğine inecek."

Anneme gülümseyerek tabağıma geri döndüm. Bu sefer de Bahadır kulağıma eğildi;

"Ne yapalım abicim otlanıyoruz senin durumundan."

"Allah belanı versin."

Ağzımda bir iki küfürle beraber bunu geveleyip, yemeğimi yemeye devam ettim.

***

Bileğimdeki saate baktığımda yarıma geliyordu. Düğün akşam dokuzda başlayacaktı. Telefondan Emin'i aradım. Can dostumdu ve tam kafa dengiydi. Bahadır gibi her şeyi en başından biliyordu.

"Alo Emin?"

"Emin! Ya aşkım nereye?"

Arkadan bir kadın sesi duydum. Sonrasında kapı kapandı ve merdivenlerden inmeye başladı. Ayak seslerini duyabiliyordum.

"Ne var Burak?"

"Yine kimdi o?"

Birkaç saniye sustu. Arabanın açılıp kapanan sesini duydum.

"Aman ya sülük gibi bir şey, yapıştı bırakmıyor. Emin de Emin."

Nefesini hoparlöre verdi.

"Neyse ne, senin şu düğün işi ne oldu? Aysu Teyze'ye söyledin mi?"

"Tam değil."

"Nasıl tam değil lan? Oğlum evleniyorsun bugün."

Bende biliyorum evleneceğimi.

"Ben söyleyeceğim de sen şu gelin arabasını, ıvırı zıvırı hallet."

"Oho ne yaptın be abi, o iş bende demedim mi sana? Hallettim bile."

Yatağa kendimi atıp, kafamı yastığıma iyice gömdüm.

"İyi, bir işe yaradın sonunda."

"Bu laflarını hatırlatırım sana... Burak o değil de sen hiç kimseye haber vermedin be, hani akraba falan..."

Bu sefer haklıydı. Aileme bile bugün haber verecektim ve dolayısıyla en azından Türkiye'deki akrabalarım düğünüme gelmeyi bırak, evlendiğimi bile bugün duymamış olacaktı.

"Bilmiyorum ne yapacağımı."

"Bak sana bir şey diyeceğim ama kızmak yok."

"Tamam söyle."

Hat bir sessizliğe boğuldu.

"Evet? Söyle."

"Şu bizim lise mezunlarıyla toplandık ya geçenlerde."

Bizim nişan günü olmuştu ve ben doğal olarak gidememiştim. Aslında Emin de gitmeyecekti ama onu gitmesi için zorlamıştım. Şu nişan, hatta düğün bile o kadar saçma geliyordu ki. Lan sevmişsin, git yaşa hayatını. Düğün ne?

"Eee?"

"Şey... Ben orda senin evlenceğini ağzımdan kaçırmışım da."

Önce kafamı yastıktan, ardından da bedenimi yataktan öfkeyle kaldırdım.

"Ne yaptım dedin sen?!"

"Abi sinirlenme. Ağzımdan kaçtı işte."

Dişlerimi sıktım. Şu düğün kazasız belasız biterdi umarım.

"Kimler geliyor?"

"Bizim tayfa işte. Begüm, Ülke, Arda falan... Bir de Yeliz var."

"Tüm liseyi toplasaydın!"

"Abi niye öyle diyorsun? Hâlâ görüşmüyor muyuz, ayıp olur."

Dediği de doğruydu, liseden beri dostluğumuz devam ediyordu. Ben üniversite için İspanya'ya gidince bağımız zedelense de kopmamıştı. Ama ben daha kendi akrabalarımı çağırmamışken, onlar gelmese de olurdu.

"Tamam, sen onları düğün alanına yönlendirirsin."

"Bu arada annem öğrenmiş senin evleneceğini. Geçen mesaj atmışsın da görmüş."

Derin bir nefes aldım.

"Telefonunu ne diye ortalıkta gezdiriyorsun? Ne zaman öğrendi? Anneme söyler. Hay senin gibi arkadaşı..."

Eğer annem Pelin Teyze'den evleneceğimi öğrenirse tam anlamıyla biterdim.

"Sakin ol abi."

"Lan neyine sakin olayım, neyine?!"

Öfkeyle yumruğumu duvara geçirip, telefonu kapayarak yatağımın üzerine fırlattım. Elimi hızlıca saçlarıma daldırdım ve sertçe çekip, kendime gelmeye çalıştım. Annemle babam bu evliliği başkalarından öğreneceğine, benden öğrensinler isterdim. Odamdan çıkıp, aşağı indim. Salona girdiğimde annem ve babam benim bağırmalarımı duymamış olacak ki, kahvelerini sakince yudumluyorlardı. Boğazımı temizleyerek, geldiğimi belli ettim. Annem bana başını çevirince babamın başı da onu takip etti. Bir an düşünmeden, "Ben, bugün evleniyorum." dedim.

Continue Reading

You'll Also Like

437K 3.7K 24
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
22.2M 902K 116
İşte oradaydı... Muhtaç olduğum kadın korkuyla bana bakıyordu. Ona biraz daha dokunmazsam sanki ölecektim. Bu hastalıklı duygular beni resmen ele geç...
791K 33.1K 50
30-50k izlenen Yağız her gün yayın açar, Sohbet eder ve korku oyunları oynar. Işıl ise o yayıncıya aşık bir kızdır. Işıl habire yağıza Instagramdan y...
186K 8.5K 47
↝TAMAMLANDI 0540****: Cenk silahları aldın mi . 0540****: Cevap ver bana. Gece: Galiba yanlış numaraya mesaj yazdınız . Gece: Ne silahı ya . 0540****...