Son Varis

By moaning__myrtle

81.1K 4.4K 1.2K

Scorpius Malfoy, kötü birisi olmadığına bu kadar eminken, Rose Weasley ile aynı gün gördüğü fakat birbirinden... More

Son Varis
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30 (I. Parça)
Bölüm 30 (II. Parça)
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34 (I. Parça)
Bölüm 34 (II . Parça)
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42

Bölüm 21

1.7K 111 13
By moaning__myrtle

"Boşuna telaşlandın, Rose! İşte geldiler." dedikten sonra elindeki kutuyu yere bırakıp "Bu benim kostümüm, sen Linda'nın saçlarıyla uğraşırken seninkinide getireceğim." dedi Emma ve kapıdan hızla dışarı çıktı.

Sonunda gelmişlerdi demek ve Rose hala ne giyeceklerini bilmiyordu. O an ne merakı yüzünden ne Linda ne de onun saçları umrunda değildi ama bırakacak olursa başına geleceklerinden haberi vardı tabii. Ayrıca bu kızı bir prensese çevirmeye çalışmak için uğraşmıştı. Saçına bir bukle daha yaparken Emma içeri girip elindeki kutuyu Rose'un yatağının bırakır bırakmaz artık dayanamayarak kızın saçını bırakıp kutuya koşmuştu.

"Buraya gel, Weasley! Saçlarımı bitirmezsen o kostümünü tüm Gryffindor'un gözü önünde parçlarım!" diye tehtit savurduğunda umursamıyordu bile.

Fakat Rose, kutuyu açtığında eline geçen kolsuz yeşil ve üzerinde siyah noktalar olan... ve mavi bir şort onun yanında kemikli bir toka...

"Emma Greenburg, ciddi olamazsın."

Elinde ufak ve enkli şişelerle gelen Emma, "Gayet ciddiyim, Rose ve senin annen olabilmem için turuncu saçlara ihtiyacım olacak. Şu prensesten sonra bana yardım edeceksin."

"Sen ne zamandan beri eski Muggle çizgifilmleri izliyorsun? Merlin'in sihirli deyneği adına, dışarıdaki havadan haberin var değil mi? Ekim ayındayız!"

 Bu kostümle kim dışarı çıksa donarak can verebilirdi. Keşke kürkü olan bir yaratık kılığına girmeyi seçip Emma'nın kostüm olayını geri çevirseydi. Fakat annesi ona her zaman "Bir hata yapmışsak, bedelini nasıl olursa olsun öderiz." derdi. İşte bu sözünü şimdi gayet iyi anlıyordu, havanın giyeceklerine uyumlu olmaması bu kıza güvenmelerinden kaynaklanıyordu. Kulağa hoş gelen bir bedel değildi bu! Yinede Rose'un hatasıydı, önlemini almaması için bir engel yoktu gerçi ama öyle bir şeye kalkışırsa Emma'nın ortalığı birbirine katacağından haberi vardı. Kaçamazdı.

Rose, Linda'nın bir türlü kapanmayan çenesine daha fazla dayanamayıp saçına bukleler yapmak için geri dönerken, Emma beyaz elbisesini kutusundan çıkarmış yatağına seriyordu. Demek bu yüzden turuncu saç meselesinden bahsediyordu. Sürtük!

"Sevgili babamın da Tony olacağını söyle de, şaşırmayayım!"

"O meseleyi daha sonra konuşuruz, Rosie. Linda, o lanet buklelerini kendin halledersen sevinirim, o kız bana lazım." diye bir yanıt aldığında bıkkınlıkla kendi saçını nasıl yetiştireceğini düşünmeye başlamıştı.

****

Tony kafasındaki siyah saçla Albus'un yanına gelip onu sarı saçlı yapmaya ikna etmeye çalışmamıştı. Ortada iğrenç bir tehtit vardı çünkü. Başta düşünmeden geri çevirdiği sarı saçlı olma meselesini Tony tek bir fotoğrafla çözmüştü. Albus'un ağzı açık salyaları bir köpekten farksız halde uyurken iğrenç bir resmini çekmiş ve Nora'ya göstermekle tehtit etmişti. İşte bu  yüzden bu salak iksir şişesi o an boştu ve Albus'un saç dipleri yavaş yavaş renk değiştirmeye başlıyordu.

Bu salak kostüm işine Nora için bulaşmıştı. Eş olacaklarını söylemişlerdi ama hesapta Scorpius gibi bir çocuklarının olacağı falan yoktu. Mavi bir kravatı kafasından geçiren Tony'de siyah saç gerçekten bir tuhaf durduğunu düşünüyordu, kim bilir bu renk Albus'a nasıl duracaktı.

Beklediği gibi Gryffindor ortak salonunda olacak bakışları boşvererek elinde bir kutuyla gözaltlarından biri mor olan Scorpius yanlarına çıkıp gelmişti.

"Tony, kutunun içindeki yeşil sopa senin bir yerlerine geçirmem için mi, yoksa karıştırıyor muyuz?" dedikten sonra yüzünde bir ifade olmadan elindekini yere atmıştı.

"Hadi ama dostum, eğlenmeye gidiyoruz bu kadar büyütmenin bir sebebi yok." dedikten sonra seslice nefesini dışarı verip devam etti, "Emma ile ilgili planlarım var. Ona sizi ikna edeceğime söz verdim."

"İkinizin ne haltlar yiyeceği beni bir şebeğe dönüştürmeniz anlamına gelmiyor. Bana bir şart vereceksin yoksa gelmiyorum."

Bu sefer Tony bir kaç dakikalığına düşünmüştü. Ardından istediği zaman Scorpis ne isterse bunu yerine getireceğine dair bir yemin ettikten sonra aralarında Emma konusuyla ilgili bir tartışma geçmişti, neden Tony'nin bu işe izin verdiği gibi. Amacı ortadaydı, kızı etkileme peşindeydi. Ne kadar inkar etse de biliyorlardı.

****

Gitme zamanı geldiğinde hepsi dışarıda toplanmıştı ve hava serindi. Scorpius'un resmen sadece kıçı örtülüydü ve bu üşümesine sebep oluyordu. Elindeki sopayı birinin kafasına geçirmemek için kendini tutuyordu. Bu turuncu şeyin içindeyden gözünün altındaki morluk emindi ki inanılmaz derecede komik duruyordu!

Beyaz elbisesi ve topuz yapılmış turuncu saçlarıyla Emma, onun yanında Scorpius'un belinde takılı olan kemikten atkuyruğu yapılmış ve saçına tutuşturulmuş bir Weasley kızı ve mavilerle süslenmiş bir Nora onlara doğru yaklaşırlarken Scorpius her birinin donduğunu görebiliyordu. Rosalie Weasley'in bacaklarıdan gözlerini alabildiği zaman "En azından sadece kıçınız kapalı değil!" diyerek onları azarlayacaktı.

Emma elindeki beyaz çantayı Scorpius'un suratına tutarak "Kızımın bacaklarından gözlerini uzak tut, Bamm-Bamm Moloztaş!" dediği zaman Tony'nin güldüğünü duyabiliyordu.

"Demek ismim bu, öyle mi? Muggle çizgifilmleri izlemiyorum, Bayan Sahte Turuncu ve bunun bir çizgifilm olduğunu salak Tony'den öğrendiğimi itiraf etmekten çekinmeyeceğim." derken, kız çantasından bir şeyler çıkarmış ve Scorpius'un morluğunu kapayacağını söylerek suratına bir şeyler sürmeye başlamıştı.

Profesörler ikili gruplara ayrılacaklarını söylediklerinde Scorpius'un eşi -o günlük ismi ile- "Çakıl" olmuştu, sizin diyeceğiniz şekilde "Rose" idi. Ağır adımlarla ve aralıklı sıralar halinde yürürlerken kız aynı zamanda ellerini kollarına sürterek ısınmaya çalışıyordu.

Gülümseyerek kıza döndü ve "Ceketimi vermemi ister misin?" diye sordu.

Kız kıkırdarken "Dalga geçme, Malfoy. Sahiden donuyorum! Sen hiç üşümüyor musun? Akşamın bir vakti havanın soğuk olması normal. Ah, bu kıza uymanın cezasını çektiğimize yemin edebilirim. Taş Devri'ni kim izliyor ki artık?! Pekala ben çocukluğumda--" deyip bir an duraksadı. Tekrar dönüp "Sen üşümüyor musun, Mafoy?" diye sorduğu zaman Scorpius dudak büzüp kaşlarını çatarak başını sağa-sola sallamıştı. Ne yani üşüdüğünü mü söyleyecekti bir de? Öyle olacağını düşündüyseniz eğer Merlin'in ayak tırnakları adına, mantıklı olun. Onu sinirlendirecekti. Ne kadar çok önceki gün Nora di Antonio denen aptal kız onu sinirlendirmiş olsa da yanındaki kız o gün kendi sinirlenmeleriyle onu eğlendirecekti, bunu yapmak zorundaydı.

Kızın ayaklarından başlayıp tamamen onu süzdükten sonra "Enerjini konuşmaktan başka şeylere verebileceksen seni ısıtmanın yolunu gayet iyi biliyorum, Weasley." dedi çarpık gülümsemesiyle.

Başka bir yöne bakmaya çalışırken kızardığını ne turuncu saçları, ne de etraftaki değişik renklerde olan ışıklandırmalar gizleyemiyordu. Tüm gece bu kızla olursa eğlenebilirdi belkide. Bir kızı utandırarak ya da kızdırarak eğlenmesi bazı kişilere belki tuhaf gelebilirdi ama son zamanlarda keyiflenmek gibi bir şeye ihtiyacı vardı. Neden başka birinin yanına gitmediğini aslında o da bilmiyordu. Bilmem kaç yüz tane cadı vardı ama Scorpius yanındaki cadıyla takılmak istiyordu. En azından Nora'yı gördükleri zaman rahat bir şekilde göndermesini isteyebilirdi. Kimseden çekindiğinden değil ama Albus'un kuzeninden bunu istemek sanki daha kolay oluyordu.

Salak rüzgar Scorpius'un çıplak göğüsüne vururken Bamm-Bamm -ya da her ne haltsa- kılığında olduğu için bir kez daha o Tony'e küfretmişti.

Hogsmeade'e ulaşana kadar ikiside hiç konuşmamışlardı. O gün normalde kapalı olması gereken tüm yerler açık kalmıştı. Büyük bir ihtimalle gezi işinden haber almış olmalılardı. Scorpius, kıza onunla gelmesini söyleyerek Üç Süpürge'ye girdi. Diğerleri büyük ihtimalle buraya gelirdi sonuçta başka gelecek bir yer yoktu. Üç Süpürge, dışarıdan daha canlı ışıklarla ışıklandırılmıştı. İçerideki canlı müziği umursamadan ısındığı için Merlin'e şükrederek ilerlemeye başladı. Mevsim değişene kadar dışarı çıkmayabilirdi! Ah, hiç de kötü bir fikir gibi gözükmüyordu aslında. Kızın beline elini koyarak ona yön verdi ve köşede boş bir yere doğru yürüdüler.

"Üşümediğini söyledin ama elin buz gibi."

Scorpius, kızın oturması için sandalyeyi çekerken gülümsedi ve "Ellerimin soğuk olması için üşümeme gerek yok. Silahıma sahip çık." dedikten sonra elindekini uzattı ve içecek bir şeyler almak için yanından ayrıldı.

Masalarından uzaklaşarak sıraya girdiğinde hala neden burada olduğunu sorguluyordu kendi kendine. Gidebilirdi, bir mesaj bekleyebilirdi, Ses'in ondan istediği herhangi bir şeyi bekleyebilirdi ama buradaydı işte. Bunu kendine bile söylemesi belki zordu ama korkuyordu işte. Kim korkmazdı ki? Etrafındakileri kaybetmekten ölesiye korkuyordu. Albus, Vaughn, Emma, Tony, James... Rose. Evet, onu bile kaybetmekten korkuyordu. Ona, Nora hakkında danışmayı düşünmüştü ama o zaman her şeyi anlatmak zorunda kalabilirdi. Çünkü Scorpius, o kızın Ses ile bir alakası olduğunu düşünüyordu. Yanıltmaya çalışmadığını kim bilir? Sadece bir senesi bile dolmadan Scorpius bir rüya görmeye başlıyor ve yeni bir okul döneminde alakasız bir kız çıkıp geliyor, en yakın arkadaşıyla yakınlaşıyor ve üstelik onu korumaya kalkışıyordu. Madem kahindi ve her bir halttan haberi vardı, neden annesiyle ilgili o şekilde konuşmuştu, büyük soru, değil mi? Cevap çok basit; Scorpius'u sinirden kudurtmaya çalışıyordu. 

Sıra ona geldiğinde boşverip iki kaymakbirasını alarak masalarına geri döndü.

****

Nora istediği için Albus ile ikisi, Madam Puddifoot'un Çay Dükkanı'na girdiler. Aynada baktığında pek alışık gelmeyen sarı saçları yüzünden sanki herkes ona bakıyormuş gibi hissediyordu. Şükretmesi gereken bir şey varsa o da Scorpius'un hala onu bu halde görmemiş olmasıydı.

İçerisi oldukça sıcaktı ve pembe havası ona Lily'nin odasını hatırlatıyordu... öpüşen ya da birbirlerine sarılmış ne konuştukları bilinmeyen sevgilileri saymazsa tabii. Küçük bir yer olduğu için olsa gerek içeri dolu doluydu. Dönmek için kararını alacakken gerizekalı boş bir masa gözlerine çarpmış ve gidip oraya oturmuşlardı. Kız bir çeşit çay sipariş etmişti ama Albus sadece evde hastalandığı günlerde -ki en son on üç yaşındaydı- çay içerdi. Bu yüzden "o ne istediyse aynından" planıyla kurtulmuştu sipariş işinden.

Yeni bir sorun; Neyden bahsedeceğini bilmiyordu.

İlla ki bir şeyler konuşmaları lazımdı sonuçta oturmak için gelmemişlerdi. Belki kosümlerden bahsedebilirdi ama olay saçlarına patlardı. Saç olayı aklına gelince saçını dağıtma gereği duymuştu. Kitaplardan bahsedemezdi, Rose gibi hissederdi. Her şeyi unutmaya başladığını hissediyordu. Hani nerede o çok konuşan kızlar?! Geleli kim bilir kaç dakika olmuştu ve hala tek bir kelime konuşmamışlardı. Evet, sanırsa istem dışı güzel bir konu bulmuştu...

"Neden konuşmuyorsun, Nora?"

"Çünkü kendi kendime konuşmaktan hoşlanmam." diyerek gülümsemişti. Harika, eline yüzüne bulaştırmaması gerekiyordu.

"Zaten istediğim benimle konuşmandı." derken çayları gelmişti. Kız bir teşekkür ederek çayını aldıktan sonra azca şeker eklemiş ve karıştırmaya başlamıştı.

Son çare olarak soru sorar gibi "Sarı saçlı bir Potter ile gelmekten pek hoşlanmadınız sanırsam?" demişti. İşe yaramış olacak ki kız çayından bir yudum aldıktan sonra ona bakarak kafasını hafifçe sola eğmişti. "Bence gayet hoş görünüyorsun, Albus." cevabını aldıktan sonra ne kadar çok inanmasa da biraz rahatlamıştı. Hoş göründüğünü düşünmesi bir şeyler değiştirebilirmiş, evet. Kızın kısa kesim saçlarının sadece bir iksir olduğunu ve kalıcı olmadığını Albus biliyordu ama yinede ona yakışıyordu.

Çayına uzanıp bir yudum almıştı. Büyük bir yudum almasaydı ağzındaki çileğe benzer tat hoşuna gidebilirdi. Ne var?! Albus soğuk içeceklerden hoşlanırdı ve bir alışkanlıkla öyle içivermişti. Kesinlikle yapmaması gereken bir şeydi. Dilinin yandığını hissederken hızlıca yutuvermişti ki tabii bu da bir hataydı. Tüm boğazı yanıyordu! Göğüs kafesinden geçen sıcaklığın bakışlarını bile dondurduğundan o kadar emindi ki buna rağmen bir daha asla çay içmemeye yemin etmeyi aklının bir köşesine not etmişti.

Kızın ona ismini söylediğini fark ettiğinde öksürmemek için çabalayarak "Efendim?" demeyi akıl edebilmişti. Çaydan nefret ediyordu!

"Az önce kendini mi yaktın? Çay oldukça sıcak ve aldığın yuduma bakılırsa..."

Kaşlarını kaldırarak "Sanırsam az önce ejderha yuttum." diyerek yanıtladığında kız bir kahkaha atmıştı. "Üzgünüm ama bu çay, Albus ve sana kimsenin bilmediği bir sır vereceğim," dediğinde etrafına bakıp biraz ona doğru eğildi ve fısıldıyarak "Çaylar içilirken genelde sıcak olur." diye tamamladı.

"Bunu kesinlikle sonsuza kadar unutmamam gerekecek yoksa sıcaktan eriyen bir boğaza sahip olacağım." dedikten sonra gülüşüne tekrar şahit olmuştu.

Kız uzanıp Albus'un masadaki elinin üzerine elini koydu. Albus'un elinin soğukluğuna rağmen kızın eli tam tersiydi ki az önce yanan kişi kendisiydi. 

"Böyle konuşma, sana bir zarar gelmesini istemem. Düşüncesi bile hoşuma gitmiyor."

Ani konuşmasına karşı şaşırmasının yüzüne yansımasını engellemek için hızlıca "Bende bana bir zarar gelmesin istemem... Ya-yani sana. Evet, sana." dedi. Hadi ama! Heyecandan kelimeleri birbirine katacak biri varsa o da karşı taraf olmalıydı. Bu tür heyecanları kızlar yaşardı.

Çaylara lanet olsun.

Continue Reading

You'll Also Like

32.9K 2.8K 26
Okula yeni gelen çekici ve kimsenin dilinden düşürmediği alfa Jungkook bir arkadaş grubu ile tanışır, grupta her türden Kurt vardır fakat onun ilgisi...
31.9K 3K 16
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
17.8K 1.1K 33
Komşunuz Barış Alper Yılmaz olursa ne mi olur?
189K 18.5K 22
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...