BÖLÜM 20

34.7K 861 244
                                    

Keyifli okumalar!
__

Birden açtım gözlerimi. Önümde boğaz, altımda çim, yanımdada Kıvanç vardı. O bana bakıyordu, bende ona.
Hepsi bir rüyaydı. Derin bir oh çektim.
Uyuyakaldığımı hatırlamıyordum.
"Ne kadardır uyuyorum?" diye sordum.
"Yarım saattir falan."
"Neden kaldırmadın?" "Uykun vardır diye." dedi gülümseyerek.
Aklım rüyada kalmıştı. Hayatımda belkide hiç bir zaman yapmayacağım bir şeyi yapmıştım rüyamda. Kıvança aşkımı itiraf etmek.. Bunu yapacağımı hiçte düşünmüyorum.
"Haftasonundaki maçın biletleri hazır." dedi birden. Bende üzüntümü belli eden bir simayla ona baktım.
"Her şeyi sen ödüyorsun. Kaça aldın? Parasını vermek istiyorum."
"Saçmalama. Benim bakmam gereken kardeşlerim yok!" dedi kızarak.
"Ne farkeder. Kardeşlerim var diye, her şeyi senmi ödeyeceksin."
"Evet?" dedi, sanki her şeyi ödemesi çok sıradanmış gibi.
Bu durumu kabullenip ayağa kalktım. Hüseyini evde yalnız bırakmak istemiyordum daha fazla. Hem Selime de artık bir cevap vermeliydim.
"Gitmeliyim ben. Kardeşlerim bekliyor."
"Peki." dedi buruk bir gülümsemeyle.

"Mert? Masal?" diye bağırdım evin içinde. Onların yokluğundan emin olmak istiyordum. Hiç bir cevap gelmediğinde odama girdim.
Hüseyin yatağın üzerine oturmuş, raftan aldığı bir kitabı okuyordu.
"Nihayet." dedi, beni görür görmez.
"Kimse görmedi seni dimi?" dedim.
"Hayır." dedi ve ekledi. "Bir çözüm buldunmu?"
"Aklımda var bir şeyler." dedim, yatağıma otururken.
"Neymiş?"
"Biz büyük ihtimalle taşınacağız. Evi sana bırakırım. Burda yaşarsın, geçici olarak." dedim.
"Kirayı ödeyemem." diye karşı çıksada, onun da çözümünü bulmuştum. Aslında acımasız olup, ona "Fahişelik yap." demek isterdim ama vicdanım el vermiyordu. Ona karşı iyi olup, onu utandırmak istiyordum.
"Kirayı ben karşılayacağım. Sonrasında daha iyi bir çözüm buluruz."
"Bunu yaparmısın gerçekten?" dedi sevinçten gülerek. Rahatladığı her halinden belliydi.
"Yaparım." dedim, soğuk bir sesle. Fazla yakın olmak istemiyordum. Ona yardım ettim, evet. Daha fazlası yoktu.
"Çok teşekkür ederim, çok sağol." gibi cümleler kurup duruyordu.
"Yemeğini getireyim." dedim ve odadan çıktım.
Dünden kalma yemekleri bir tabağa koydum, tabağı da bir tepsiye. Yanına bir bardak su, çatal kaşık ve mendil.
Ardından tepsiyi odama götürdüm ve Hüseyine verdim. Ben odadan çıktığımda ise Mert girdi eve.
Onun girmesiyle birlikte Selim geldi aklıma. Ona artık bir cevap vermeliydim.
Merti hemen mutfağa çektim.
"Kararını verdin dimi. Taşınacağız kesin olarak. Telefonda emin olamadım." dedim.
"Evet dedim ya." dedi, sıkılmış bir tavırla. Son iki-üç gündür normalinden daha asabi, daha sinirliydi.
Bunun nedenini bilmiyordum ama öğrenmek için can atıyordum. Şuan için onu bir kenara bırakmalıydım ama. Hemen telefonumu aldım elime ve Selimi aradım.
"Alo?" diyerek çıktı telefona.
"Selim bey?" dedim.
"Efendim?"
"Ben teklifinizi kabul ediyorum."
Cansız sesi birden canlanmıştı.
"Tamam. Ozaman adresini ver. Eşyalarınızı hazırlayın. Sizi almaya geliyorum." dedi.
Her şeyin bu kadar çabuk gelişmesini beklemiyordum. Bize bir kaç gün süre verir diye düşünmüştüm ama bu durumada razıydım.
Telefonu kapatır kapatmaz Mertin yanına gittim.
"Eşyalarını topla, birazdan gidiyoruz." dedim ve Masalın odasına gittim.
O henüz gelmemişti. Onun tüm kıyafetlerini, dolabın üzerindeki valize tıktım. Ardından bir kartona kitaplarını ve diğer değerli eşyalarını koydum.
Aynısını benim odamdada yaptım. Hüseyine bir kaç kitap bırakmıştım, sıkıldığında okur diye. 1 saat içinde hazırlanmıştım.
Fazla eşyamızın olmamasından kaynaklanıyordu bu.
Ben kendi eşyalarımı toplarken, Masalda gelmişti eve.
Ona kısa bir açıklama yaptıktan sonra odama gittim ve Hüseyini sıkı sıkı tembihledim.
"Ev sahibini arar, söylerim. Sıkıntı yok yani. Mutfakta dolap dolu. Evden çıkmamaya çalış, ben haftada 1-2 kez uğrarım! Sıkıldığında kitap okursun veya televizyon izlersin. Biz şimdi gidiyoruz." dedim.
Ardından cebimden 100 lira çıkardım.
1700 lira kadar para kalmıştı elimde. Bu paranın 1000 lirasını önümüzdeki günlerde o adamlara verecektim, diğer 700 lira ise yanıma kâr kalacaktı.
Aklıma gelen her şeyi saydıktan sonra koridora gittim, Mert ve Masalın yanına.
Küçük bir bekleyişin ardından kapı çaldı.
Kalbim deli gibi çarpıyordu. Heyecanlanmam gereken bir durum yoktu aslında ama önümüzdeki hayat heyecanlandırıyordu beni.
Valizler arabanın bagajına taşındıktan sonra arabaya girdik.
Ben öne, Masal ve Mert arkaya.
Selim bana geniş bir ailesinin olduğunu ve evde bir kaç çalışanın daha olduğunu söylemişti.
Ben herkesle anlaşabilirdim, Masalda sorun çıkarmazdı ama Mert beni korkutuyordu.
Birileriyle kavga etmesinden korkuyordum.
"Mert?" dedi Selim birden. "Mertti dimi adın?" diye sordu.
"Evet, Selim bey."
"Bizim evde yalnız kalmazsın. Senin yaşlarında bir kızım, bir oğlum, birde hizmetlim var. Sana yardımcı olurlar." dedi. Bana karşı olduğundan çok daha yumuşaktı. Daha babacandı. Benimle yalnız kaldığında ise gerçek yüzünü gösteriyor gibiydi. Daha erkeksi, daha sert.
Mert "Sevindim, Selim bey." deyip, gülümsemekle yetindi.
"Masalcım, senin yaşlarındada hizmetlinin kardeşi var. Onunla oynarsınız." dedi Selim.
Masal utancından cevap vermemişti.
"Seninlede ben oynarım." dedi, sadece benim duyabileceğim bir sesle.

Yarım saat kadar süren bir yolculuğun ardından villanın önüne gelmiştik.
Bem beyaz, taş duvarları, odaların tamamını gösteren büyük camlar, evin etrafını sarıp, evi bir adaymış gibi gösteren uzun bir havuz vardı. Havuzun üzerinden geçen köprüler ve köprüler aşıldığında keyif yapışabilecek büyük bir bahçe vardı.
Villa üç katlıydı ve içerisinde sayısızca oda olduğu dışarıdan bile belli oluyordu.

"Oha." diye bağırdı Mert birden. Ben ise onun bu tepkisi karşısında utanmıştım. Ona çaktırmadan vurdum ve düzgün konuşması gerektiğini işaret ettim.
Selim gülmüştü bu duruma. 'Çok komik.' diye düşündüm ve Masalı elinden tutup eve Selimin ardından eve girdim.
Adım atar atmaz bu evde kaç kişinin yaşadığını düşündüm.
Selim hepsini söylemişti.
Üç oğlu, iki kızı, bir damadı, birde gelini ve 5 hizmetlisi vardı. Kendisiyle birlikte 13 kişi yaşıyordu yani şimdiden bu evde.
Bizde katılınca bu sayı 16 ya çıkacaktı.
Evin döşemelerine, dekoruna dikkat etmeden Selimi takip etmeye devam etti.
Dikkatini çeken tek şey, evin modern mobilyalarla döşenmiş olduğuydu.
Bir kaç adım attıktan sonra karşımıza 25-30 yaşlarında bir kadın çıktı.
Tipik hızmetçi kıyafetleri içerisinde. Gayet güler yüzlü biriydi. "Hoşgeldiniz." dedi gülümseyerek.
"Elif, odalarını gösterirmisin?" dedi Selim otoriter ama bir o kadarda yumuşak bir sesle.
"Tabiiki." dedi Elif ve bize eliyle asansörü gösterdi. Evin içinde gerçekten bir asansör vardı. Şaşırmıştım ama 16 kişinin yaşayabileceği bir evden başka ne beklenirdiki?
Bende Mert gibi "Oha." dememek için zor tutuyordum kendimi.
Dördümüz de asansöre binip, birinci katta indik.
Normalde, evde çalışanlar zemin katında yaşıyorlarmış ama Selim bize ilk katta üç oda hazırlatmıştı.
En üst katta, Selimin, büyük oğlunun ve kızının odası vardı.
İkinci katta diğer üç çocuğunun ve bizim. Zemin katta ise hizmetçilerin odaları vardı.

Kısa bir asansör yolculuğunun ardında teker teker odalara gösterip "Burası senin Emir, burası senin Masal, burası da senin Mert." dedi. Mert ve ben odalarımıza girdik. Elif de Masalı aldı ve Masalın odasına girdi.
Ev çok lükstü.
Bu katta 6-7 oda vardı
Katın tam ortasından asansör geçiyordu. Sağında ve solunda merdivenler, merdivenlerin diğer yanında ise boşuk vardı. Boşluklardan aşağı kat izlenebilirdi.Boşlukların yanlarındaysa bizim duvar tarafından, Selimin çocuklarının olduğu duvar tarafına geçiliyordu.
Merdivenlerin doğu ve batıda olduğunu var sayarsak, asansör çıkışları Kuzey ve güneye denk geliyordu. İki çıkış vardı.
Kuzey çıkışından çıkıldığında, Mert, Masal ve benim odamın olduğu duvar tarafına çıkılıyordu. Güneyden çıkıldığında Selimin çocuklarının odasına çıkılıyordu.
Çocukların olduğu tarafta birde tamamen boşlukta duran, yani duvara dayalı olmayan bir oda duruyordu. Boş bir alana yerleştirilmiş bir oda gibi.
O oda boştu.

Benim odam da ise aslında iki kişilik olan büyük bir yatak, bir çalışma masası birde dolap vardı.
Her odanın kendisine ait banyosu olduğu gibi, benim odamın da kendine ait banyosu vardı.
Eşyalarımı yerleştirdikten sonra Mertin yanına uğradım. Oda halinden memnun gözüküyordu.
Hiç bir bedel ödemeden yaşayabilecekti burda. Benim gibi, birilerinin altına yatarak değil..
Mertin odasıdayken, odaya genç bir erkek girdi. 16 yaşlarındaydı, muhtemelen Selimin oğluydu.
Adının Enes olduğunu söyledikten sonra Mertle sohbet etmeye başladılar. Bende onları yalnız bıraktım ve Selimin yanına gittim, beni bekliyordu.
"İşini konuşalım." dedi, oturduğu yerden kalkmadan.
"Peki." dedim.
"Sabahları sırasıyla önce ikizleri okula, ardından büyük oğlumu üniversiteye götüreceksin. Sonrasında onlar bir yere gitmek isterlerse, götürürsün. İşin bu kadar."
"Peki, Selim bey." dedim ve odadan çıktım.
Yeni hayatıma bir an önce alışmalıydım.

Satılık erkekDove le storie prendono vita. Scoprilo ora