MÜSTAKBELİM

Od vildanVNK

9.4M 302K 39.8K

~Dengesiz Herif & Asi Rapunzel~ Kaderden kaçamazsın, istemediğin kadar ister, nefret ettiğin kadar seversin.F... Více

MÜSTAKBELİM
~1.BÖLÜM~
~2.BÖLÜM~
~3.BÖLÜM~
~4.BÖLÜM~
~5.BÖLÜM~
#SOMA
~6.BÖLÜM~
~7. BÖLÜM~
~8. BÖLÜM~
~9. BÖLÜM~
~10 BÖLÜM~
~11. BÖLÜM~
~12. BÖLÜM~
~13. BÖLÜM~
~14. BÖLÜM~
~15. BÖLÜM~
~16. BÖLÜM~
~17. BÖLÜM~
~18. BÖLÜM~
~19. BÖLÜM~
~20. BÖLÜM~
~21. BÖLÜM~
~23. BÖLÜM~
~24.BÖLÜM~
~25.BÖLÜM~
~26.BÖLÜM~
~27.BÖLÜM~
#GAZZE
~28.BÖLÜM~
~29.BÖLÜM~
~30.BÖLÜM (Part 1)~
~30.BÖLÜM (Part 2)~
~30.BÖLÜM (Part 3)~
~31.BÖLÜM~
~32.BÖLÜM~
~33.BÖLÜM~
~34.BÖLÜM~
~35.BÖLÜM~
~36. BÖLÜM~
~37.BÖLÜM~
~38.BÖLÜM~
~39.BÖLÜM~
~40.BÖLÜM~
~41. BÖLÜM~
~42.BÖLÜM~
HİKAYE HAKKINDAKİ SORULARA CEVAP
~43.BÖLÜM~
~44.BÖLÜM~
~45.BÖLÜM~
~46.BÖLÜM~
~47.BÖLÜM~
~48.BÖLÜM~
~49.BÖLÜM~
~50.BÖLÜM~
~51.BÖLÜM~
~52.BÖLÜM~
~53.BÖLÜM~
~54.BÖLÜM~
~55.BÖLÜM~
~56.BÖLÜM~
~57.BÖLÜM~
NOT
~58.BÖLÜM~
~59.BÖLÜM~
~60.BÖLÜM~
~61.BÖLÜM~
DÜZENLEMELER*(ÖNEMLİ)
GÜNCELLEMELER*(ÖNEMLİ)
~62.BÖLÜM~
~63.BÖLÜM~
~64.BÖLÜM~
~65.BÖLÜM~
~66.BÖLÜM~
~67.BÖLÜM~
~68.BÖLÜM~
SÜRPRİZ DUYURU
KİTAP İLE İLGİLİ DUYURULAR
KİTABIN ÇIKIŞ TARİHİ & ETKİNLİK
İMZA GÜNÜ!
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ (BURSA TÜYAP)
İMZA GÜNÜ (İZMİR TÜYAP)
İKİNCİ KİTAP & İSTANBUL TÜYAP İMZA GÜNÜ
MÜSTAKBELİM-2 (KESİT)
MÜSTAKBELİM-2 ÇIKIŞ TARİHİ & İMZA GÜNÜ
İMZA GÜNÜ (ANKARA KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)

~22. BÖLÜM~

104K 4K 514
Od vildanVNK

Nasıl yani? Bu nasıl olabilirdi? O kız Ayşe olamazdı. Olmamalıydı. Gözlerim istemsizce dolmaya başlarken niye dolduğunu anlayamıyordum. Ağzımdan bir hıçkırık kaçtı, ağzımı hemen elimle kapattım. İnanamıyorum sana Burak! Hele Ayşe? O öyle bir kız değildi ya da en azından öyle olmamasını diliyordum. Bu... Bu ne kadar da iğrenç bir şeydi böyle? Beni lise dörtte gören ve o zaman sözde aşık olan adam, bana sözde aşıkken başkasıyla öpüşebiliyordu ve ironik olan durumsa; öpüştüğü bu kız, benim yeni tanıştığım ve arkadaş olarak kabullendiğim kız oluyordu!

Yanağımdan süzülen gözyaşımı başparmağımla silip, kendime kızdım. Benim Burak'tan nefret etmem gerekiyordu ama aptal gibi yine onun için ağlıyor, onun beni üzmesine izin veriyordum. Aslında ben onunla tanışmadan önce başka bir kızı öpse bile, o beni tanıyarak ve sözde 'âşık' olduktan sonra bunu yapmıştı. Birde onları öpüşürken görmüştüm. Gözlerimi yumdum ve zihnime o anlar doluştu. Daha fazla dayanamayarak gözlerimi açtım ve bu anları zihnimden silmeye çalıştım ama benim silgim, bu anları silebilecek kapasiteye sahip değildi. Sonra o dudaklarıyla beni öpmüştü değil mi? Dişlerimi sıkmaya başladım. Onun öpmesine nasıl izin vermiştim? Nasıl verebilmiştim?

Ama sakin olup, olaya doğru bir bakış açısıyla bakarsam, ben izin vermemiştim. O beni zorla öpmüştü. Dişlerimi serbest bıraktım. Burak'ın kirli çamaşırlarını nasıl görmezlikten gelecektim? Sadece Ayşe de yoktu geçmişinde. Ve bu ihtimalleri düşündükçe, onun geçmişini tahmin ettikçe evlilikten daha da soğuyordum. Sonra Ayşe'yle olan arkadaşlığımız ne olacaktı? Ona baktığım zaman aklıma aralarındaki temas gelecekti ve yine kendimi üzecektim. Onunla arkadaş kalmak ve bu ilişkiyi daha da ileriye taşımak falan istemiyorum.

Peki, şimdi nasıl davranmalıyım? Duymazlıktan mı gelmem gerekir, yoksa karşılarına çıkıp ikisine de okkalı bir tokat falan mı atmam lazım?

Aynaya doğru dönüp, son kez kendime baktım ve gözyaşlarımı sildiğimden emin oldum. Derin bir nefes alıp dişlerimi sıkmamaya çalışarak perdeyi tuttum. O sırada kabinin içindeki tabureye eteğimin kısa kuyruğu takılıp, tabureyi yere düşürdü.

"Suada?"

Perdem açıldı ve Burak bana anlamsızca bakmaya başladı.

"Ne oldu hayatım?"

'Hayatım' kelimesine karşı şaşkın şaşkın suratına bakmaya başladım. Ne olduğunu anlamadan elimden tutup, kabinden dışarı çıkardı beni.

"Çok güzel olmuşsun."

Kaşlarını indirip, masum bakışları altında bana gülümseyince, daha fazla dayanamadım. Hiç beklemediği bir anda sağ elimle suratına tokat attım. Sinirden elim ayağım titriyordu. Yan tarafa dönen kafasını çok beklemeden bana doğru çevirdi. Çene kemikleri belirginleşmiş, irisleri büyümüştü.

"Ne yapıyorsun sen?"

Öfkesini gizlemeyi başardı. Bu sefer bağırmadı, kendini tuttu. Hayret.

"Ne yapıyorum öyle mi? Sizi duydum! Bu bile az sana."

Gözlerimle Ayşe'yi buldum. Hâlbuki o, Burak'la benim evlendiğimi nereden bilebilirdi? Son zamanlarda yaptığım gibi avucumu alnıma çarptım. İkisi de ağzını açıp bir şey diyemedi. Bu duruma daha da sinirlendim.

"Bir şey desenize. Niye susuyorsunuz?"

Satış elemanı, bizi yadırgar nitelikte eliyle ağzını kapadı. Herhalde gelinlik alışverişine gelip de kavga eden ilk çifttik.

"Suada... Ben-"

Ayşe yere bakarak konuşuyor, dudaklarını ısırıp doğru düzgün konuşmaya cesaret edemiyordu.

"Boşversene Ayşe. Bu senin suçun değil ki!"

Ellerimi göğsümde kavuşturdum. Burak'a başımı çevirdim. Yere bakması, utanıp çekinmesi gerekirken çok rahat ve doğal daranıyordu. Sanki şu durum çok normal bir şeymiş gibi bir havası vardı. O an onun açıklamalarına ihtiyacım olmadığını fark ettim.

"Şimdi bu gelinliği çıkaracağım ve buradan evime gideceğim. Ne bir şey söyleyin ne de herhangi bir açıklama yapmaya çalışın."

Zaten bir açıklama yapacaklarını da sanmıyordum. Umursamamaya çalıştım. Sanki Burak'a karşı içimde oluşmaya başlamış tuhaf heyecan yokmuş gibi, onun eşi değilmişim gibi davranmak istedim. Ama nişan günü yaptığı o hareket aklımdan çıkmıyordu. Parmaklarımın üzerindeki parmaklarının kibar dokunuşlarını hâlâ hissediyordum. Dokunmaktan korktuğu halde deli gibi dokunmak istediğini, hissediyordum.

***

Odamın açılan perdeleriyle beraber göz bebeklerime aniden giren güneş ışığı, gözlerimi kör edecek diye korkmadım değil. Uyanmaya hazır hissedince yatağımda oturur pozisyona geldim. Kollarımı öne uzatarak esneme hareketlerimi yaparken, kollarım duraksadı. Elimi kendime yaklaştırarak parmağımdaki demir parçasına baktım. Yarın evleniyordum. Odama gözlerimi çevirdim. Bir daha burada, bu yatakta uyuyamayacaktım. Yani uyurdum belki ama her gece hayallere daldığım oda artık burası olmayacaktı. Sonra çalışma masama baktım. Bu eve, ben lise birdeyken taşınmıştık ve tüm lise hayatımın çileli ders çalışma programları, o masanın üstünde gerçekleşmişti. Üniversitede finallere çalışırken de az sabahlamamıştım onun üstünde. Gözüm kitaplığıma kaydı. Lisede okuduğum kitaplarım, düzenli bir biçimde konularına göre bölüm bölüm ayrılmıştı. İçerisinde üniversitede aldığım kitaplarım da vardı. Hatta en son iki üç gün önce bir kitabı kitaplığıma eklemiştim.

Gözümden anlamsızca bir yaş süzüldü. Bu aralar, özel günlerimin de yaklaştığından olsa gerek fazla duygusaldım.

"Hadi kızım!"

Aşağıdan bana seslenen babamın sesiyle yatağımdan kalktım. Duvar saatime gözlerimi ovuşturarak bakınca, saatin dokuza doğru geldiğini gördüm.

"Derse geç kaldım."

Kendime bunu hatırlatırmış gibi söylenerek banyoma girdim ve hızlıca oradaki işlerimi halledip, gardırobun önünde dikildim. Koyu mor balon eteğim ile beyaz sade bir gömlek giyindim. Mor şalımı da takıp, odadan çıkmadan önce motifli uzun kolyemi boynumdan ve şalımın üzerinden geçirdim. Çalışma masamın üstündeki kalın ciltli kitaplarımı ve not defterimi alarak, büyük çantamın içine koydum. Telefonumu da komodinimden alıp, çantamın içine attım. Odama son bir kez göz gezdirdim ve hızlıca merdivenlerden indim.

"Ben çıkıyorum, size afiyet olsun!"

Heyecanlı mırıltımla beraber sesim yükseldi. Dış kapıya doğru büyük adımlarla yürüdüm.

"Kızım otursana."

Babama dönüp, dudaklarımı büktüm.

"Derse geç kaldım baba, bir daha ki sefere inşallah."

Elimle öpücük attım.

***

"Yarın sence ne giysem? En yakın arkadaşının evlenmesi ne kadar heyecanlı bir şey biliyor musun sen?"

Elçin kantinde yanıma oturmuş, tostunu çiğnerken bir taraftan da benimle konuşuyordu. Bana yaklaşıp, telefonunun galerisine girdi.

"Bak, sence şu mu yoksa bu mu?"

Ağzındaki lokmayı zorla yutkunmaya çalışırken, yutkunmayı beceremeyerek, meyve suyundan içti ve lokmasını yutup bana tekrar döndü.

"Evet? Hangisi?"

Gösterdiği elbiselere tekrar baktım. Bir tanesi siyah, tek omuzdan askılı mini bir elbiseydi. Diğeri ise koyu kırmızı, balıkçı, straplez bir elbise.

"Bence kırmızı daha güzel." dedim serçe parmağımla telefonun ekranını gösterirken.

"Bende onu düşünmüştüm ilk başta ama sana da sorayım dedim, şu siyah da fena değil hani."

Meyve suyumdan bir yudum çekip başımı salladım.

"Kırmızı daha güzel ama yine de sen bilirsin."

Gülümseyerek tostumdan bir ısırık aldım.

"Bir dakika!" Birden çığlık atan Elçin'le beraber az daha nefes boruma gidecek olan lokmamı yemek boruma acilen yönelttim ve meyve suyumdan yudumladım. "Senin şu gelinlik alışverişinde ne oldu? Bana anlatmadın!"

"Sen gelemeyince yalnız kalmamak için sana bahsettiğim gitar kursundaki Ayşe'yle gittim ve bil bakalım ne oldu?"

Elçin'in gideceğim kurstan ve kursta olup bitenlerden, Etka ve Burak'ın karşılaşmasıyla o dar sokakta yaşananlar dışında, haberi vardı.

"Ne oldu?"

Tostumdan bir ısırık aldım.

"Banktaki kız meğerse oymuş."

Meyve suyuma yönelip iki yudum daha aldım.

"Ne?!"

Meyve suyumu püskürtmemek için kendimle savaştım ve yemek boruma meyve suyunun o iki yudumunu da yollayarak Elçin'in koluna vurdum.

"Şu ani tepkilerine son ver."

Gözleri hâlâ fal taşı gibi açık olan Elçin, bana aldırış etmedi.

"Sahildeki kızdan mı bahsediyorsun? Gerçekten de o kız mıymış?"

"Evet," dedim bıkkınca gözlerimi devirerek. "O kızmış."

Aramızda oluşmaya başlayan sessizliğin ortasına "Vay canına!" diye fısıldadı. Gözlerim, Elçin'in arkasında, masamıza yaklaşan Vedat'a kaydı.

"Seninki."

"Ha?"

Anlattığım şeyleri hazmetmeye çalıştığından ötürü, ne dediğimi idrak edemedi. Vedat birden Elçin'in yanağını öpünce, hayal âleminden sıyrılıverdi. Vedat'a öfkeli bir bakış fırlattı.

"Niye arkamdan sinsi sinsi yaklaşıyorsun?"

Vedat, Elçin'in bu sözlerine bozulsa da belli etmedi.

"Tamam hayatım haklısın, özür dilerim."

Yanağını tekrar öptü. Elçin de gülümseyerek Vedat'ın yanağını öptü. Arkadaşımın zina işlemesi, her ne kadar hoşuma gitmese de yapacak pek bir şeyim yoktu. Elçin'e bir kaç defa alttan alttan anlatmaya çalışsam da, 'sonunda biz evleneceğiz, zaten Vedat beni bırakıp da gitmez. Sen merak etme' diyordu.

"Sen nasılsın Suada?"

"İyiyim."

Meyve suyumu yudumlamaya devam ettim.

"Duyduğuma göre evleniyormuşsun?"

Meyve suyu boğazıma takıldı. Zar zor yutup, bitmiş kutuyu masaya koydum.

"Sen nerden biliyorsun bunu?"

Elçin'e 'Ne yaptın sen?' bakışlarımı yolladığımda omuz silkti.

"Eniştenin de bilmeye hakkı yok mu?"

Elçin'e bir şey demeden masadan kalktım. Şu yüzüğü sadece Burak'ın yanında takma kararımı uygulamaya devam ederken, kimsenin evlendiğimi bilmesini istemiyordum.

"Suada nereye?"

Bu davranışıma kırılmıştı ama onun Vedat'a bunu söylemesine de ben sinirlenmiştim. Nişanıma Vedat da dâhil doğru dürüst bir arkadaşımı çağırmamışken, bunu ona söylemesinin doğruluğu tartışılırdı.

"Eve!"

Onları arkamda bırakarak bina çıkışına doğru yürüdüm. Bahçeye çıkıp normal adımlarla otoparka ilerledim. Arabamı gördüğüm an, kilidini açıp bindim ve otoparktan çıktım.

***

Sitenin önüne geldiğim sırada, telefonum çalmaya başladı. Arabayı sağa çekip durdurdum Bilmediğim bir numara arıyordu. Sorgulamadan, telefonu açıp kulağıma götürdüm.

"Efendim?"

"Suada, benim Etka."

Sesini hemen tanıdım. Tanır tanımaz da bedenimi utanç kapladı. Onu nasıl unuturdum? Bunca hengamenin arasında resmen kaynayıp gitmiş, zihnimde erimeye mahkum kalmıştı.

"Orada mısın?"

Kendimi toparlamaya çalıştım.

"E-evet buradayım. Nasılsın?"

"Sağol, iyiyim."

Sesi keyifli geliyordu. Rahatlamaya çalışarak içimde tuttuğum nefesi usulca verdim. O, iyiydi.

"Numaramı nereden buldun?"

"Konservatuvarın danışmasında, kursa kayıtlı olan tüm öğrencilerin numarası var."

"Anladım." demekten başka diyecek bir şey dilimin ucuna gelmedi. Beni ne için aramıştı ki? Belkide ona teşekkür etmemi bekliyordu ve düşününce, gerçekten de ona bir teşekkürü çok görmüşüm gibi bir algı söz konusu olabilirdi.

"Teşekkür ederim," dedim. Ne için olduğunu düşünmesine fırsat bırakmadan da, "O akşam için. Yani..."

Açıklamada zorlandığımı anlamış olacak ki boğazını temizleyerek, "Sorun değil." dedi.

Hatta kalıcı olduğunu düşündüğüm bir sessizlik başladı. Ne o, ne de ben konuştuk.

"O adam, senin neyin?"

Ve sessizlik bozuldu. Burak gibi sorgulayıcı bir biçimden çok, meraktan ötürü soruyor olduğunu anladım. Dosdoğru bir şekilde, nişanlım diyecekken arabamın camı tıklatıldı. 

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

495K 4.2K 25
Hikayede sık sık +18 ve şiddete yer verilecektir! Yaş sınırını göz önünde bulunduralım.
4M 115K 73
Lamia: Ayrılık ay dönümümüz kutlu olsun. Mirza: Lamia şaka mısın? Mirza: Sen terkettin beni.
2.3M 37.1K 55
- Ahh...abim gelicek yapamayız.. Üstümdekileri delice yırtarak çıkardı. - Abini boş ver gece. Bugün gelmeyecek güzelim Erkekliğini boxer'ından çıkar...
Atlas Od m

Romance

53.9K 4.5K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.