19.Bölüm - En iyi arkadaş ‧✕‧

3.8K 328 28
                                    

Boğazıma sıra sıra dizilmiş olan boncukları geri yolladım. Hem de birkaç saniye sürdü bu olay. Gözlerimi açmaya mecalim yoktu. Ama açmalıydım. Dimdik ayakta durmalıydım. Çünkü ben Muna Doherty'dim.

Derin bir nefes aldım ve yerden güç alarak ayağa kalktım. Sanki vücudum kurumuş bir çimentoydu da bacaklarım ona dayanmaya çalışıyordu. Ya da aksine bacaklarım fazlasıyla güçsüz ve yorgundu. Kuş tüyü kadar hafif vücudumu taşıyamıyordu bile. Titreyen bacaklarımı umursamamaya çalıştım. Hızlı bir şekilde önüme gelen saç tellerini arkama doğru iteledim. Hızlı hareketimden dolayı hızla giden saç telleri aynı tempoda geri döndü. Sinirle yerimde zıpladım. Muna ve Dustin? Bu bir rüya olmalıydı. Hayır, hayır. Kabus! Gözüm dönmüştü resmen. Sinirle ayağımı sağ tarafımdaki duvara geçirdim. O ana kadar gözlerimin dolu olduğunun farkına varmamıştım. Yanaklarımdan süzülen yaşlara 'o' şeklini alan dudaklarım da eşlik etti. Tek nedeni duvara takılıp kalan ayağımdı. Şu halime gülsem mi ağlasam mı bilemedim bir süre. Sonra karar verdim. Ağlayacaktım içim dışıma çıkana kadar. Ayağımı duvardan çektim ve koridorun sonuna doğru yürümeye devam ettim. Bir yandan da hıçkırıklarıma boğuluyordum tabii. Asansörün açılma sesiyle kafamı kaldırdım. Uykulu, kalın bir ses. "Muna? İyi misin? Ne oldu?" Bir an bu sesi tanımak istemedim. Çünkü şimdi ona hiç açıklama yapma havasında değildim. Burnumu çektim. "Eliesha? Senin bu saatte ne işin var burada?" Doğru ya saat gece yarısıydı. Hatta sabah olmak üzereydi.

Sağ elini ensesine götürdü. Dudaklarını büzdü. "Birkaç dosya vardı, onlara bakmam gerekti." Tek kaşımı kaldırdım. "Birden?" Gözlerini kaçırdı. "Yalan söylemekte hiç iyi değilsin." Gülümseyerek suratıma baktı. "Sanırım." Gülümsedim. Bu ağlamaklı suratımda bir mucize değeri taşıyordu. "Anlat." "Peki, ama burada konuşmayalım." Olumlu anlamda kafamı salladım. Önümden geçti ve odasına yöneldi. Onu takip ettim. Bir yandan da yanaklarıma hücum eden yaşları elimin tersiyle yok etmeye çalışıyordum. Sonunda odasına geldiğimizde koltuğuna yerleşti hemen. Bense önündeki iki sandalyeden birine oturdum. Ellerini önünde birleştirdi. "Önce sen." Kaşlarımı çattım. "Ne?"

Her zamanki babacan tavrıyla gülümsedi ve omzuma dokundu. "İnsanlar zevk için ağlamaz." Bir an durdum ve düşündüm ciddi ciddi. Ben zevk için ağlardım. Ben insan değildim. Yutkundum. "Anlatmak istemiyorum." Sonuçta onun kızıyla ilgili bir şeydi bu. Geriye yaslandı. "O zaman ben de anlatmam." Ellerini önünde birleştirdi. Ayağa fırladım. "Siz bilirsiniz Bay Hamilton." Hızlı adımlarla kapıya yöneldim. Sandalyenin yerde bıraktığı acı sesi işitebiliyordum. "Muna!" Olduğum yerde durdum. Ne bir ileri ne bir geri... Sesini alçalttı. "Çok vurdumduymazsın ve... bana birini hatırlatıyorsun." Gözlerimi kıstım. Yavaşça ona döndüm. "Komik, hayatınızda sadece birkaç defa gördüğünüz bir kızı birine benzetiyorsunuz." Gülümsedi. "Hem de çok özel birine."

Adam resmen dalıp gitmişti. Gözlerimi devirerek kapıya döndüm. Tam bir adım atmıştım ki duyduğum isim karşısında duraklama ihtiyacı duydum. "Alex için gelmiştim." İçimde bir yerlerde onu merak eden bir kısım vardı. Bu son zamanlarda oluşmuştu maskesini indirdiği zamanlarda. Benden nefret etmiyordu. Aklındaki kişiden nefret ediyordu. Ama aklında kim vardı bana bu kadar benzeyen bilemiyordum.

Belki de annesidir.

İç sesime olumsuz anlamda sesli bir cık yolladım. O olamazdı. İnsan annesinden nefret eder miydi ya? O bir insan sonuçta. Hızlıca Eliesha'ya döndüm. "Ne oldu ki ona?" Gözlerindeki korku ve endişe karışımı duyguyu çıkarabiliyordum. Bunu ben genelde çok yaşıyordum. Dişlerimi sıktım. Ya yanlış anlarsa? Anlarsa anlasın banane ya. İçimi benden başka kim iyi bilebilir?

Sen olmadığın kesin.

Kaşlarımı çattım. Kendi içimle mi kavga ediyordum ben? Kapayın çenenizi. "Beni aradı, kötü olduğunu söyledi. Hemen geldim." Ellerimle oynamaya başladım. "Kötü müymüş çok?" "Sana şöyle söyleyeyim, beni böyle aradığında onu ilk defa sakin bir şekilde otururken buldum." Heyecanla gözlerimi dikmiş sorduğum soruya cevap vermesini bekledim. "Gayet iyi görünüyordu." Derin bir nefes verdim. Tek kaşını kaldırdı. Hemen toparladım. "Arkadaşımız sonuçta onun iyi olmasını çok isteriz." Gülümseyerek kafasını salladı. "Ben ilk defa Alex için endişelenen bir arkadaşını görüyorum." Şaşkın bir şekilde gülümsemeye çalıştım. "Alex artık şanslı bir arkadaş." Bu merak duygusu tamamen içimden gelen bir şeydi. Ben bile Alex'e karşı böyle bir duygu beklemiyordum kendimden. Yavaş adımlarla gerilemeye başladım. "Neyse, ben artık gideyim. Babam çok merak etmiştir." Olumlu bir şekilde kafasını salladı. Sonra birden aklına bir şey gelmişçesine parmağını havaya kaldırdı ve dudaklarını araladı. "Bir gün babanla tanışmak isterim bu arada. Senin gibi cesur ve güvenilir bir kızı kimin yetiştirdiğini merak ederim doğrusu." İçimden küfürler savurarak gülümsedim. Kafamı salladım. "Tabii, en kısa zamanda." Gülümseyerek dışarı çıktım. Kapıyı kapattığım gibi kaşlarımı çattım. "Aptal kafa! En kısa zamanda ne demek ya?!" Yerimde sinirli bir şekilde zıpladım. O sırada Eliesha'nın kapısı birden açıldı. Biraz afallayarak da olsa toparladım ve gülümsedim. İlk kaşlarını havaya kaldırsa da sonra umursamayarak konuşmaya başladı.

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin