11.Bölüm - Av(#1) ‧✕‧

5.3K 457 50
                                    

Hiç istifimi bozmadan sandalyeye yöneldim. Söylediği şeyleri umursamıyordum artık. Belki de o böyleydi. Soğuk, çekilmez, kendini beğenmiş, Alexandre'ı tanımlayan üç kelime. Ama beni tanımlayan o üç kelime de aynen şöyleydi: "İnatçı, kararlı, umursamaz." Belki, tamam genelde soğukta olabiliyordum. Evet, biraz da umursayan birisiydim. Ama çok az. Genelde umursamazdım. Sadece sevdiğim kişilerle ilgili bir şey olduğunda umursayan biri oluyordum. O soğuk davranıyorsa ben de soğuk davranacaktım. Ve emin ol Alexandre Muffell bu sinir bozucu huy bozukluğunu sana uygularken hiç zorlanmayacağım. Dudaklarım düz bir çizgiydi. Kaşlarım ne çatık ne de fazlasıyla havadaydı. Sadece düzdü. Ona bakmamaya çalıştım. "Burada ne işin var?" Derin bir nefes verdi. "Seçeneğim olsaydı gelmemeyi seçerdim sürtük." Dudağımı dişledim. Bana neden sürtük diyordu?

"O zaman gelmeseydin."

"Maalesef. Isabella'nın işleri vardı. Sen de bana kaldın sürtük." Sinirlerim daha da geriliyordu. Sinirle ayağa kalktım. Tam ağzımı açmış bağıracaktım ki kendimi sakinleştirdim. Sen de ona kendi kozunu kullan. Kollarımı önümde birleştirdim. Gülümsedim. "Peki Alexandre. Nerden baş..." Daha cümlemi bitiremeden bir fişek hızıyla karşıma geçti. Ne olduğunu anlamamıştım. Bir anlık korkuyla geriledim. Çok kötü bakıyordu. Çenesi kasıldı. "Sana ne demiştim?" Cümleleri bastırarak söylüyordu. Dişlerini birbirine bastırdı. Bakışları beni öldürecek gibiydi. Dişlerini kasmaktan sesi boğuk çıkıyordu. "Bir daha asla." Biraz daha bana doğru geldi. Geriledim. Hiçbir şeyden korkmayan ben şu aptal salak sarı kafalıdan mı korkuyordum? Yazıklar olsun sana Muna. Yutkundum. Ayaklarım titremeye başlamıştı. Ne ara o kadar geriye gitmiştim bilmiyordum ama arkamda duvarı hissedebiliyordum. Alex kaşları sonuna kadar çatık karşımdaydı. Kendini zor tutuyor gibiydi. Bir psikopatlar gibi ağzından salya çıkmadığı kalmıştı.

Bir şey daha söylesem suratıma geçirecek gibiydi. Konuşmaya korktum. Cidden ilk defa birinin bakışlarından bu kadar korkmuştum. Dudağını dişledi. "Bu son şansın." "Bir daha asla ama asla. Sakın!" Son kelimesiyle yumruğunu hemen dibimdeki duvara geçirdi. Bir an yerimde zıpladım. Gözlerimi kapattım. "Tamam mı?!" Kulağımda bağırıyordu. Daha fazla üstüne gitmek istemiyordum. İsmiyle ne derdi vardı? Kız ismi diye bu kadar nefret edilmezdi. Gözlerimi açtım. Kafamı salladım. Elini çekti. "Aynı ona benziyorsun," dedi tükürürcesine. Kaşlarımı çattım. Kime? Ama açıkçası sormaya korkuyordum. Sinirden dişlerini birbirine bastırıyordu ve bu çenesinin kasılmasına neden oluyordu. Kapıya yöneldi. "Şimdi. Beni takip et! Ve kulaklarını iyi aç. Tekrar etmem."

Hemen çantamı sırtıma aldım ve ona yetiştim. Olduğum kattan bir asansöre bindik. 5'e bastı. En yukarısı. Nefesimi tuttum. Acaba beni öldürme planları mı yapıyordu? Kurduğum saçma düşünceleri ve kanlı sahneleri kafamdan attım. Yoksa psikopata bağlayabilirdim. Kuruyan dudaklarımı ıslattım. O hala kaşları çatık hemen asansörün kapısında duruyordu. 5. kata gelince kapı açıldı. Hemen dışarı çıktı. Çok hızlıydı.

Vücudu potansiyel sinir taşıyordu. Bir an güneş misali sinirlerini bana ışınlayacakmış gibi hissetmedim değil. Vücudum kasılıyordu. Neden bu kadar soğuk ve sinirdi? Belki de problemleri vardı. Belki de sadece aptalın tekiydi.

Hemen ona yetişmeye çalıştım. Koşar adımlarla yürüyordum peşinden. "Burası Avcıların yani ava çıkan avcıların oturduğu, takıldığı yer." Bir koridordan geçtik. Gittikçe lacivertleşiyor ve daha da koyulaşıyordu duvarlar. Bir kapıya vardık. Kapının hemen yanında kart okuma cihazı vardı. Bana döndü. "Sana güveniyorum sayılmaz. Ama o kadar seçmeleri geçmişsin. Sanırım sana göstermek zorundayım." Ben de hala duygusuz yüz ifademi takıyordum suratıma. Cevap vermedim. Kartını cihaza okuttu. Kapı açıldı. Sonra başka gri bir kapı daha. Gittikçe irkiyordum burada. En sonunda büyük geniş bembeyaz bir odaya çıktık. Hiçbir yere dokunmamaya çalıştım. Beyaz önlüklü insanlar kimyasal maddeler üzerinde çalışıyorlardı. Ama aramızda camdan bir duvar vardı. Onların diğer tarafında ise büyük siyah kutuya benzer kabinler vardı. İçi gözükmüyordu. İyice incelemeye çalıştım. Kabinlerin bazıları hafiften hareket ediyordu. Yutkundum. Fakat beyaz önlüklü insanlar önlerindeki deney tüpleriyle uğraşmaya devam ediyorlardı. Alex'e baktım. Asansöre binmişti bile. Asansör tam kapanacaktı ki koştum son hızımla. Son anda yan yaparak içeri girdim. Eğer biraz daha yavaş olsaydım kolumu kaybedebilirdim. Lanet olası Alexandre... Tabii bu telaşım yine onu eğlendirmişti.

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin