BÖLÜM 42

19.1K 436 188
                                    

Keyifli okumalar!
____

Oturduğun dalı kesmek, yaşadığın evi başına yıkmak veya seni hayata bağlayan ipi koparmak. Neydi yaptığım? Hangisi benim suçumu, günahımı anlatabilecek kadar güçlüydü? Sanırım hiç biri! Hangi kelime veya hangi cümle kaldırabilirdi suçumun yükünü? Harfler, kelimeler, cümleler iflas etmişti benim yaptıklarım karşısında.

Hain, piç, canavar. Peki ya bu kelimelerden hangisi anlatırdı beni? Beni ve kirlenmiş ruhumu. Üstüme cuk diye oturan kelime hangisiydi? Daha doğrusu, bu kirli ruhu anlatabilecek bir kelime varmıydı?

Bugüne kadar güvendiğim kelimeler teker teker iflas etmişti. Güçsüz kalmışlardı. Beni daima anlatabilen kelimeler artık suskundu. Çünkü ben, o eski ben değildim.

Tüm bu sorular bir yana. Her sorudan ve her cevaptan daha önemli bir soru ve en az o soru kadar önemli bir cevap vardı.

Beni bu hale getiren kimdi?

Hain kelimesinin bile beni anlatmak için fazla iyi kaldığı bir durumdaydım ve beni bu duruma tek bir kişi ve tek bir duygu getirmişti.
Aşk. Aşk ve Emir.

Ben bu duyguya aşk diyordum ama artık bu kelimenin de fazlasıyla sönük kaldığını fark etmiştim. Aşk birini sevip, ona bağlanmaktı. Sevdiğini öpmek, ona yakın olmak. Onunla üzülmek ve sevinmek.
Aşk, sevdiğin uğuruna hain, canavar veya piç olmak değildi.
Ama ben aşk ile tapmak arasındaki o ince çizgiyi kaçırmıştım. Evet, kesinlikle! Benim sorunum bir insana tapmayı aşk sanmaktı. Ve o yüzden ben bugün bu haldeydim. Oturduğu dalı kesen bir hain. Yaşadığı evi başına yıkan bir canavar. Onu hayata bağlayan ipi kesen bir piç.

Ama tapıyordum işte. En ufak bir hareketine bile. Bir gülüşü, bir bakışı... Tek bir dokunuşu için canımı verebilecek kadar tapıyordum o orospuya.
Onun tek bir öpüşü bile yetiyordu bana, mutlu olmak için. Onun uzaktan "Seni seviyorum." demesi bile bende kalp krizine yol açabilecekken, o ona olan aşkımı anlayamamıştı. Canı sağ olsun.

O lânet geceden sonra olduğu gibi bu gecede yine aynı düşünceler ile yatağa uzanmıştım.
Her gece ama gerçekten her gece aynı şeyi düşünüyordum. O gece yaptıklarımı ve Emiri.
Bazı geceler bu düşüncelerim güneş doğunca sonlanırdı, bazı geceler ise düşüncelerimi anca her yeri yıkıp döktüğüm için odaya gelen ev ahalisi sonlandırabiliyordu.
Kaç kere bir bıçak alıp karnıma dayadığımı artık ben bile bilmiyordum. O bıçağı kaç kere ağlayarak yere attığımı da bilmiyordum. Korkak olduğum için değil, Emirsiz kalmak istemediğim için sokamamıştım o metal parçasını karnıma.
Her ne kadar ondan uzak durmam gerekse bile, ondan tamamen kopma fikri beni çıldırtıyordu. Ona başkasının dokunma fikri, hatta Kaan gibi birilerinin dokunmuş olabilme ihtimali bile beni delirtiyordu.
Belkide bu yüzdendi kardeşlerini yanımda tutuşum. Ufakta olsa bir bağlantımız vardı.
İnsanlar sevdikleriyle daima güzel konuşmak ister. Kim ister bağırmayı, küfür etmeyi, kavga etmeyi? Hiç kimse istemez. Hep mutlu olmak isteriz ve hep gülelim isteriz.
Ama ben o kadar kötü bir durumdaydım ki, Emirle güzelce konuşmak bir yana, onun karşısına geçip küfür etmek bile sevindirebiliyordu beni. Onunla konuşmaya ihtiyacım vardı ve o ihtiyacımı sadece böyle karşılayabiliyordum.

Ben onunla bir tartışmayı bile bir lütuf olarak görürken, o Demirin yatında geçiriyordu her saniyesini. Üstelik çıplaktı.
Çıplak olması mı, yoksa ona aldığım formayı başka erkeklerin önünde giymesimi canımı daha fazla yakıyordu bilemiyordum.

Her şey üstüme üstüme geliyordu. Bir yanda Emiri unutmak zorunda olduğum gerçeği, diğer yanda ona resmen taptığım gerçeği vardı.
Tüm bu sorunlar yetmezmiş gibi hâlâ babamın yasını tutuyordum. Annem çıkmıştı ortaya. Hangi derdime kafa yormam gerektiğini artık bilmiyordum.

Satılık erkekWaar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu