BÖLÜM 31

23.4K 633 172
                                    

Keyifli okumalar!
__
Kıvanç beni hala kolumdan tutup bir şekilde Kaana ulaşmamı engelliyordu. Daha zaman vücudumda hissetmek istediğim ellerini bugün yakasın gelmişti. Kaan bana bakarak mouse'u oynatıyordu ve sonunda videoyu başlatmıştı. Ben gelecek videoyu bildiğim için çaresizce başımı eğmiştim ve etraftan gelecek tepkileri bekliyordum. Hafifçe başımı kaldırıp etraftakileri süzdüğümde herkesin ekrana kilitlendiğini görmüştüm. Kaan uzun bir süre beklemişti ama sonunda yapacağını yapmıştı. Aslında öğrencilerin tepkilerinden çok Kıvançın beni bırakma tehlikesi korkutuyordu beni.
Sonra birden kulağıma gelen kelimeyle gözlerimdeki yaşlar seller gibi akmaya başlamıştı.
"Fok balıkları."
Evet, bu gözyaşları mutluluktandı. Beni kandırmıştı, korkutmaya çalışmıştı. O yalnız yaratıklar fol balıklarımıydı?
Derin bir nefes alırken yanaklarımdan süzülen yaşları hala hissediyordum.
Kıvanç yanıma çömelip elimi ellerinin arasına aldı.
"Emir, neyin var senin?" diye sordu yere eğdiğim yüzüme bakmaya çalışırken.
"Yok bir şey." dedim zorlukla.
"Nasıl yok? Ağlıyorsun!"
"Mutluluktan." diyerek onu ikna etmeye çalışıyordum ama elbette ikna olmamıştı.
"Fok bakıkları yalnız olduğu içinmi?"
Gülmeden duramamıştım. Bir an önce normale dönmeliydim çünkü aklıma bir bahane gelmiyordu.
O kadar mutluydum ki şu an. Bir bugün birde Emirin tekrar İstanbula döndüğünü gördüğüm gün bu kadar sevinmiştim.
Kolumla göz yaşlarımı sildim ve rahatça çıktım kantinden. Kıvançta peşimden geliyordu.
Onunla daha iyi anlaşmaya başlamıştık tekrar. Beni kandırmıştı belki, evet. Ama ben daha mı iyiydim? Ondan hala sakladığım sırlarım vardı. Bu durumda ona küsme hakkım yoktu. Ona haksızlık etmiş olurdum.

"Bir şeyler yemeye gidelimmi? Çok açım." dedi Kıvanç ardımdan gelirken. Benim yemek yiyecek halim yoktu ama ona iyi davranmak istediğim için kabul etmiştim teklfini.
Okulun yakınlarında bir kafeye gelmiştik. Küçük ama iyi bir mekân gibi duruyordu.
Ben kendime bir kahve, Kıvanç ise sadece bir tost söylemişti.
"Tostu okuldada yerdin."
"Evet, seninle biraz yalnız kalmak istedim. Evde yalnız kalamıyoruz, okulda yalnız kalamıyoruz."
"Öyle." dedim sadece. Sanki benimle bir şeyler konuşmak istiyor gibiydi.
"Benim evli olduğumu öğrendiğinden beri-" diye başladı cümlesine ama kısa bir ara verdi. O da hala hazmedememişti evliliğini. İstemiyordu bu evliliği, bunu biliyordum ve bu beni ayakta tutan nadir şeylerdendi.
"Öğrendiğinden beri fazla konuşamadık. Yani, bilmiyorum. Sana hiç bir açıklama yapmadım ve bence buna hakkın var çünkü aramızda reddemeyeceğimiz bir şey var."
"Benim bir açıklama beklediğim yok. Senin hayatın. Sana karışamam ve aramızda bir şeyler mi var? Nasıl bir şey?" Ciddi anlamda aramızda bir aşkın olduğundan bahsettiğinden emin olmak istiyordum. Onun başka bir şeylerden bahsetmesine rağmen benim her şeyi yanlış anlayıp umutlanmamdan korkuyordum.
"Bir bağ var aramızda. Duygusal bir şey. İki erkek arasında aslında normal olmayan ve benim yeni yeni hissettiğim bir şey. Bunu inkar etmeyeceksin herhalde?"
"Etmeyeceğim ama bunun imkansız bir şey olduğunu da bilmeni isterim." dedim Selimi düşünerek. O varken, Melek varken, kardeşlerim ve Kaan varken. Yani onlarca kişi ve engel varken bu imkansızdı.
"Senin ne hissettiğini bilmiyorum ama benim hissettiklerim aşk. Ve aşk için her şeyi yapmaya hazırım."
"Bunları konuşmayalım lütfen. Çok yersiz ve gereksiz."
"Duygularını göz ardı mı edeceksin?"
"Bak, senin için her şey çok kolay olabilir ama benim için öyle değil. Tostun bittiyse gidelim."
"Beni seviyormusun?"
"Ne fark eder?"
"Seninle aynı evde olup, o kadar yakın olup ama bir o kadar da uzak olmak çok zor." Ve kendi dudaklarını emdi sonra. Eliyle alnını ovdu ve gözlerime baktı.
"Sana dokunamamak-" diye başladı titrek bir sesle. Dokunsam ağlayacaktı sanki.
Kaşlarını kaldırdı ve devam etti. "Gözüne baktığım her an yanlış anlayacaklar korkusu.."
Daha fazla gözlerine baktığımda ağlayacağımı biliyordum. Sağa sola bakmaya başlamıştım. Sanki birinin müdahale etmesini bekliyordum.
"Senin yanında olmam gerekirken Melek ile olmak. Çok zor.. Çok zor."
Kelimeleri sindire sindire dile getiriyordu. Belkide hayatında ilk defa bir aşk itirafında bulunuyordu?
"Daha iyi hissedeceksen kardeşlerimi alıp gidebilirim." dememe kalmadan "Hayır!" diye bağırdı ve sonra tekrar etti. "Hayır, kal." Bu sefer daha sessiz konuşmuştu.
"Benim yüzümden işinizi kaybetmeyin."
"Zaten kovulmamız yakındır, senin yüzünden olmaz. Bir iş yaptığımız yok."
"İyileşince düzelir her şey ama kal. Gitme. Lütfen."
"Gidelimmi?" diye sordum mekânın kapısına bakarken.
"Bu gece yanına geleyimmi?"
Bu sorusu üzerine ona ters ters bakmıştım. Ne anlama geliyordu bu soru?
"Sadece yan yana uyuma amaçlı yani."
"Gelme." dedim açık açık.
Üzüldüğü belliydi ama istemiyordum. Gereksizdi. Ve sadece daha büyük acılara yol açacaktı. "Peki." dedi cüzdanından bir miktar para çıkarıp masaya koyarken.

Satılık erkekOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz