Satılık erkek

By aykirihikayeler

2.2M 46.3K 16.3K

Fahişeler. Parayı basarsın, altına alırsın, becerirsin. Yüzüne bakmadan çekip gidersin. Beğenirsen, tekrar ge... More

TANITIM 1
TANITIM 2
BÖLÜM 1
BÖLÜM 2
BÖLÜM 3
BÖLÜM 4
BÖLÜM 5
BÖLÜM 6
BÖLÜM 7
BÖLÜM 8
BÖLÜM 9
BÖLÜM 10
BÖLÜM 11
BÖLÜM 12
BÖLÜM 13
BÖLÜM 14
BÖLÜM 15
BÖLÜM 16
BÖLÜM 17
BÖLÜM 18
BÖLÜM 19
BÖLÜM 20
BÖLÜM 21
BÖLÜM 22
BÖLÜM 23
BÖLÜM 24
BÖLÜM 25
BÖLÜM 26
BÖLÜM 27
BÖLÜM 28
BÖLÜM 29
BÖLÜM 30
BÖLÜM 31
Satılık Erkek-Okuyucularına
BÖLÜM 33
BÖLÜM 34
BÖLÜM 35
BÖLÜM 36
BÖLÜM 37
BÖLÜM 38
BÖLÜM 39
BÖLÜM 40
BÖLÜM 41
BÖLÜM 42
BÖLÜM 43
BÖLÜM 44
BÖLÜM 45
BÖLÜM 46
Bölüm 47
Bölüm 48
Bölüm 49
Bölüm 50
Bölüm 51
Bölüm 52
Bölüm 53
Bölüm 54
FİNAL
Özel Bölüm

BÖLÜM 32

24.9K 570 83
By aykirihikayeler

Keyifli okumalar!
__

Bende, seni çok seviyorum. İnanılmaz çok." dedi. Yüzünde bir gülümseme, sesinde ise şefkat saklıydı.
"Vurulduğunda, Meleği öğrendiğinde, gitmek zorunda kaldığımda o kadar korktum ki seni kaybedeceğim diye..." Sesi ağlamaklıydı ve yüzümü çok sıkı kavramıştı. Ben sadece gözlerine bakıyordum. Dokunsalar ağlayabilirdim.
Daha fazla kötü hatıra ve acıklı gün hatırlamak istemiyordum. Zengin bir ailenin bir parçasıydım ben artık. Fakir günlerimi, kardeşlerime bakmak uğuruna girdiğim o iğrenç işi hatırlamak istemiyordum!
Kıvançın dudaklarına gömüldüm tekrar. Ellerimi tüm vücudunda gezdiriyordum. Geniş omuzlarında, sırtında, karnında.. Erkekliğine inememiştim. Bir korku vardı içimde. Sanki onu ellediğim an beni fahişe olarak damgalayacaktı tıpkı bugüne kadar beni beceren adamlar gibi.
Beni yatağa yatırdıktan sonra üstündeki t-shirti çıkardı ve gülümseyerek yaklaştı bana tekrar. O kadar yakışıklı, o kadar çekiciydiki.. Ellerini saçlarımın arasında gezdirirken boynumu öpüyor ve kokluyordu. O sıcaklığı hissetmek bir hoş hissettiriyordu. Gözlerimi kapadım ve onun beni öpmesine izin verdim. Kontrolü ona bıraktım. Boynumdan çekilip yüzüme baktı tekrar. Yanağımdan öptü bir kez, sonra dudağımın kenarından. Onun çekilmesini fırsat bilip üstümdeki t-shirti çıkardım bende. Elimi çıkarmak üzere eşofmanıma götürdüğümde elimi tuttu.
"Bunu istediğine eminmisin?" dedi elime bakarken.
Kısa bir aradan sonra başımı salladım ve "Evet." diye fısıldadım.
"Yapmak zorunda değiliz. Hem daha iyileşmedin bile, beklesek daha iyi." demesi üzerine yüzüme bakmasını bekledim. Baktığında ise hızlı bir hareketle onu kendime çektim ve öptüm.
Elimi kalçalarına götürdüm ve sıktım. Mükemmel bir histi. Sevdiğin ile sevişmek ne güzel bir şeydi.
Ellerimi geri çektim ve onun eşofmanımı çıkarmasına izin verdim.
Sertleşmiş erkekliğim belli oluyordu boxerın altından. Utanmama sebep olmuştu.
Gözlerimi kapadım utanmamak için. Boxerımı da çıkardı ve erkekliğimi eline aldı. Ufak bir öpücük kondurdu ve ardından beni dikkatle yüz üstü döndürdü.
Birazdan birleşecektik.. Ben yüz üstü yatarken o soyunuyordu. Bir kaç saniye sonra ellerini hissettim kalçamda ve gözlerimi daha da sıkı kapattım.
Onlarca kez fahişelik yapmıştım, hatta babasıyla yatmıştım ama bu kadar utanmamıştım. Hatta hiç utanmadığım bile olmuştu..
En büyük korkum anlamasıydı. Onun ilk olmadığını, daha önceleri bana bir çok kişinin sahip olduğunu anlaması. Anlayabilirmiydi? Bilmiyordum.
Kısa bir süre sonra dilini hissettim. Ve ardından gelen zevki. İlk defa yapmasına rağmen iyiydi ve anlaşılan utanmıyordu.
Yeterince ıslattığını düşündüğünde erkekliğini dayadı. Yaptığı her hareket bana eski günleri hatırlatıyordu. Ağlamamak için zor tutuyordum kendimi.. Sonunda ucuyla girdiğinde kendimi tutamamıştım ve bir türlü gözümün önünden gitmeyen anılar yüzünden bağırarak geri çekilmiştim. O adamı hatırlamıştım.. Kapıya dayayarak yapan adamı... Sonrasında karısını arayıp bana sırıtan adam.. Ya Kıvançta beni becerdikten sonra Meleğin yanına giderse? Oda onunla gülüşürse?
Gözlerimden bir kaç damla yaş süzülmüştü.
"Yanlış bir şeymi yaptım? Özür dilerim. İlk. O yüzden tam bilemedim. Özür dilerim." deyip duruyordu Kıvanç. Bilse onun yüzünden değilde orospuluğum yüzümden ağladığımı..
"Sen bir şey yapmadın. Devam et." dedim tekrar yüzümün üstüne yatarken.
Devam etmeliydi. Unutmalıydım eski günleri ve bunun tek yolu Kıvançla yatmaktı. Eski günleri hafızamdan silmeliydim..
"Devam et lütfen." dedim onun devam etmesini beklerken.
"Emir, yapmayalım. Bana kendimi kötü hissetiriyorsun. Daha iyileşmedin bile."
"Kıvanç, lütfen.."
"Emir.."
"Hadi, Kıvanç. Seni istiyorum, lütfen. Beni seviyorsan.."
Neden bu kadar çok istediğime anlam veremediğine emindim ama vermemesi daha iyiydi zaten.
"Tamam ama en ufak bir acı hissettiğinde söyle."
"Tamam." dedim onun ne kadar şefkatli biri olduğunu düşünürken.
Tekrar dayadı bana erkekliğini. Bu sefer biraz daha derin girebilmişti ve zevk alıyordu. Sessiz iniltilerini duyabiliyordum.
Ama o zevk alırken ben aklımdaki resimlerle savaş halindeydim. "Siktir git." diyordum içimden tüm o resimlere.
Sırasıyla beni beceren tüm adamları hatırlıyordum. Ve en sonunda Kaanı hatırlıyordum. Onunla geçirdiğim saatleri beğenmiştim. Nasıl beğenebilirdim?? Nasıl? Kendime kızmaya başlamıştım. Şuan Kıvanç birini beceriyordu.. Beni. Ama ben sanki şu an burda değildim. Bedenim burdaydı ama kafam bam başka yerlerde.
Sonra aklıma Kaanın tüm tehditleri ve saldığı korkular geldi. Yine ağlamaya başlamıştım. Onun duymaması için sessizce ağlıyordum ve arada yutkunmam gerektiğinde inlemeye çalışıyordum. Hala tam anlamıyla girememişti.
Ve birden Hüseyin geldi gözümün önüne. Anında gözlerimi kapattım.
"Kıvanç." dedim.
"Acıdımı?" diye atıldı hemen.
"Hayır. Senden bir şey isteyecektim."
"İste."
"Konuşurmusun?"
"Nasıl?"
"Bilmiyorum, bir şeyler söyle. Sözcükler, bilmiyorum." dedim ağlamaklı sesimi belli etmemeye çalışırken.
"Seni çok seviyorum. Beni bırakma. Ömrümü seninle geçirmek istiyorum." Tarzı laflar ediyordu. Onun sözlerine konsantre olup, Kaanı, Hüseyini ve diğerlerini unutmak istiyordum.. Ta ki Hüseyinin ölüm anını hatırlayana dek. Birden göz yaşlarıma engel olamamış ve ağlamaya başlamıştım.
Kıvançta anında geri çekilmiş ve yanıma gelmişti.
"Emir.. Emir. Emir, bana bak."
O ona bakmamak istedikçe ben yastığa gömülüyordum. O kadar kötü bir andı ki. Neden? Neden yaşamıştım onca kötü şeyi?
"Devam etmeyelim. Daha hazır olduğumuz bir zaman yapalım. Özür dilerim. Buna hiç başlamamalıydım." dedi. Ona kötü hissettirmek beni üzüyordu. Onda en ufak bir hata bile yoktu.
Sıkı sıkı sarıldım Kıvança ve ardından yataktan kalkıp sandalyeme oturdum. Eşyalarımı giydim onun yardımıyla ve odadan çıkarken "Biraz hava almalıyım." dedim. Asansörü bir kaç saniye beklemek bir ömür gibi geliyordu bana. Bir an önce dışarıya ulaşmazsam boğulacakmışım gibi hissediyordum.
Asansör nihayet geldiğinde aşağı indim ve bahçeye çıktım. Derin bir nefes aldım ve bahçede ilerledim.
Bir kaç metre ilerledikten sonra çöpüm tekrar dağıldığını görmüştüm. Bir çok kez bahçeye çöpü koyduğumda böyle dağıldığı için kızmışlardı bana. Kediler gelip parçalıyordu çöpü. Bu sefer çöpü ben koymamıştım dışarı ama ihale yine bana kalacaktı. Böyle bir geceden sonra yarın işiteceğim azara saygılı karşılık veremeyeceğimi bildiğim için çöpü azda olsa toplama kararı almıştım. Saygılı bir cevap veremediğimde kardeşlerimi de kendimi de tehlikeye atmış olurdum.
Sadece fazlasıyla dağılan çöpleri yırtık torbanın içine atacaktım. Etrafa dağılan muz kabukları, şişeleri ve benzeri şeyleri topladıktan sonra biraz daha ilerledim sandalyemle ve en uzak köşeye savrulan çöpleri toplamaya başladım. Bir şey ise özellikle dikkatimi çekmişti. Fare zehri.
Bu evde veya etrafta fare olmazdı pek. En azından fare zehri alınmasını gerektirecek kadar fare yoktu.
Aklımda türlü türlü senaryolar yazılıyordu. En vahimi ise Esranın bu fare zehriyle zehirlendiğiydi. Yani, ya kendi intihar etmişti ki, buna hiç ihtimal vermiyordum. Yada biri bu fare zehriyle zehirlemişti onu..
Çöpleri topladıktan sonra zehirin paketini cebime attım ve üşümeye başlayınca eve girdim.
Odama girdiğimde Kıvanç hala yatağımın üzerinde oturuyordu. Oda üstünü giyinmişti. Ben gelir gelmez ayağa kalktı.
"Daha iyimisin?"
"İyiyim. Ben özür dilerim. Böyle olmasını istemezdim."
"Özür dilemesi gereken benim. Benim yüzümden böyle bir şeye kalkıştık."
"Öyle düşünme." dedim gülümsemeye çalışırken.
"Yatacakmısın?" diye sordu.
"Evet."
"Yardım edeyim yatağa geçmene." diyerek elini uzattı.
"Ben kendim denemek istiyorum." dedim.
Yatağa biraz daha yaklaştım bir kaç adımlık mesafe kalana kadar. Sonrasında ise derin bir nefes aldım ve sandalyemden tutunarak ayağa kalktım. Hala sallanıyor ve dengede duramıyordum. Ama sandalyeden tutunmak bana güven veriyordu. Tek elimi çektim sandalyeden ve sadece sağ elimle tutundum. Sonrasında bir adım attım. Ve bir adım daha. Yatağa iki adım kala ellerimi tamamen çektim sandalyeden ve hızlı hızlı yürüyerek kendimi yatağıma attım.
"Başaracaksın. Yakında tekrar yürüyeceksin." dedi Kıvanç mutlu bir şekilde.
"Umarım." diye karşılık verdim.
"Ben gidiyorum o zaman, iyi geceler." Kıvanç kapının kolunu tutmuş benden bir cevap bekliyordu.
"Burada kalmayacakmısın?" diye sordum.
"İstemezsin diye düşündüm."
"İstiyorum." dedim kollarımı açarak.
"Eninmisin?"
"Evet."

Geceyi yan yana yatarak geçirmiştik. Güzel başlayamasakta güzel sonlanmıştı gece.

Sabah uyandığımda Kıvanç gitmişti. Bende üstümü giyip kahvaltıya indim.
Bugün üniversiteye gidip, ardından da Hasan ile buluşacaktım. Aslında Masalla ilgilenmem gerekiyordu artık. Buraya geldiğimizden beri fazla ilgilenememiştim.
Kahvaltı masasında herkes vardı. Anlaşılan Esra sabah erkenden taburcu olmuştu.
"Geçmiş olsun." dedim omuzuna dokunarak. Oda elimi tutarak teşekkür etti.
Benden sonra Selim gelmişti. Onun gelmesiyle herkes yemeye başlamıştı. Onlar yerken ben onları izliyordum çoğunlukla. Kim yapmış olabilir diye düşünüyordum. Kim Esrayı zehirlemek isteyebilirdiki?
Saçmaladığımı düşünüyordum. Sonuçta bu evde kimse Esrayı zehirleyecek ne cesarete nede nefrete sahipti.
Cenk bile yapmazdı öyle bir şey.

Masanın ortasında duran tabaktan bir salatalık aldım ve ağızıma attım. Kıvanç her iki saniyeye bir bana bakıp gülümsüyordu. Bende olduğunca ona bakıp gülümsüyordum. Doyduğumu hissettiğimde izin isteyip masadan kalktım. Odama çıktım ve eşofmanımın cebine koyduğum fare zehrini inceledim. Paketin dışında bunun kullananın kim olduğuna dair hiç bir ip ucu bulamasamda içinde beklediğimden dahada büyük bir ip ucu çıkmıştı. Bir telefon numarası çıkmıştı.. Numarayı tanıyıp tanımadığımı düşündükten sonra cebime koydum kağıdı. Zehirin paketini dolabıma sakladıktan sonra yatağımda oturdum bir süre.
Ev daha müsait olduğu bir zamanda arayacaktım bu numarayı. Kimin Esrayı zehirlediğine dair en ufak bir fikir bile yürütemiyordum. Bu evde kötü kalpli, kibirli ve egolu insanlar vardı, evet ama katil? Katildemi vardı?
Kardeşlerimi kim olduğunu bilmediğim kişiden nasıl koruyabilirdim ki?

Hazırlandıktan sonra hazırlanıp bir iki adımı kendi başıma atarak sandalyeme geçtim. Artık yavaş yavaş eski halime dönüyordum. Emin olmasamda, sallansamda, dengemi tam kuramasamda artık bir iki adım atabiliyordum. Değnek kullansam kolayca yürüyebileceğime inanıyordum ama param yoktu ve daha fazla istek hakkımda yoktu bu evde. Kredin tükenmişti!
Sandalyeme asansöre hareket ettim. Asansörün olması gerçekten tam bir şanstı. Her kata çıkıp inmek istediğimde birilerinden yardım istemek zorunda kalmıyordum. Sandalyeme rağmen bağımsızdım bu konuda..
Alt kata indiğimde Selim evden çıkmaya hazırlanıyordu.
Gülümsesem de o tebessüm etmemişti. Artık sıkılmıştı benden ap açık ortadaydı. Ya bir an önce altına yatacaktım, yada iş arayışına girmeliydim.
Kenana bir daha dönemeyeceğim açıktı. Selim beni ondan satın aldığında bir hayli sinirlenmişti ama Selim beni ondan almasını bilmişti. Ona dönmek istesem beni ya fazla ucuza çalıştırırdı, yada hiç çalıştırmazdı.
Tek şansım Selimdi. Selim ve bu villa.
Kapıya yöneldiğimde Selimin sesini duydum.
"Nereye?"
Yutkundum ve ona döndüm.
"Dışarı çıkacaktım."
"Dışarı? Gezmeye?"
"Evet." dedim, yanlış bir cevap olduğunu bile bile.
"Çıkacaksan, kardeşlerini de al. Bir daha dönmemek üzere."
Kardeşlerim okuldaydı, bu konuşmayı duymamaları iyiydi.
Sadece Melek, Selim ve oğulları burdaydı, Enes hariç.
"Anlamadım?" dedim çekingen bir tavırla. Gururuma dokunuyordu artık bu hizmetçilik oyunu.
"Çıkacaksan, girme bir daha eve. Kardeşlerini de al, git. Diyorum." dedi sinirli bir halle.
Bana kızması tamamdı, isterse küfür bile edebilirdi ama bunu Meleğin önünde yapmamalıydı.
Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Öylece bakıyordum yüzüne. Sonra etrafı izlemeye başladım. Ne yapabilirdim başka?
"Okula gitmeyeceksen geç odana!" diye emretti.
İtaat ettim. Bir köpek gibi, bir mal gibi, bir köle gibi. Gibi? Malı, kölesi değilmiydi zaten. Gibi değil, öyleydim.

Kendimi yatağa attığımda ne kadar süre ağlamıştım hatırlamıyordum bile. Anne olmak, baba olmak, abi olmak, mal olmak, sevgili olmak, işci olmak.. Sanki ben her şeydim. Bazıları sadece babayken, bazıları sadece abi, bazıları sadece anneyken ben bütün rolleri üstlenmiştim.
Daha fazla dayanamıyordum buna.

Ben odama girdikten hemen hemen bir saat sonra Kıvanç girmişti odama.
"Daha iyimisin?" diye sordu yanıma oturup başımı göğüsüne yaslarken.
"İyiyim." dedim.
"Babam adına özür dilerim."
Bu ailesi adına ettiği kaçıncı özürdü, bilmiyorum. Her defasında gelio özür diliyordu ama bir işe yaramıyordu.
"Gururuna dokunuyor biliyorum ama korkma. Kardeşlerine de sana da bir şey yapmaz. Ben korurum sizi."
"Ben korunmak istemiyorum. Kardeşlerimi kendim korumak istiyorum. Ama olmuyor!"
"Olmuyormu? Emir, kendine haksızlık etme. Annen yok, baban yok. Kardeşlerine tek başına bakıyorsun. Kaç abi başarır bunu? Bak, burada, kos koca villada yaşatıyorsun onları. İşci veya ev sahibi ne fark eder? Burda yaşıyorlar sonuçta! Özel okula gidiyorlar. Sen mükemmel bir abisin. Bir de bana bak. Kardeşime ders bile göstermiyorum ben.."
"Her gün aşağılanıyorlar, besleme gibi yaşıyorlar. Ben onların böyle büyümelerini istemiyorum."
"Değişir her şey. Abimde alışır size. Senin ne kadar mükemmel biri olduğunu anlar. Seni tanıdıkça, değişir."
Beni tanıdıkça değişecek şey aslında sadece nefretinin şiddetiydi. Babasının orospusu, kardeşinin metresi.. Ne kadar da iğrenç biriydim.

Başımı göğüsünden kaldırdım ve yanaklarımda kurumaya başlayan göz yaşlarımı sildim.
"Okula neden gitmedin?" diye sordum.
"Seni yalnız bırakmak istemedim." dedi.

Mutluydum ona sahip olduğum için. Her ne kadar metresi olsamda, iğrenç olsamda.. Ona sahiptim. Beni seviyordu. Ve ben bundan vazgeçmek istemiyordum.
Vazgeçmeyecektim de. Bunun için savaşmaya hazırdım!

Dudaklarına uzandım ve bir öpücük kondurdum. "Seni seviyorum."
"Seni seviyorum." diye karşılık verdi. Sonrasında dizine yatıp uyumuştum. Yastıktan daha rahat, daha güzel kokuyordu.
Uyandığımda tam 2 saat uyuduğumu fark etmiştim. Ve o 2 saat boyunca hiç kıpırdamamıştı. Sanki nefes bile almamıştı.. Öyle güzel uyumuştum.
Uyku sersemliğini üzerimden attıktan sonra doğruldum ve yanına oturdum.
"Ben aşağı insem iyi olur." dedi ve yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra kalktı. Bende gülümseyerek gitmesini izlemiştim.
Yalnızlığı fırsat bilip, fazlasıyla geç de olsa Hasanı aramıştım. Telefonum sessizde olduğu için beni bir kaç kez aradığını duymamıştım.
"Neredesin lan sen?" diye çıkışmıştı anında.
"Çıkamadım evden."
"İyi bok. Ben ne yapacağım?"
"Git gez. Ne bileyim?"
"Ya siktir git." deyip telefonu kapatmıştı. Biliyordum, onunla gezmem gerekirdi şu anda ama olmuyordu işte. Onunla gezmek uğuruna kardeşlerimin geleceğini tehlikeye atamazdım herhalde?

Tüm gün odamdan çıkmamıştım ama her an biri odama girmek ister korkusuyla o numarayı arayamamıştım da.
Saat akşam 10 olduğunda yavaş yavaş uyumak için hazırlanıyordum. Tam yorganımın altına girmiştim hışımla odamın kapısı açıldığında.
Bende aynı hızla doğrulmuştum. Odama giren Selimdi.
"Ne oldu?" diye sordum endişeyle.
"Bıktım!" dedi. Bağırmak istiyordu ama evdekiler yüzünden bağıramıyordu. Dişlerini sıka sıka konuşuyordu.
"Ben.. Yakında düzeleceğim.."
"Yakını yok bunun! Şimdi istiyorum."
"Bacaklarım sakat.." dedim ondan anlayış beklediğimi belli eden bir tonla.
"Umurumda değil." dedi odamın kapısını kilitlerken.
Korkmaya başlıyordum.. Benden yaşlıydı ama benden güçsüz değildi. Özellikle ben bu haldeyken, kesinlikle daha güçsüz değildi!
Yorganımı tamamiyle üzerime çekmiştim, küçük çocuklar gibi.
"Sana boşuna bakmıyorum! Kardeşlerini boşuna beslemiyorum! Enayimiyim ben?" diyordu. Üstündeki kıyafetleri tamamen çıkarmıştı. Geriye bir tek iç çamaşırı kalmıştı.
Yorganı üstümden çekip almaması için direnmem boşa gitmişti. Yorganı tüm gücüyle kendine çekmiş ve sonrasında yere atmıştı. Normalde en az onun kadar güçlü olduğumu biliyordum. Ama son günlerde, özellikle vurulduktan sonra güçsüzleşmiştim. Bazı bölgelerde ağrılar hissediyordum ve bacağımı tam anlamıyla hissedemeeyio kullanamamam bana büyük bir dezavantaj sağlıyordu.
"Yapma, Selim." diye yalvarıyordum, yatağımın son köşesine kadar ilerlerken. Bem son köşeye kadar kaçtıkça, o üstüme geliyordu. Birden kolumu tutmasıyla ufak bir çığlığa engel olamamıştım. Kolumu kurtarsamda bu sefer iki kolumu birden yakalamıştı. İkisinide sıkı bir şekilde tüm direnişlerime rağmen yatağa bastıra bilmişti.
O kollarımı yatağa bastırmakla meşgulken bende bacaklarımla bir şeyler başarmaya çalışıyordum ama boşaydı..
Dudaklarını dudaklarıma yapıştırmış delice öpüp yalıyordu. Bir zamanlar az da olsa hoşuma giden seks, bugün işkence dem başka bir şey değildi.
"Bırak! Bırak yalvarırım. Ağrılarım var. Bırak, bırak! Elleme, yapma." O kadar çok söz sarf ediyordum ki. Hiç biri br işe yaramıyordu. En çok ağırıma giden ise bağıramamdı.
Yakalansak olan bana olacaktı. Beni satın almıştı. Bunu açıklayabilirdi ve sonunda kaybeden ben olurdum. O yüzden sessizce konuşmaya çalışıyordum.
Dudakları boynuma inmişti. Yalanmamış, öpülmemiş nokta bırakmak istemiyordu adeta.
Altında çırpınsamda fazlasıyla güçsüzdüm. Eski gücüm yoktu ve ben bir kez daha ezilmeye mahkumdum.

Continue Reading

You'll Also Like

2.6M 114K 47
(tamamlandı) Komutan postası. +18'dir. Yaşı tutmayanlar gelmesin.
34.3K 1.8K 21
Bekar bir adam, yaşadığı travmatik yangından sonra tüm ailesini kaybeder. Enkazdan elinde tek kalan ise büyük babasının gözü gibi baktığı bir oyuncak...
5.5K 196 13
ya Halil ile zeynebin tüm hikayesi temel öldükten sonra başlasaydı Bir şans verirseniz sevinirim🌼✨
3.6M 133K 74
Berdel'e kurban gitmiştim. Hiç tanımadığım, bilmediğim bir adamla evlendiriliyordum... "1 yıl, sadece 1 yıl sonra burdan herkesin seni bir ölü olarak...