Özel Bölüm

2.7K 107 115
                                    

Uzun, çok uzun bir süre sonra tekrar merhaba!

Final bölümünü yayınlayalı neredeyse altı sene oldu. Bu süreçte ben biraz büyüdüm ama bu hikayeye olan gönül bağım kopmadı. Bu hikaye benim çocukluğumsa, Emir ve Kıvanç arkadaşlarım.

İnanılmaz bir şekilde, Satılık Erkek neredeyse iki milyon okumaya ulaştı. Bana eşlik ettiğiniz, zihnimden geçenleri merak ettiğiniz, beğendiğiniz, yorum yaptığınız için teşekkür ederim.

(Reklamlar: Yeni hikayeme de göz atmak isterseniz, sizleri "Bunu Sana Kim Yaptı" isimli kitabıma bekliyorum.)

Neredeyse iki milyon okumaya ulaşmamızı kutlamak için bir özel bölüm yazdım. Eminim hepimiz, Emir ve Kıvanç kavuştuktan sonra, hayatlarında neler olduğunu merak ediyoruzdur. O halde, buyrun; Keyifli Okumalar!

___

Ömrümden bir yılın daha eksildiğini gösteren mumu söndürmek için üflerken tek bir dilek tutmuştum: kadınlardan hoşlanmak.

Kıvanç'la uzun, çok uzun yıllar sonra nihayet kavuştuğumuz günü hatırlıyordum. Etrafımda alkış tufanı koparken, insanlar gülüp eğlenirken, ben gözümde Kıvanç'a sarıldığım anı canlandırıyordum. Bugün burada olamayan, bundan sonra da belki bir daha olamayacak Kıvanç'ın bedeni, onun sıcaklığı işgal ediyordu zihnimi. Bundan sonra ayrılmayacağımızı, asla mutsuz olmayacağımızı düşünmüştüm. Artık akıllanmıştım, aradan on beş yıl geçmişti. Dile kolay, tam on beş kara kış görmüştüm, ısınmak için Kıvanç'a sarılamadığım. Uzun süreli ayrılık bana ders olmuştu. En azından ben öyle sanmıştım. Ayrılmayacağımızı sanmıştım. Masallar mutlu sonla biterdi, öyle değil mi? Öyle değilmiş. Kendi isteğimle Kıvanç'tan ayrılmıştım ve bir masal daha mutsuz sonuçlanmıştı. Kim bilir, belki yaşananlar bir masal bile değil, ucuz bir hikayeydi?

"Şöyle bir bakıyorum da, senin yerinde olsam ne dilerdim mumu üflerken diye düşünüyorum." Defne'ye baktım. "Sanırım saç rengimin tekrar siyaha dönmesini dilerdim. Şu haline bak, dedemin bile saçlarına bu kadar ak düşmedi."

"Deden de seni Emir kadar sık görse, onun da saçları bembeyaz olurdu." Defne'nin kocası beni savunuyordu. Genelde iletişimimiz böyleydi. Defne bana çatar, ben cevap vermeden kocası beni savunurdu. Sonra beni bir köşeye çeker, "Emir'cim, biz Defne'yle iki gün kaçamak yapacağız, çocukları sana bıraksak olur mu?" diye sorardı.

Çocukları küçük Kıvanç'tan sadece biraz daha küçüktü. Yaşıt sayılırlardı. Onları ne zaman bir arada görsem aklıma Hüseyin geliyordu. Ailesi tarafından, eşcinsel olduğu için benim evimde yakılan o çocuğu unutamıyordum. Özellikle Kıvanç hapise girdikten ve ben küçük Kıvanç'la yaşamaya başladıktan sonra sık sık hatırlamaya başlamıştım Hüseyin'i. Hayatıma çöken sakinlik beni düşünmeye itmişti. O kısa dönemde neler yaşadığımı, canımın nasıl yandığını, nasıl can yakıp günah işlediğimi düşünme fırsatım olmuştu. En masumumuz Hüseyin değil miydi? Selim ölmüştü, ama masum değildi. Kaan ölmüştü, ama masum değildi. Hepsi için üzgündüm ama canımı bugün bile yakan hâlâ Hüseyin'in yanmasıydı. Bazı geceler rüyama bile giriyordu. Özellikle küçük Kıvanç, Hüseyin'in öldüğünde olduğu yaşlara geldiğinden beri daha sık hatırlıyordum onu. Bu günlerin bir an önce geçmesi için dua ediyordum.

Kıvanç ile ayrıldığım günü hatırlıyordum. Aslında hiçbir şey olmamıştı, hatta tam aksine her şey çok iyi gidiyordu. Yıllardır ayrı kalmanın getirdiği dikkatle sevmiştik birbirimizi. Kırılgandık. Narin bir çiçeği sever gibi seviyordu. Geç olsa dahi değerimizi anlamıştık. Fakat sonra, durup dururken ayrılmak istediğimi belirtmiştim, çünkü bazen severek ayrılmak gerekiyordu. Uzun, çok uzun düşünceler sonucunda bu karara varmıştım. Gecelerce düşünmüştüm. Oğluma yakalanırsak ne olacaktı? Biri çıkıp da, baban ve arkadaşı aslında sevgililer deseydi ne olacaktı? Yıllarca sarılabildiğim, yaşamak istemediğim anlarda içimi neşeyle dolduran oğlum benden soğuduğunda ne olacaktı?

Satılık erkekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin