23.Bölüm - Kahverengi hayaller ‧✕‧

3.3K 300 22
                                    

Babamın kurduğu cümle karşısında bir süre kalakaldım. Ne kadar zaman durakladım farkında değildim. Zaman kavramı uçup gitmişti sanki kafamdan. Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra tamamen kapattım. Derin bir nefes aldım. Sesimi sakin tutmaya çalıştım. Yavaşça, korkarak gözlerimi araladım. "Baba ne demek istiyorsun? Nasıl?" Yaralarımın kapanmış olduğunu düşündüm. Yoksa babamın ilk fark edeceği şey onlar olurdu. Belki de en fazla kuruyan izleri kalmıştı. Naira olmanın avantajlarından biri de buydu işte. İnsanlara oranla en az 7 kat daha iyi bir bağışıklık sistemimiz vardı.

Babam yüzünde sıcak bir gülümsemeyle bana yaklaştı. Gözlerime baktı. "Benden istediğin bir şeyi yaptım." Meraktan çatlayan sesimle beraber sesimi yükselttim. "Ne? Baba söylesene." Yutkundum. Devam ettim. "O öldü. Onu bir daha nasıl göreceğim ki?" Hala gülümsüyordu. Yoksa annem yaşıyor muydu? Kaşlarımı çattım. Neden cevap vermiyordu? Biraz düşündüm. Ben ondan ne istemiştim? İstediğim şey aklıma gelince çatık kaşlarımı indirdim. Gözlerim irileşti. Sevincimden yerimde ayağa kalktım ve zıplamaya başladım. Yatağın çarşafları daha da kırışmaya başladı. "Gerçekten buldun mu?!" Bir yandan zıplıyor bir yandan ise gülüyordum. Bir an dengemi kaybedecek gibi oldum fakat babam beni tuttu.

Babamdan annemin fotoğraflarını istemiştim. Ve sonunda bulmuştu! Eğer yaşıyorsa en azından gördüğümde onu tanıyabilecektim. "Dur! Sakin ol!" O da gülerek bana eşlik etmeye başladı. "Baba! Bundan daha güzel bir haber olamaz." Aslında olurdu. O da annemin yaşayıp yaşamadığını öğrenmek olurdu. Beni onaylarcasına gülümsedi. Zıpladığım yerde durdum. Babam ellerimden tutarak dengemi sağlamama yardım ediyordu. "Peki, neredeler?" dedim heyecanla. "Dur kızım. Sakin ol." Olduğum yere tekrar oturdum o da yanıma oturdu. Ben gözlerim ve ağzım açık bir şekilde heyecanla onun ağzından çıkacak cümleleri beklemeye başladım. Konuşmak için dudaklarını ıslattı. "Yakın bir süre sonra burada olacaklar." Birden yüzümdeki sevinç ifadesi silindi. Kaşlarım tekrar çatıldı. "Nasıl yani? Şimdi göremeyecek miyim?" Kafasını olumlu anlamında aşağı yukarı salladı. Kemik gözlüklerini burnunda orta parmağı yardımıyla yukarı iteledi.

Omuz silktim. "Neyse, az bir süre sonra göreceğim nasıl olsa." Babam tekrar gülümsedi. "Aynen, prensesim. Çok az bir süre sonra." Ben de gülümsedim. Babam ayağa kalktı ve bana döndü. "Hadi, artık kahvaltı zamanı." Gülümseyerek kafamı salladım. "Geliyorum." Babam arkasına bakmadan kapıdan dışarı çıktı. Derin bir nefes aldım ve kendimi, bütün vücudumu serbest bıraktım. Arkaya doğru belimden üst kısmım devrildi. Düşerken gözlerimi kapattım. Kafam çarşafın soğuk kısmını hissedince gözlerimi araladım. "Ah be Dustin, içimdekileri bilsen ne yaparsın acaba?" Bir süre duvarı inceledim. Derin bir nefes vererek ayağa kalktım. "Seviyorum be." Kapıya yöneldim. Arkama bakmadan kapıyı kapattım. O sırada karşıma Elly çıktı. Birden kucağıma atladı. Hafif arkaya sarkınca rahatça tutabilmek için kucağımda onu dengeledim. Yanağımdan öptü. "Muna, beni seviyor musun?" Şaşkın bir şekilde kaşlarımı havaya kaldırdım. "O nasıl bir soru?" Bir anda sorduğu soru karşısında şaşırmıştım. Dudaklarını büktü. "Bilmem. Bana bakmak zorunda olduğunuz için sormak istedim." Kaşlarımı çattım. Merdivenlere doğru ilerledim. "Eleanor! Saçma saçma konuşma! Bakmak zorunda ne demek? Ben seni kardeşim gibi gördüm. Hiç birisi kardeşine zorunda olarak bakar mı?" Çenesini kaşıyarak düşünüyormuş gibi yaptı. Bu hali çok tatlı ve komik duruyordu. "Hayır, sanırım." Tekrar kaşlarımı çattım. Bu arada merdivenlerin sonuna gelmiştik. "Sanırım yok! Tabii ki de hayır. Kimse zorunda olarak kardeşine bakmaz." Bir an durdu. Sonra konuştu.

"Şimdi ben senin kardeşin miyim?" Bir an durakladım. Sonra gülümsemeye çalıştım. Bir yandan da yürümeye devam ettim. "Tabi ki kardeşim sayılırsın." Burnuna hafifçe işaret parmağımla vurdum. Bunu iki kez tekrar ettim. "Hem küçüksün hem de seni seviyorum." Cümlenin sonunu uzatmıştım. Gülümsemesi genişledi. Faredişleri ortaya çıktı. Öndeki bir dişi artık yoktu. Güldüm. "Fare mi yemiş senin dişlerini bakayım?" Birden gözleri kocaman açıldı. Kapanan dudakları ona eşlik etti. "Ne? Fare mi? Nerede? Ahhh!" Kucağımdan kaçmaya çalıştı. Ara sıra ona belgesel izlettiğim için hayvanların çoğunu biliyordu artık. Bense onu sımsıkı tutmaya çalıştım. "Dur sakin ol!" Bir yandan da gülmekten karnım ağrımaya başlamıştı. "Yaa Muna! Beni koru!" Daha fazla korkmaması için çenesini tuttum ve bana bakmasını sağladım. O zamana kadar çoktan yere çömelmiş onu sakinleştirmeye çalışıyordum. "Tamam dur. Elly fare yok. Sadece şaka yaptım. Öndeki dişin çıkmış." Derin derin nefesler aldı. "Beni korkuttun!" Gülümsedim. "Korkma birtanem. Fareler kötü hayvanlar değillerdir. Hatta hiçbir hayvan kötü değildir." Alt dudağını büktü. Gözleri mi dolmuştu? "Oyy kıyamam ben sana. Tamam gel buraya. Hadi yemeğimizi yiyelim."

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin