14.Bölüm - Su halkaları ‧✕‧

5.6K 442 178
                                    

Boğazıma dolanan ellerine sarıldı ellerim. Parmaklarımla bileklerini kavramış uzaklaştırmaya çalışıyordum. Ondan güçlüydüm. Öyle olmalıydım. O bir insandı. Öyleydi. Öyle değil miydi? Ama şu an bana fazlasıyla güçlü geliyordu. Gözlerindeki nefret en çok gücümü kıran şeydi. Boğazımı ne kadar sıksa da nefes almaya çalışıyordum. Bu çok zordu. Gözlerim kararmadan önce gözlerimi kapattım ve gücümü kullanmaya çalıştım. Yoksa gözlerimin parlamasından bir şeyler anlayabilirdi.

Bunca kişiyi nasıl çıkarmıştı buradan? Aklıma en çok takılan şey buydu. Kollarını itmeye çalışan kollarım güçsüzleşmeye başladı.

Odaklan Muna. Unut. Onun boğazını sıktığını unut. Burada değilsin. Naira'dasın. Ağaçların arasında. Rengarenk gökyüzünün altında. Derin bir nefes al. Çünkü sen yaşıyorsun.

Orda olduğumu hissedebiliyordum. Ormanın içinde ilerledim ve gökyüzüne baktım. Alex'in yüzünü tekrar gördüğümde gücümü kullandım. Boğazımdaki hissin gittiğini fark edince gözlerimi açtım. Yerdeydim dizlerimin üzerinde. Derin derin nefes aldım. Alex ise odanın diğer ucundaydı. Üzerinde de kırdığı bir koltuğun parçası vardı. Nefes almaya devam ettim. Gücümü toplamalıydım. Parçayı üzerinden çekti ve ayağa kalktı. "Seni sürtük! Bu nasıl oldu?!" Yutkundum. Sinirli bakışlarıyla bana koştu. Hazırdım bu sefer. O bana dokunamadan sağ tarafa attım kendimi. O kendini toparlayana kadar ben sırtına atladım. Bana kollarıyla yetişmeye çalışıyordu. Saçını çektim. Cidden şu an kız gibi kavga ediyordum. Muna, kendine gel! Gerçi kız gibi kavga etmekte ne vardı? Ben kız olduğum için kendimle gurur duyuyordum. Ve kız gibi, yani güçlü kavga edecektim. Ve Alex'e ne kadar güçlü olduğumu gösterecektim.

Alex ellerimin altında bağırıyordu. "Seni sürtük!" Beni sırtından atınca yere düştüm. Sırtım acımıştı. "Ah!" Ben yerden kalkamadan üzerime çıktı. Yakamdan kavradı. Kendine çekti. "Buradan gideceksin! Son şansın." Yutkundum. Belki de son şansımdı. "Peki." Bir an şaşırdı. Ama sonunda kabullendiğinde üzerimden kalktı. Kalkar kalkmaz yumruğumu suratına geçirdim. Üzerine çıktım. Bu sefer yer değiştirmiştik. "Seni pislik! Kolay pes etmem demiştim!" Suratına peşi sıra yumruklarımı geçirdim. Kendimi alamıyordum artık. İnlemelerine sağır olmuştum. Yüzünü kan götürüyordu. Ama bu benim umrumda değildi. Kendimi kaybetmiştim ta ki biri gelip beni sarsana kadar. Eliesha elimden tutmuş beni ayağa kaldırmıştı. Konuştuklarını hala duyamıyordum. Sesi yavaş yavaş geri gelirken Alex'e elini uzattı. Alex ise yüzünü tutarak onun elini itti ve ayağa kalktı. Ellerime baktım. Titriyorlardı. Her yeri kan içindeydi. Öyle ki altındaki morluklar gözükmüyordu. Eliesha bana döndü. Kollarımdan tuttu. "Muna? İyi misin?" Kafamı sağa sola salladım ve fısıldadım. "Hayır." Koşarak odadan çıktım. Buraya ait değildim. Artık bu oyuna bir son vermek istiyordum. Ben onları bu yolla yıkamazdım.

Onlara karşı sıcakkanlı olamıyordum. Çünkü insan olmadığımı biliyordum. Merdivenleri tercih ettim ve hızlıca aşağı indim. Son iki merdivende bileğimi burktum ve yere düştüm. Bu canımı çok acıtmıştı. Ama ayağa kalkmama engel olamamıştı. Dişlerimi sıkarak ayağa kalktım. Çıkışa yöneldim. Dışarı çıktığımda derin bir nefes aldım. Dudaklarımı araladım. Çünkü kusmak üzereydim. Hızlıca ara sokağa saptım. Bulduğum ilk çöp kutusuna kustum. Kötüydüm. İçim rahatladıktan sonra duvara yaslandım ve oturdum. Ellerime baktım. Hala titriyorlardı. Yumruk yaptım. Ama hala titriyorlardı. Kontrolümü kaybetmiştim. Bu daha önce olmamıştı. Önüme gelen saçlarımı hışımla arkaya ittim. Saç köklerimi kavradım. Ben deliriyor muydum? Derin derin nefesler aldım. Gökyüzünü inceledim. Güneş orada parlıyordu. Şimdi oraya gitmek isterdim. Ve sonsuza kadar gelmemek. Ama ne babamı ne de Elly'i bırakabilirdim.

Yanağımdan akan yaşları elimin tersiyle geri ittim. Ben güçlü olmalıydım onlar için. "Muna... İyi misin?" Yerimde zıpladım. Bu Adrian'dı. Kaşlarımı çattım. O tam bir ezikti. Gözlerine baktığımda boşluğu görebiliyordum. Hayatındaki boşluğu... Gökyüzüne bakmaya devam ettim. "Tanrı aşkına buraya gelme. Midemin bulanmasını istemiyorum tekrar." Bir ara durdu ama sonra yürümeye devam etti. Tam yanıma oturdu. "Söylesene Muna. Zor değil mi?" Kaşlarımı çattım. "Yaşamak mı?" "Sevdiğin insanların az olması, laneti olduğunu bile bile ondan vazgeçmemek." Tek kaşımı kaldırdım. Ona döndüm. "Neyden bahsediyorsun?" Gülümsedi. Yakışıklı olsa da ona kanacak kadar aptal değildim. "Tanrım... Seni niye dinliyorsam." Güldü. "Kolyenden bahsediyorum küçük kanatlı şey." Hemen elim kolyeme gitti. Oradaydı. Bazen onu kaybetmekten korkuyordum. Çünkü o benim geriye kalan tek en iyi dostumdu.

NAİRA‧✕‧Örümceğin Doğuşu |3K Serisi 2.kitap|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin