MÜSTAKBELİM

By vildanVNK

9.4M 302K 39.8K

~Dengesiz Herif & Asi Rapunzel~ Kaderden kaçamazsın, istemediğin kadar ister, nefret ettiğin kadar seversin.F... More

MÜSTAKBELİM
~1.BÖLÜM~
~2.BÖLÜM~
~3.BÖLÜM~
~4.BÖLÜM~
~5.BÖLÜM~
#SOMA
~6.BÖLÜM~
~7. BÖLÜM~
~8. BÖLÜM~
~9. BÖLÜM~
~10 BÖLÜM~
~11. BÖLÜM~
~12. BÖLÜM~
~13. BÖLÜM~
~14. BÖLÜM~
~16. BÖLÜM~
~17. BÖLÜM~
~18. BÖLÜM~
~19. BÖLÜM~
~20. BÖLÜM~
~21. BÖLÜM~
~22. BÖLÜM~
~23. BÖLÜM~
~24.BÖLÜM~
~25.BÖLÜM~
~26.BÖLÜM~
~27.BÖLÜM~
#GAZZE
~28.BÖLÜM~
~29.BÖLÜM~
~30.BÖLÜM (Part 1)~
~30.BÖLÜM (Part 2)~
~30.BÖLÜM (Part 3)~
~31.BÖLÜM~
~32.BÖLÜM~
~33.BÖLÜM~
~34.BÖLÜM~
~35.BÖLÜM~
~36. BÖLÜM~
~37.BÖLÜM~
~38.BÖLÜM~
~39.BÖLÜM~
~40.BÖLÜM~
~41. BÖLÜM~
~42.BÖLÜM~
HİKAYE HAKKINDAKİ SORULARA CEVAP
~43.BÖLÜM~
~44.BÖLÜM~
~45.BÖLÜM~
~46.BÖLÜM~
~47.BÖLÜM~
~48.BÖLÜM~
~49.BÖLÜM~
~50.BÖLÜM~
~51.BÖLÜM~
~52.BÖLÜM~
~53.BÖLÜM~
~54.BÖLÜM~
~55.BÖLÜM~
~56.BÖLÜM~
~57.BÖLÜM~
NOT
~58.BÖLÜM~
~59.BÖLÜM~
~60.BÖLÜM~
~61.BÖLÜM~
DÜZENLEMELER*(ÖNEMLİ)
GÜNCELLEMELER*(ÖNEMLİ)
~62.BÖLÜM~
~63.BÖLÜM~
~64.BÖLÜM~
~65.BÖLÜM~
~66.BÖLÜM~
~67.BÖLÜM~
~68.BÖLÜM~
SÜRPRİZ DUYURU
KİTAP İLE İLGİLİ DUYURULAR
KİTABIN ÇIKIŞ TARİHİ & ETKİNLİK
İMZA GÜNÜ!
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ (BURSA TÜYAP)
İMZA GÜNÜ (İZMİR TÜYAP)
İKİNCİ KİTAP & İSTANBUL TÜYAP İMZA GÜNÜ
MÜSTAKBELİM-2 (KESİT)
MÜSTAKBELİM-2 ÇIKIŞ TARİHİ & İMZA GÜNÜ
İMZA GÜNÜ (ANKARA KİTAP FUARI)
İMZA GÜNÜ! (İSTANBUL CNR KİTAP FUARI)

~15. BÖLÜM~

121K 4.5K 335
By vildanVNK

Merhaba!

HERKESİN RAMAZAN-I ŞERİFİ MÜBAREK OLSUN DUALARINIZDA BİZLERİ DE EKSİK ETMEYİN! :)

Bağdaş kurup oturduğum yatağımda, iki elimin parmak uçlarıyla yüzüğü almış, gözlerimi kısarak bakıyordum. Yüzüme yaklaştırdığım yüzüğe, kollarımı gererek bir de uzaktan baktım.

Adeta bir kuyumcu edasıyla yüzüğü incelerken, yüzüğün gerçekten de güzel olduğuna karar verdim. Göz kamaştırıcıydı. Ortasında abartıya kaçmayacak büyüklükte zarif bir pırlanta, pırlantanın çevresinde ise ufacık taşlar vardı. En önemlisi; beyaz altındı. Benim beyaz altına bir zaafım olduğumu bilip de mi bu yüzüğü almıştı? Aman canım sende! Nereden bilecek Allah için Suada? İç sesimi dinleyerek saçmaladığımın farkına vardım. Sonuçta benim hakkımda her şeyi bilebilmesi mucize olurdu.

Bağdaş kurduğum ayaklarımı yataktan aşağı doğru sarkıtıp, pozisyonumu değiştirdim ve ayaklarımı soğuk parkeyle buluşturdum. Soğuk ve ahşap renkli parkeyle. Aklıma yine onun ahşap renkli gözleri geldi. Gözlerinin kendine çeken bir büyüsü vardı sanki ve bu büyülü gözler, beni kendisine yavaş yavaş çekmeye başlamıştı. Lakin hayır, ben kendimi o büyülü gözlerden koruyacağım. Burak'la benim birlikte olmamız çok saçma olur.

Başımı sağa sola sallayarak, kendime Burak'tan asla hoşlanmayacağıma dair sözler verdim. Ondan her zaman nefret edecektim. Beni öldürtmeye çalışmasını asla unutamazdım. Bir de beni sevdikten sonra başka bir kızla uygunusuz teması vardı ki, o konuya zaten hiç girmiyorum.

Öfkeyle kendimi yataktan çektim ve hızlı adımlarla takı kutuma ilerleyip, sağ elimdeki yüzüğü fırlatırcasına çekmeceye koydum. Babamın gözüne bu yüzüğü sokmaya gerek yoktu. Burak'ın yanında taksam yeterdi. Her zaman için, ona ait bu mührü taşımak falan istemiyordum. Gözlerimi kapayıp sakinleşmeye çalıştım. Nişana çok az kalmıştı. Gerçekten de bu adamla evlenemezdim! Evlenmemeliydim!

Gözlerimi yavaşça açtım. Çekmecenin içindeki yüzüğe son bir bakış atarak, sertçe çekmeceyi kapattım ve ikindi namazı için abdest almaya, lavaboma, doğru ayaklarımı yönlendirdim.

***

Ellerimi yüzüme sürüp duamı sonlandırdım. Ayağa kalkıp, seccademi kabaca katladım ve çekmeceme tıkıştırdım. Gözlerim o an perdelerime kaydı. Burak'ın ağaca çıkması olayından sonra perdelerimi neredeyse hiç açık tutmuyordum. Sadece ben yokken, Buket Teyze odayı havalandırmak için açıyordu. Gözlerimi perdelerimden ayırarak gardırobuma yöneldim.

Bugün, gitar dersim vardı. Keyifle tebessüm ettim. Sonunda öğrenebilecektim bu aleti. Son zamanlarda basgitara merak salmıştım ve öğrenmek için kursa gitmeye karar vermiştim. Oradan da, hiç gitmek istemesem de nişan kıyafetimi almaya gideceğim. Nişanı düşününce bir anda tebessümümün yüzümden silindiğini fark ettim. Bir dakika bile mutlu kalmayı başaramıyordum.

Yazlık siyah elbisemi, üstüne kot ceketimi giydim ve elbisenin ince kemeriyle aynı renkteki kırmızı şalımı taktım. Boynuma, zinciri uzun bir kolye taktım ve özene bözene seçip aldığım nil yeşili klasik gitarımı, siyah kılıfının askılıklarından tutarak elime aldım. Askılıklarını kollarıma geçirdim. Direkt basgitardan başlamayacağım için klasik bir gitara ihtiyacım vardı. Yeni bir enstrümana başlayacağım için, ruhumu değişik bir heyecan kapladı. Onca seneden sonra yeni bir enstrüman... Üniversiteden dolayı yoğun olsam da bu kulübü haftada bir güne sıkıştırabilmiştim. Normalde her gün deli gibi derslerine çalışan ben, Burak olayından sonra tamamen dersleri unutmuştum. Bugün eve gelince tekrar derslerime çalışmalıyım diyerek kafama bu notu kazıdım.

Merdivenlerden iner inmez mutfağa yöneldim. Kileri açıp, elimi en sevdiğim çikolataya uzattım. Ardından kileri usulca kapattım ve dış kapıya doğru yürürken, çikolatanın ambalajını açtım. Bu arada millet nerede? Buket Teyze de ortalarda yok.

Elimle dış kapının kulpunu kavradım ve aşağı doğru çekip dışarı çıktım. Bu güzel havada arabayla gitmek akılsızlık olur diyerek, sonbaharda dökülen yaprakları ayağımla eze eze yavaşça yürümeye başladım. Yüzüme oturan tebessümle beraber çikolatamı iştahla ısırdım. Hava aşırı güzeldi. Arabayla iyiki de çıkmamıştım. Zaten araba kullanmayı pek seven bir tip de değildim.

Elimde sadece ambalajı kalmış çikolatama hüzünle baktım. Bu çikolatayı daha uzun ve kalın yapsalar ne olurdu sanki? Ambalajı avucuma sıkıştırdım ve ilerdeki çöp konteynırına attım. İlerdeki tabelada 'Birsen Konservatuvarı' yazısını görünce tabela istikametinde yürümeye başladım. Gideceğim kurs, konservatuvarda oluyordu aslında. Akşama doğru konservatuvarın asıl öğrencilerinin dersleri bitmiş oluyordu ve akşam beş ile yedi arasında kurs yapıyorlardı. Babam her zaman sanatsal konularda arkamda duruyordu ve ben bu konuda ona minnettarım. Müzik, benim yaşamımın bir parçasıydı ama bu parça alelade bir parça değildi, adeta bir insan vücudundaki kalbi taşıyordu. Müziksiz bir yaşam düşünemiyordum. Her şey bir müzik değil miydi? Bir anne için, bebeğinin ufacık adımları bile bir müzikti. Herkesin adım sesleri farklı ritimde, farklı bir basınçta olurdu. Sokaklarda dolaşan yaprakların hışırtıları, rüzgârın uğultusu... Farkında olamasalar da, herkesin hayatında bir ritim ve bu ritimlerle doğan bir müzik var.

Konservatuvarın kapısının önüne gelmemle bu düşünceleri zihnimin en karanlık köşelerine ittirdim. Konservatuvarın bahçe kapısına gülümseyerek baktım. Yeni bir şey öğrenmenin heyecanıyla konservatuvarın bahçesinden içeriye girdim. Geniş bir bahçesi vardı. Ama bu nasıl bir bahçedir; Bazı ağaçları müzik notaları şekline getirmişler ve çiçeklerle süslemişlerdi. Harikulade bahçeye şaşkınlıkla bakarken, konservatuvarın hatırı sayılır bir büyüklüğü olduğunun farkına vardım. Daha fazla uzatmadan döner kapıdan geçtim ve danışma olduğunu düşündüğüm yere gittim.

"Ben klasik gitarın sınıfını soracaktım." diye danışmadaki kadına çekingen bir ses tonuyla sordum.

"Üçüncü kat, 2/G sınıfı" dedi ve çalan telefona bakmak üzere başını masaya doğru eğdi.

Üçüncü kata çıktım. Piyano, gitar, keman, yan flüt, saksafon, çello gibi enstrümanlara yer verilen büyük bir binadaydım. Üçüncü kata çıktığımda karşımda dört tane sınıf duruyordu:1/G, 2/G, 3/G ve 4/G.Hızlı adımlarla 2/G sınıfına girdim. Genişçe bir odanın içinde rastgele dizilmiş sandalyeler ve nota sehpaları vardı. Odanın dört duvarından sırf bir yüzü camla kaplanmıştı ve yerlere kadar uzanan açık gri perdeleri sonuna kadar açıktı. Bu güzel dizayna karşın odanın pek bir manzarası olduğu söylenemezdi. Gözlerimi odada turlatırken, kenarda tüm ihtişamıyla duran piyano dikkatimi çekti. Onun yanında da profesyonel birine ait olduğu belli olan siyah, klasik bir gitar vardı.

"Yeni mi öğreneceksin?"

Dalıp gittiğim düşüncelerden beni uyandırmayı başaran erkek sesine bedenimi çevirdim.

"Evet." dedim kaçamak bir bakışla. O an dikkatimi çeken tek şey, adamın dudağındaki ince halkadan oluşan siyah piercingti.

"Ben on üç senedir çalıyorum. Adım da Etka."

Gözlerimi odadaki diğer insanlardan, karşımda duran adama tekrar çevirdim. Elini uzatmış, bana bakıyordu.

" Suada." dedim bende.

Eline kısa bir süre şaşkınlıkla baktı. Sonra bir şey hatırlamış gibi bana döndürdü gri gözlerini.

"Aa... Şey, ben özür dilerim."

Bana doğru uzattığı elini aceleyle geri çekti. Başımı yere eğerek gülümsemenin ardından başımı kaldırıp ona tekrar baktım.

"Anlayışın için teşekkür ederim."

Benim yaptığım gibi tebessüm etti. Yanından ayrılıp, hocanın sandalyesini iyi görebilecek bir yer seçtim kendime ve gitarın siyah askılıklarını kollarımdan sıyırıp, yere temas ettirerek dengeledim. Sandalyeye oturup, hocayı beklemeye koyuldum. O sırada da etrafa bakıyordum. Çok farklı tarzda insanlar vardı.

Sıkıntıyla nefesimi dışarıya verdim ve kollarımı göğsümün altında kavuşturdum. Dersin başlamasına az kalmıştı. Gözlerim hocayı arıyor ama bulamıyordu.

"Daha ilk günden sıkılacaksan işimiz var seninle."

Kafamı, yanıma çekilen sandalyeye çevirdim. Ardından da o sandalyeyi tutan kişiye baktım. Etka bana gülümsüyordu. Her ikimiz de başımızı önümüze çevirdiğimiz bir anda, "Kaç yaşındasın?" diye soruverdi. Haliyle afalladım. Gözleri bana çevrilmişti.

"Yirmi iki." dedim ve gözlerimi kenarda tüm güzelliğini sergileyerek duran piyanoya çevirdim.

"Yirmi üç."

Sandalyesinden kıpırdanarak, yanında getirdiği gitarını açtı. Gözlerimi büyültüp, harika mavilikteki basgitarına odaklandım. Hayalimin gitarı buydu işte! Tam olarak, bu.

"Sen... Gitar çalmayı biliyorsan niye buraya geliyorsun ki?" dedim şaşkınlığımı koruyarak.

"Bu konservatuvarda okuyorum ama ek iş olarak da gitar hocalığı yapıyorum."

"Ama bu basgitar."

"Ben 1/G'nin hocasıyım zaten."

Dediklerini anlamadığımı belli edercesine suratına bakmaya devam ettim.

"Bu katta, gördüğün üzere 1/G, 2/G, 3/G ve 4/G diye birbirinden ayrılmış sınıflar var. 1/G basgitar, 2/G klasik gitar, 3/G elektrogitar ve 4/G'de akustik gitar."

Etka'nın ayağa kalkmasıyla, gitarından gözlerimi çektim.

"Ben de sınıfıma gideyim artık. Senin gibi sabırsız öğrenciler arkamızdan söylenir sonra." dedi göz kırparak. "Buraya yeni hocayla tanışmak için gelmiştim ama başka zamana artık."

Bana sıcacık gülümsedi ve gitarıyla beraber sınıftan çıktı. Onun çıkmasıyla, sandalyede dimdik oturduğumu fark ettim. Kendimi gereğinden fazla kasmıştım. Hâlbuki çok iyi niyetli biriydi, en azından öyle gözüküyordu. Sandalyemin arkasına yavaşça yaslandım ve içimde tuttuğum nefesi bıraktım. Bileğimdeki saate göre, dersin çoktan başlamış olması gerekiyordu. Çevreme baktığımda milletin de sıkıldığını ve yavaş yavaş söylenmeye başladığını duydum. Tekrar saatime baktım. Hocayı boşuna beklediğimi düşünerek gitarıma uzandım. Tam ayağa kalkacakken, bir ses oturmama katkı sağladı.

"Merhaba arkadaşlar! Geciktiğim için üzgünüm."

Kafamı, sabitlediğim gitarımdan çevirip kapıda duran kişiye baktım.

Continue Reading

You'll Also Like

Atlas By m

Romance

54.6K 4.5K 20
Bir mantık evliliği hikayesi.
835K 16.5K 21
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.7M 54.7K 39
Üzerime doğru yürümeye devam etti. Gelip tam karşımda durdu. Gözünü kırpmadan yüzümü inceliyordu. Gözlerini gözlerime dikti. Soru dolu bakışlarla y...
332K 19.3K 6
Nisa'nın bir iş çıkışı durakta otobüs beklerken eski eşini kanlar içinde görmesi ile hikayeleri tekrardan başlar... Yanlışlıkla olan "tesadüfler" baz...