NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K...

By FulyaAlagz

180K 13.5K 1.7K

''İkinci seçenek.'' Φ Artık 18 yaşına basmış ve kanatlarını almış olan Muna Doherty, yavaş yavaş bazı gerçekl... More

''Örümceğin Doğuşu''
3K - Naira | Örümceğin Doğuşu (3K - Serisi İkinci Kitabı)
1.Bölüm - Browy ‧✕‧
2.Bölüm - Yağmurla gelen aşk ‧✕‧
3.Bölüm - Küçük kız ‧✕‧
4.Bölüm - Nukaran ‧✕‧
5.Bölüm - Küçük şey ‧✕‧
••
6.Bölüm - Eve dönüş ‧✕‧
8.Bölüm - III numaralı grup ‧✕‧
III Numaralı Grup karakterler ve ünlüleri
9.Bölüm - Aptal çocuk ‧✕‧
10.Bölüm - Tedavi ‧✕‧
11.Bölüm - Av(#1) ‧✕‧
12.Bölüm - Av(#2) ‧✕‧
#Alıntı
13.Bölüm - Kitaplar çarptı mı tam çarpar ‧✕‧
*
Yeni Yıl *.*
#Sizden
14.Bölüm - Su halkaları ‧✕‧
15.Bölüm - Milkshake ‧✕‧
**
16.Bölüm - ''Seni seviyor.'' ‧✕‧
17.Bölüm - İkinci seçenek ‧✕‧
Canım acıyor
18.Bölüm - Aly? ‧✕‧
19.Bölüm - En iyi arkadaş ‧✕‧
20.Bölüm - Kardeşlik ipleri ‧✕‧
21.Bölüm - Doğum günü ‧✕‧
22.Bölüm - Hasta Alex ‧✕‧
23.Bölüm - Kahverengi hayaller ‧✕‧
24.Bölüm - Deniz uzaktan güzel ‧✕‧
25.Bölüm - Elkaru ‧✕‧
26.Bölüm - Final ‧✕‧
‧✕‧
3.Kitap hakkında;;;;
3.kitap!
3.Bölüm geldi!
DÜZENLENDİ!
ÇOK GÜZEL HABERLERİM VAR!

7.Bölüm - Merhaba sürtük ‧✕‧

5.4K 441 40
By FulyaAlagz

Gözlerimin dolmasına izin vermeden kendimi lavaboya attım. Kapıyı hışımla kapattım. Dişimi sıktım. Kapının kilidini çevirdim. Banyoya gittim ve suyu sonuna kadar açtım, sıcak suyu. İlk başta kapı tıklanmalarını duysam da suyun şiddetli sesi sayesinde o sesler de buhar oldu ve kayboldu. Arkama yaslandım. Yanağımdan akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim. Ağlamıyordum. Gözlerim su döküyordu. Belki de fazlasıyla suyu vardı. Bir baraj misali taşmıştı suları. Derin bir nefes aldım. Ayağa kalktım. Kalçamdaki siyah dar pantolonu bacaklarımın yardımıyla indirmeye başladım. Ondan kurtulduktan sonra tişörtümü çıkardım ve bir kenara attım. Hepsi kan içindeydi. Sonra iç çamaşırlarımı çıkardım. Banyo taşı yanıyordu. Su fazlasıyla sıcaktı. Ama ruhumun sıcağa ihtiyacı vardı.

Sıcak bir kucak veya öpücük. Fakat ona bunları sağlayamazdım. Ya da sağlayabilir miydim? Belki şimdi sıcak suyu denemeliyim diyerek önüne geçtim. Sıcak su boynumdan göğsüme doğru iniyordu. Yakıyordu. Demirin ateşin üzerinde yanması gibiydi. Vücudum bir demir misali sıcak suyun altında eriyordu. Derim kırmızı renge bürünmüştü bir süre sonra. Sıcak sayesinde terlemeye başlamıştım. Gözlerimi kapattım ve acıyı hissetmeye devam ettim. Hak ediyordum bu acıyı. Benim yüzümden canı acıyanlar olmuştu. Acımak zorunda değildi. Onlarınki acıdığı için şimdi benimki de acımalıydı. Belki bu onlarınınki yanında iğne batması gibi kalırdı. Ama işim daha bitmemişti. Onların intikamını alacaktım. Adrian yaptıklarının hesabını verecekti. Ne kadar zaman geçti bilmiyordum fakat suyun altından çıktığımda kendimi hiç iyi hissetmiyordum. Aynanın önüne geçtim ve kendime baktım. Boynumdan göğüs altıma kadar her yer kırmızı ve şişkindi. Şişmişti. Cildime fazlasıyla zarar vermiştim. Bir an sıcak suyun derimi geçeceğini düşünmüştüm. Ama maalesef öyle olmamıştı.

Şişen yerlere dokundum. Acımıştı ama yüzümü bile buruşturmadım. Çünkü bu acı ruhumun her gün tattığı acıydı. Sonra gözüme kolyem çarptı. Örümcekli kolyem. Annem geldi sonra aklıma. Bir an yutkundum. Acaba yaşıyor muydu? Ona bir kere olsun! Ne olursa olsun sarılmak istiyordum! İşte yapmak istediğim tek şey buydu. Kokusunu içime çekmek ve sarılmak... Annen olduğunu böyle hissederdin değil mi? Ben bu hissi tatmak istiyordum. 'Annem var!' diye dağlara haykırmak istiyordum. O kadar çok haykıracaktım ki dağlar bile inanacaklardı buna. Hemen üzerimi giyindim ve lavabodan çıktım. Çıktığım gibi gözüme Dustin çarptı.

Hemen kapının yanındaki duvarın dibinde oturuyordu. Sırtı duvara dayalıydı. Onu umursamadan yatağıma yöneldim. "Birazdan kapını kıracaktım." Cevap vermedim. "Ortalama 3 saattir ordasın." Bir an afalladım. O kadar zaman olmuş muydu? Zaman kavramı tamamen yok olmuştu kafamdan. Fakat hiç istifimi bozmadan yatağıma oturdum. "Baban birkaç kere geldi. Ona önemli bir şey olmadığını söyledim. Bana öyle dediğini söyledim." "İyi." Ayağa kalktı. Hiç bana bakmadan kapıya yöneldi. "İyi geceler." Kuru ve tok bir sesti. 3 saattir beni beklemişti ve tek yaptığı iyi geceler deyip gitmekti. O süre zarfında ne olmuştu ona?

Tartışma başlatacağını düşünmüştüm. Fakat sessizce çıkmıştı. "İyi geceler," diyerek arkama yaslandım. Kapıyı kapattı. Bir süre arkasından bakakaldım. Tam bir öküzdüm. 3 saattir burada beni beklemişti ve ben terslemiştim onu. Lanet olsun Muna! Arkama yaslandım ve penceremden dışarı bakındım. O sırada kapı açıldı. Dustindir düşüncesiyle kapıya baktım. Ama Eleanor'du. Yine de gülümsemeye çalıştım. Yanıma geldi küçük adımlarla. "İyi değilsin." Gülümsedim. "Bunu öylece söyleyen tek kişi sensin." Ağzını tuttu hemen. "Kötü bir şey mi dedim?" Güldüm. "Hayır! Aksine bu iyi bir şey. Saf ve sade. Kötü düşünceler yok. Süs yok." Gülümsedi. Yatağımın ucuna oturdu. "Uykun mu geldi?" Kafamı salladım. "Sanırım."

"Senin gelmedi mi?" Dudaklarını birbirine bastırdı. "Sanırım." Yorganı kaldırdım ve içine girdim. Kolumu iki yana açtım. "Gel buraya." Koşa koşa geldi. Hemen kolumun altına girdi. Kolumu etrafına sardım. Kollarını belime sardı. Kafasından öptüm. "İyi geceler küçük Naira." "İyi geceler büyük Naira."

Gözlerimi açtığımda hava hala kararıktı. Öyle ki etrafı görmekte zorluk çektim başta. Fakat zamanla gözlerim karanlığa alıştı ve rahat görmeye başladım.

Elly'i uyandırmamaya çalışarak yataktan çıktım. Uzun boy penceremden dışarıyı izledim. New York hayran kalınacak bir yerdi. Fakat bilinmeyen kara tarafları da vardı karaltılar gibi. Karanlığın çocukları... Karanlık onlar için bir lütuftu. İlginç olan ise karanlık benim için de bir lütuftu. Bazen içimde bir kötülüğün olduğunu diğer Nairalar gibi temiz kandan ve ruhtan yaratılmadığımı düşünüyordum. Bu saatlerde kalkmaya alışkındım. Uykuyu seviyordum fakat geceyi daha fazla seviyordum. Mutfağa gitmek için merdivenlere yöneldim. Merdivenleri birer ikişer hızlıca indim.

Gözlerimi ovdum. Mutfağa geniş açık kapısından girdim. Musluktan bir bardak su doldurdum ve içtim. Etrafı inceledim. Karnımın bir şeylere ihtiyacı olduğunu düşündüm ve dolaba yöneldim. Dolabı açtım. En aşağıdan başladım. Salatalık, elma, domates, puding, süt, milkshake, peynir, zeytin, muz, dondurma... Bir dakika! Geri dönüyorum.

Dondurma, muz, zeytin, peynir, milkshake... MİLKSHAKE! MİLKSHAKE!

Hem de çikolatalı. Seni görmeyeli uzun zaman olmuştu bebeğim. Hemen bebeğimi ellerimin arasına aldım.

Ahh! Resmen avuçlarımdaydı. Gülümsememi engelleyemedim. Hatta bir an güldüm sanırım... Bazen kendimi tanıyamıyordum özellikle milkshake aşkımın yanında. Dolabı kapattım ve masaya yerleştim. O sıra fark ettim milkshake'in önündeki notu. Notu milkshakeden ayırdım ve elime aldım. Okumaya başladım.

"Bazen aptalca davranabiliyorum. Tamam. Çoğu zaman. Bu senden özür dilemek için aldığım bir şey değil. Bugün yürüyordum ve aklıma sen geldin. Sen gelince de milkshake. Ve sana bir tane almayı düşündüm. İşte burada. Not: Özür dilemek için başka planlarım var. -Dusty."

Gülümsememi engelleyemedim. Aptal. Bu bile resmen affetmeme yetebilirdi. Milkshakele kolayca kandırılabilirdim. Evet, bu en büyük zaafımdı. Sanırım bunu söylememeliydim. Her neyse, güzelce milkshakeimle seviştim. Evet, bu terimi kullanıyorum çünkü içmekten tamamen farklı benim yaptığım şey. Onu hissediyordum her yerimde. Parmaklarımın ucundan kalbimin derinliklerine kadar.

Milkshake'imi güzelce bitirdikten sonra yüzümü yıkadım ve odama yöneldim. Yol üstünde Dustin'in odası gözüme çarptı. Kapısının önünde duraksadım. Kapıya yaklaştım. Kapının kolunu tuttum. Ama içimde o kolu çevirmeye dair bir cesaret kırıntısı dahi bulamadım. Geri çekildim ve odama yöneldim. Elly hala derin uykusundaydı. Alnını öptüm. Melek gibiydi. Eski yerime yavaşça yattım ve uyumaya çalıştım. O muhteşem şeyi-milkshake-asla unutmayacaktım.

"Muna! Muna! Hadi kalk sabah oldu!" Küçük Elly resmen üzerimde tepiniyordu. Gözlerimi kısarak açmaya çalıştım. Güneşin iğrenç ışıkları odamı kaplamıştı. "Hadi Muna!" Gülerek onu karnından yakaladım. Gıdıklamaya başladım. Gülme krizine girdi. Yatakta kıvranmaya başladı. "Ahahah!" Gülmeden duramıyordu. Ben de gülüyordum. "Zayıf noktanı da öğrenmiş oldum." Gülmeye devam etti bir yandan bağırdı. "Hayır!!" Zar zor kollarımdan kurtuldu ve kapıya koştu. Kapıda bir adet gülen babam vardı. Elly'i yakaladı. "Hadi sen kahvaltıya aşağıya in. Biz de hemen geliyoruz." Elly gülümseyerek dışarı koştu. Babam yavaş adımlarla içeri girdi. Yatağımı düzenledim bir kaç hareketle. Hala gülümsüyordum. Elly beni gülümsetiyordu.

"Seni gülümserken görmek çok güzel." Gözlerimi devirdim. "Baba sevgilim gibi konuşuyorsun." Babamın hemen kaşları çatıldı. "Senin sevgilin mi var?" Kendimi histerik bir kahkahadan geri alamadım. "Baba..." Gülüyordum. Fakat babam hala ciddi yüz ifadesiyle oturuyordu yatağımın köşesinde. "Ben ciddiyim." Gülmeyi kestim. "Hayır. Ama sen öyleymişsin gibi davranıyorsun." Yüzündeki ifade yavaş yavaş silindi ve yerine sıcak bir gülümseme yerleşti. "İyi bari. Seni paylaşmak zorunda kalmak istemiyorum." Yavaşça koluna vurdum. İşaret parmağıyla gözlüğünü ittirdi. Sonra ayağa kalktı. "Hadi kahvaltıya. Ondan sonra da okula." Derin bir nefes verdim.

"Okul mu? O lanet yere gitmeyeceğim." Güldü. "Üzgünüm Muna. Ama okulundan kurtulmak istiyorsan notlarını yüksek tut. Böylece iyi bir üniversiteye gidebilirsin." Gözlerimi kıstım. "Orası da okul değil mi?"

"Hayat bir okul meleğim." Omuz silktim. "Her neyse, öğleden sonra giderim. Önce gitmem gereken başka bir yer var." Kafasını salladı ve dışarı çıktı.

Diğer mezarları ziyaret edenler bana garip bakışlar atıyordu. Çünkü Mandy'nin mezarının başında son ses 'Sleeping With Sirens' şarkılarından birini açmıştım. Kafamı Mandy'nin topraklarının üzerine yaslamıştım. Bir yandan bağırarak şarkıya eşlik ediyor bir yandan da ağlıyordum. Yanağımı sildim. Bağırmaya devam ettim.

"Sometimes they say this should feel something like fire

Till it burns you and you can't

You know you can't remain the same

Stay the same, although you know

They say this should feel something like fire

No, I can't change!..."

Ağlamaya devam ettim. Mandy'nin toprağını okşadım. Şarkının sonlarına geliyorduk. Bu grup en sevdiğimiz gruptu. Bağırarak şarkılarını söyler ve çılgınca dans ederdik. Özellikle o gün bir sınavdan çıktıysak yaptığımız aktivite bu olurdu. Şarkı bitince telefonu cebime attım. Uzaktan bana garipmişim gibi bakan çocuğa orta parmağımı kaldırdım. Yüzünü buruşturdu ve bana bakmadan uzaklaştı. Yanağımı sildim ve Mandy'e döndüm.

Onu uğurlarlarken buraya gelmemiştim. O kadar güçlü değildim. Şimdi eskisinden daha güçlüydüm.

"Mandy..." Sanki o eski sürtük suratıyla bana bakıyordu. O benim küçük sürtüğümdü. Onun gibi eğlenceli birisi değildim. Hatta bana bu yüzden kızardı. Ama ben insan içindeyken sıkıcı birisiydim. Onunla geceleri kendimize özel partiler verirdik. Ve fazlasıyla eğlenirdik. O zaman benim onun arkadaşı olduğum için şanslı olduğunu söylerdi. Fakat şanslı falan değildi. Benim yüzümden ölmüştü. Adrian'ın benimle ne derdi vardı bilmiyordum fakat benimle olan derdini Mandy'de kullanmıştı. Zayıf noktalarımdan birini öğrenmiş olmalıydı. Ama nasıl? "Ben... Ben söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Sen acı çekerken ben görememiştim Mandy." Hıçkırdım. Tekrar yanağımı sildim. "Özür dilerim. En yakın arkadaşının böyle olmaması gerekirdi." Dudağımı ısırdım. "Ama sana söz veriyorum buradan çıktıktan sonra eskiye dönmek yok. Üzülmek yok. İntikam var. Korkutucu olmak var. Onun laneti olacağım Mandy. Sana söz veriyorum."

Son kez Mandy'e baktım ve ayağa kalktım. Yanaklarımı iyice sildim. Şimdi kötü birisi olma zamanıydı düşmanlarım için. Eğer onun yemeğiysem ben kolay lokma değildim. Boğazında takılı kalmasını da bilirdim.

Mezarlığın kapısına ilerledim. Artık Mandy'nin yanında olduğum gibi değildim. Kötü ve korkutucu gözüküyordum. Beni gören insanlar yolumdan çekiliyordu. Bu şekilde, yorgunluğumu umursamadan okula o lanet olası yere gittim. Okula girdiğim anda bütün gözler bana döndü. Hepsi merakla bakıyordu. Ortalama bir aydır ortalıklarda yoktum. Ve kışı kaçırmıştım. Sınıfımın olduğu koridora girdim. Bakışlar umrumda değildi. Hiçbirini umursamadan yürümeye devam ettim. Dolapların yanından geçerken sınıfın egoisti olan Garry bana laf attı. "Muna, özlettin kendini. Hangi şanslı adamın altındaydın bunca zamandır?" Güldü. İğrenç bir gülüşü vardı. Durdum. Ellerimi yumruk yaptım. Sinirle gözlerimi yumdum. Sonra kendimden bile beklemeyeceğim bir hızla Garry'nin boynunu sağ elimle kavradım ve onu dolaba yapıştırdım. Dolapta izi çıktığına yemin edebilirdim.

Birden nefessiz kalınca bağırmaya çalıştı. Şaşırmıştı. Bütün okul etrafımızda toplandı. Herkes sessiz bir şekilde bizi izliyordu. Garry kaslı ve güçlü görünen o erkeklerden biriydi. Herkesin şaşırması bundan olsa gerekti. Fakat benim Naira güçlerimi hesaba katmıyorlardı. Ki zaten bilmiyorlardı. Sızlanmasından sıkılarak onu dolabın karşısına duvara doğru ittim. Sırt üstü yere düştü. Boğazını eliyle tuttu. Nefes almaya çalıştı. Kaşlarım çatık bir şekilde üzerine yürüdüm. Konuşamıyordu. Ayaklarımı iki yanına koydum ve ona eğildim. Yanağına hafifçe vurdum. Kulağına fısıldadım. "Adımı bir daha ağzına alırsan seni yok ederim." Teker teker kafasına sokmaya çalıştım kelimelerimi. Gözlerine baktım kötü bakışlarımla. "Anladın mı?" Herkes sessizce bizi izliyordu hala. Kafasını salladı korkarak hızlı hızlı. İçimden bir canavar çıkacağını tahmin etmemişti çünkü. Üstünden indim ve kalabalığa yöneldim. Berry'i koca gözlükleriyle fark ettim. Yanından geçerken yakasından yakaladım ve herkesin meraklı bakışları arasında kantine yöneldim. Berry de ürküyordu. Ki ayaklarının titrediğini hissedebiliyordum.

Kantinde boş bir masayı gördüğüm gibi Berry'i oraya oturttum. Sınıfımızın ineği ve gizli adamı... Benden daha doğrusu bizden kainatlılardan yani avcılardan biri olduğunu saklamıştı. Kurnaz herif. Onu oturttuktan sonra karşısına oturdum. "Şimdi anlat. Ben yokken neler oldu?" Yutkundu. Gözlerini kaçırdı. "Çok önemli şeyler değil. Eliesha biraz kızdı. Birkaç Naira yakaladık. Ve bir şeyi kaçırdın..."

"Neyi kaçırdım?" Sinirli bakışlarım hala suratımdaydı. Arkama baktı. "Merhaba Sürtük." Ses tanıdık gelmiyordu. Kim olduğunu öğrenmek için arkamı döndüm. 

Continue Reading

You'll Also Like

891 227 8
Herkes mutluydu, bu dünyada, dünya acımasız ama çokça mutlu ettiği kişiler varken neden bütün acıyı biz çekiyoruz. Neden bütün gerçekleri biz sırtlıy...
259K 22.9K 43
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki...
7.4M 307K 57
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
29.7K 2.5K 27
Örümceğin çocukları ile tanışın. 5.11.2017 Φ Her adımında birini daha kaybediyordu Muna Doherty. Ama ne olursa olsun gerçekleri ve ne olduğunu öğrene...