Son Varis

By moaning__myrtle

81.1K 4.4K 1.2K

Scorpius Malfoy, kötü birisi olmadığına bu kadar eminken, Rose Weasley ile aynı gün gördüğü fakat birbirinden... More

Son Varis
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30 (I. Parça)
Bölüm 30 (II. Parça)
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34 (I. Parça)
Bölüm 34 (II . Parça)
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Bölüm 42

Bölüm 19

1.5K 109 10
By moaning__myrtle

Rose yine lanet merakına karşı eziliyordu. Sadece kutlamaya çok az bir süre kalmıştı ve Emma guplarındaki herkese kostümleri halledeceğini söylemişti. Vaughn ve Corrine dışında tabii ki. Onlar çift bir vampir olacaklardı.

Seçimlerden sonraki akşam Tony ve Emma bir köşeye çekilip bir kaç dakika konuşmuşlardı. Gayet sakinlerdi, Emma anlatıyor ve Tony gülümseyip başını sallayarak onaylıyordu. Sonunda ikisi bir liste çıkarmış ve elektronik yolla birinine göndermişlerdi. Gönderdikleri kişi yani kostüm işini halledecek kişi Tony'nin kuzeniymiş.

O akşam beyefendinin tabii ki keyfi gayet yerindeydi. Albus takıma seçilmişti, McLaggen hile yapmaya çalışırken süpürgesine yapışık kalmış ve tribülerden birine çarparak durabilmişti. Sonunda onu hastane kanadına götürmek zorunda kaldılar. Nasıl bir şey denemişse gerçek anlamda süpürgeye yapışmıştı çünkü. Takıma o sene giden oyuncular yerine sadece iki kişi daha alınmış ve ardından James'in istediği isimlerle takım oluşmuştu. Kendine yedek oyuncu takımı kurdu dense yeriydi.

Yinede ne olursa olsun o an bilmesi gereken bir şey vardı. Belki o kostümü istemeyecekti. Ayrıca ya bedenleri olmazsa? Gecikmeyeceklerine dair Tony kesin gözüyle bakıyordu. İş en çok Nora'nın işine gelmişti sanırlarsa. Daha önceden bir kostüm ayarlamış olmasına rağmen yinede bunu istiyordu.

Üç kız çardakta oturuyorlardı yine, diğer dört erkekse banklarda oturmayı tercih etmişlerdi. Linda da çardağa girip herkese bir selam verdikten sonra o da oturdu. 

"Uzatmayacağım aslında. Em baksana sende şu salak saç iksirlerinden hala var mı?" diye sorduğunda Emma kaşlarını çatarak ona bakmaya başlamıştı. Bu bakışları tanıyordu. Şimdi diyeceği şey...

"Sen benim eşyalarımı mı kurcalıyorsun, Linda?" ve evet Rose, bravo! Doğru tahmin.

"Sadece şu çatlayan ojelerinden arıyordum. Bendeki renkler oldukça sıkıcı. Hem bir şeyini çalmadım, Em sakin ol." dedi Linda umursamaz ses tonuyla.

"Bir şey çalmayacağını bende gayet iyi biliyorum fakat... Eşyalarımın benden haberisiz kullanılmasından hoşlanmam. Bilirsiniz işte."

Nora dayanamayıp sonunda saçlarını iksirle yapıp yapmadığını sorduğunda Emma bunları ablasından aldığını söylemişti. Ablası böyle iksirleri sahiden fazla kullanırdı. Tabii ki kendisi yapmıyordu fakat Mugglelar'ın kuaförlere döktüğü paraları o bu iksirlere döküyordu. Süslü bir ablası olması işte bazen işine geliyordu.

O an Rose'un aklına güzel bir soru takıldı; Acaba Scorpius ne olacaktı? Aslında Vaughn madem vampir olacaktı diğer üçünden Üç Silahşörler olabilirdi. Ve ya bir duvar olarak gelebilirdi. Rose'a karşı bir duvarmış gibi davranıyordu çünkü. Belki kılığına girse neler çektirdiğini anlardı.

Tribünde gelip yanına oturduğunda heyecanlanmıştı. Bir süre sonra kulağına eğilip "Arkada Nora ile yanyana olmaktansa seninle burda böyle durmak daha çok ilgi çekici, Weasley. Yanlış anlama diye söylüyorum." dediğinde kalbinin atışını durdurmayı istemişti. Hatırlatıkça bile midesi yerinde dönüyordu. Nora'yı neden bu kadar çok sevmediği bilinmez ama Scorpius'u yanına gönderebilecek ne varsa Rose ona hayranlık duyuyordu. Kendisini Nora'ya öylesine borçlu hissediyordu ki... Ah.

Nora, Albus'u yanağından öptükten sonra onlara nasıl baktığını da görmüştü. Kesinlikle bir şeylerden rahatsız gibiydi. Onların yakınlaşması belki Scorpius ve Albus dostluğunu etkileyecek diye düşündüğü içindir belki ama bazıları buna saçma gözüyle bakabiliirdi. "Eskiden böyle değillerdi de şimdi mi oldular?" diyebilirlerdi. Farkında olunması gereken bir şey var; zaman geçtikçe değişiyorlardı. Hiç biri artık geçen sene olduğu gibi değildi neredeyse.

Tony hariç. O hep aynı çocukluklarına devam ediyordu ama Scorpius onun her şeyiyle daha çok dalga geçmeyi bırakmıştı, Albus aşk peşinde koşmaya başlamıştı, Emma daha sinirli olmuştu. Rose'u soracaksınız şimdi. Onda olan değişiklikleri anlatmasına gerek yoktu her halde. Tahmin etmesi zor değil. Değişen şey duygularıydı. Scorpius'a karşı olan duyguları. Gidip itiraf edemediğinden midir bilinmez, her gün daha bir başka hissediyordu sanki. Daha çok yakın ve... farklı. Aşık olmanın verdiği hissi herkes etrafta anlatır. Bilirsiniz en başta şu kelebekler sonrası zaten ellerin soğumasına kadar gidiyor ardıdan ses tonunu duydugunuzda ki ellerin titremesi. Ah evet Rose bunları hissediyordu, her geçen bir gün daha çok artıyordu. Emma'nın bahsettiği şu midenin yakınlarında -ya da içinde artık hangi cehennemdeyse- yaşayan ve ömrü 24 saatten fazla olan kelebeklere inanmıyordu ama onun midesindekiler bir süre önce canlanıp saldırmaya başlamıştı. Şu an bile gri gözlerini düşündüğünde aynısı oluyordu. Merlin! 

Yine saçmalamaya başlıyordu. Konuşmaya odaklanmalıydı. Sadece dinlediği sesleri algılamayı da denemeliydi.

"Sizleri çift olarak eşleştirdim millet. Kim kiminle eş anlarsınız. Ben ve Tony, Nora ve Al ve... Scor ve Rose... tam olarak çift sayılmaz ama sayılır da. Sonra görürsünüz. Sesinizi çıkarmayın! Süprizleri severim ve bu bir süpriz sayılır. Söyle bakalım Linda sen ne olacaksın?" diye konuştu Emma.

Bu konuda ne çok ısrarcıydı böyle. Hele işaret  parmağını suratlarına doğru sallayarak konuşması... Sanırsınız sanki bir balo düzenliyor! Scorpius ile çift olurlarsa zaten Scorpius ne o kostümü giyerdi ne Hogsmeade'e adımını atardı. Bundan emindi.

"Ölüm Yiyen psikopatlardan birisi olacağım aslında. Hangisi olacağım belli değil henüz ama uydurma birisi de olabilirim. Aslında başlarda Bellatrix Lestrange olabileceğimi söylediler ama bu bize bu koskoca gezi işi kutlamayı düzenleyen Profesör Longbottom'a saygısızlık olur diye düşündük. Sadece sol koluma uyduruk bir işaret lazım işte. Yılanlı kurukafalı..." 

Rose kendini tutamadan "Bu kesinlikle iyi bir şey değil Linda. Ya fazla hafife alıyorsunuz ya da size basit geliyor. Başınıza bela açabilirsiniz, ceza alabilirsiniz. Eski Ölüm Yiyenler'in aileleri hala bu konularla dalga geçenlere ne yaptığını her gün görüyor, okuyor ve duyuyoruz. Derdiniz ne sizin kendinizi hava uçurtmak mı? İşaretin çiziminin yasaklanması kuralını çiğnemenizden de bahsetmiyorum bile!" dedi. Sonunda nefes almaya ihtiyacı vardı. Tek nefeste bunları söylemesinden tepkisini anlayabilirdiniz.

Haklıydı, Linda'ya zarar gelsin istemiyordu. Üst sınıflardan birinden çıkmıştı bu fikir ve tabii ki bir Gryffindor öğrencisiydi. Hiç bir Slytherin öğrencisi kendi yatakhanesinde ya da ortak salonunda hırpalanmak istemediği için böyle bir şeye cesaret edemezdi. Yıllar önce yaşanan olayları herkes biliyordu. Annesinin, babasının ve diğerlerinin nasıl çabaladığını herkes biliyordu. Üç beş öğrenci ise bunları hafife alarak kendine eğlence çıkarsın diye değildi hiç biri. Bu işi Rose asla şakaya alamazdı, zaten almayacaktı da. Gerekirse Linda sersemini tuvalete falan kilitleyebilirdi. Böylece okulda kalır ve saçma bir Ölüm Yiyen kılığına girmezdi.

Linda işin ciddiyetini fark etmiyor muydu acaba?! İleride bir yerlere bakıp gülümsüyordu. Kime baktığı... Ah, lütfen.

"Elimde hazır bir kostüm var, Em. Daniel sanırsam bir Camelot şövalyesi olacakmış değil mi? Şövalyelerin yanlarına yakışan güzel kadınlardan olabilirim. İstediğim zaman gayet cici bir kız olurum. Dediğim gibi; onu ikna ederseniz  ben de Ölüm Yiyen işinden vazgeçerim."

Emma gülerek "Seni sürtük! En başından beri gözün ondaydı değil mi?" dediğinde Linda sadece omuzlarını silkmişti. 

Rose kimlerin içine düşmüştü böyle! Aman ne güzel. İkisi Daniel konusunda anlaşmaya çalışırken Rose "Sonra görüşürüz." gibi bir şeyler söyleyip kalkmıştı. Şimdi onların salak konuşmalarını gerçekten çekemeyecekti.

Gün ışığı almayan koridorlardan birinin yanından geçip yoluna devam etmişti, yanından geçtiği bir sınıftan hızla kayıp devrilen masanın sesini duyana kadar. Yoluna devam edip etmeme yönünde kararsız hissetti bir an. İçinden ona gidip bakması için yönlendiren sesi bir kenara atmak ne kadar zor olabilirdi? Rose bunu denemek istemedi o an. Kapının önüne gidip tedirgin bir şekilde kapıyı açmak için uzandı.

Kapıyı açtığında gördüğü manzara hiç iç açıcı değildi. Dayak yiyen bir Scorpius?! Drew tarafından dayak yiyen bir Scorpius hem de... Derdi neydi bunların bilmiyordu ama hiç düşünmeden direk onları ayırmak için yanlarına koştu. Devrilen masanın diğer tarafında yatan Scorpius'un üzerinden Drew'u itmeye çalıştı. 

"Neler oluyor Drew?" diye bağırdığında durmuş ve Rose'a dönüp kısaca bakmıştı. Hiç bir şey demeden ayağa kalkıp Scorpius'un karnına bir tekme attığında kız ağzından çıkan çığlığa engel olamamıştı. Drew burnundan soluğunu seslice verdikten sonra boş sınıftan çıkıp giderken Rose ona bile bakmadan Scorpius'un yanına gitti. Çocuk dirseklerinden destek alarak doğrulmuş ve baş parmağıyla kanayan dudağını silmişti. Parmağındaki kana bakıp Drew'a bir küfretmişti. 

"Tek kelime etme Weasley yoksa seni öldürürüm. Lanet olsun. Yardım etmek istiyorsan bana bir mendil ver." dedi resmen onu azarlar gibi. Sinirli olduğunu tahmin edersiniz herhalde. Şu durumda Rose'un neler olduğunu sormaması için söyleniyordu.

Kız bir mendil çıkardıktan sonra dizlerini bükerek yanına oturdu ve dudadığının kenarını silmek için mendili hafifçe dokundurdu. Çocuk suratını buruşturup biraz geri giderken "Kendim yaparım" diyerek elini kaldırdığında kız ne cesaretledir bilinmez buz gibi elleri, çocuğun sıcak bileğini kavramıştı. Gözlerine bakarak "Ben hallederim." dedi. Gri gözler önce bileğini tutan soğuk ele baktı sonra mavi gözlere geri döndü. Yutkunduktan sonra başını hafifçe salladı ve bileğini indirdi.

Rose, Scorpius'un dudağını silerken ellerinin soğukluğu ve hafif titremesi fark edilmeyecek türden değildi. Kalbi de deli gibi çarpıyordu. Vücudu ona bu şekilde ihanet ediyordu işte! Bileğini tuttuğu elini çocuğun gamzeli çenesini tutup başını biraz daha dikleştirdi.

Titreyen eliyle dudağını sildikten sonra yüzüne baktı. Gözünün altında bir kızarıklık hafif bir şekilde şişmeye başlamıştı.

"Buz koyman lazım." dedi kız.

"Anlamadım?"

"Buz. Gözünün altı iyi değil. Hastane kanadına gidersen bir kaç dakikaya geçirebilirler." dediği zaman boşvermesini söyledi ve saçlarını karıştırdı.

Rose resmen kendini tutuyordu. Neler olduğunu sormamak için içinden çabalıyordu. Lütfen, Drew ve Scorpius'un ne derdi olabilirdi ki? Ayrıca Drew hiç de olaycı bir çocuk gibi durmuyordu ki aslında. Hah, bu sarışın gidip kesin kendisi bulaşmıştı ve sonucu da bu olmuştu. Bunu sesli dile getirse o an istediği kadar haklı olsun Scorpius onu boğabilirdi, biliyordu.

"Diğerlerine söyleme tamam mı, kızıl? Bana yapabileceğin en büyük iyilik bu olur. Biliyorum şimdi merak edip duruyorsun ama sorma."

"İzin ver bari gözünün altı için buz alayım." dedi. Gri gözlerini devirerek "Pekala," dedikten sonra "Fazla bekletme beni burada. Beklemeyi sevmem!" diye ekledi.

Ah, o harika yüzün bozulmasın diye zaten Rose uçarak gidip gelecekti Scorpius, endişelenme!

Continue Reading

You'll Also Like

166K 5.7K 75
Ailesinden kalma küçük ve güzel pastanesiyle ilgilendiği sırada rastgele bir mafyadan gelen mesaj ile dalga geçip uğraşan bir kızın hikayesi
153K 11.9K 103
Karanlık ve sırlarla dolu bir hayatı olan Dylan, hayatına almak zorunda kaldığı avukata daha önce hiç hissetmediği şeyler hissetmeye başlar.
1.6M 145K 38
jungkook: şey senden bir şey rica edebilir miyim beni pek sevmedikleri için sınıf grubuna almıyorlar da böyle önemli bir gelişme olunca bana haber ve...
42.9K 4.6K 10
jjk: affedersin, tavşanımı hamile bırakan senin tavşanın mı? semetae / texting+18 (ağırlıklı) / text ~ #1-taekook {020524} #1-vkook {120424} #1-hayra...