Bölüm 51

13.8K 384 429
                                    

Keyifli okumalar!
__

Üç Güç Sonra
KIVANÇ

Yalnızlık diye adlandırılan bir şey var, Emir. Bazılarında vardır, bazılarında yoktur, bende mi? Bende dibine kadar var, Emir. Denklem çok basit, sen varsan, o yok. O varsa, sen yoksun. Bir terazi gibi bu yalnızlık, Emir.
Yalnızlık, Emir... Yalnızlık herkes için farklı. Kimileri derki, yalnızlık karanlık bir odanın köşesinde saklıdır, kimileri ise, yalnızlığı anlayışsız bir kalabalığın içinde bulur. Ben yalnızlığı, senin olmadığın her yerde görüyorum. Senin olmadığın her yerde yalnızlığıma kadeh kaldırıyorum, Emir. Ve sen Emir, hiçbir yerde yoksun, yalnızlık en ücra köşeyi bile evi ilân etmişken.

Ben bir adam sevdim Emir, ama harbi sevdim. Hani olur ya, erkek kızı görür, çok güzel olduğunu düşünür, evlenirler, sonra kızın güzelliği solar, erkek aldatmaya başlar. Heh, öyle değil Emir, ben seni farklı sevdim.
Çimlerin üzerinde yürürken, yapa yalnız narin bir papatya görürsün, yaşasın diye üstüne basmamaya dikkat edersin ya, öyle sevdim seni.
Bir adam sevdim Emir, beni öldürdüğünü fark etmeden. Ben ona aşkımdan sarıldıkça, o her sarılışında beni boğmak istemiş.
Bir adam sevdim Emir, onu tanıyamadan. Onu Emir sandım, masum bir çocuk, sevilesi kalbin attığı beden, öpülesi benin sahibi. Ama o, beni sevemedi, Emir.
Neden diye sormuyorum, çünkü beni sevmek zorunda değil. Ama merak ediyorum, beni neden öldürdü? Neden pençelerini geçirdi ve her şeyimi elimden aldı?
Ben ona kendimi verdim, özgürlüğümü, güvenimi, aşkımı, gururumu, her şeyimi! Biraz sevseydi, daha neler verebilirdim, ben bile tahmin edemiyorum.

Ama o beni mahvetmeyi tercih etti. O, ona hakettiği gibi davranan bir Kıvanç yarattı, benden çok farklı bir Kıvanç. Sanki bedenimi başka bir ruh geçirdi eline, bilmiyorum. Ama bu satırları, seni seven Kıvanç olarak yazıyorum. Seni seven ve her zaman sevecek olan Kıvanç olarak.

Dedim ya, ben yalnızlığı senin olmadığın her yerde görüyorum. O yüzden gidiyorum, Emir. Gidiyorum, gülüşünü sevdiğim, gidiyorum, beni sevemeyen sevgilim.
Başka bir şehire, başka bir ülkeye değil. Temelli gidiyorum, cehennemin dibinde yanmaya gidiyorum. Cezamı çekmeye, senin için girdiğim günahların bedelini ödemeye.

Giderken, son bir dileğim var. Beni, sana yaptığım son kötülükle hatırlama, beni seninle maç izlerken kendinden geçen, sana sarılan, senin için kendinden vazgeçen adam olarak hatırla.

Ve unutma; hiçbir süslü laf, hiçbir davranış, hiçbir erkek benim sana olan aşkımı gölgeleyemez. Çünkü seni sevmenin en yüksek mertebesine ulaştım ben. Buna inanmasan bile.

Hoşçakal.

Karanlığı aydınlatan sokak lambalarından kaçı birleşse, ruhumu tekrar aydınlatabilirdi? Onca bedeni kül eden kaç cehennemde yanmalıydım, buz tutan kalbimin tekrar ısınması için? Ve en önemlisi, Emir'den başka kim alıkoyabilirdi beni, birazdan yapacağım şeyden?

İtinayla yazdığım veda mektubuna son bir bakış attım. Duygularımın yüzde birine bile tercüman olamamıştım, ama  elimden bu kadarı geliyordu. Suç bende değil, suç benim aşkımı anlayamayan kişideydi. Ama artık birilerini suçlamaktan, ceza kesmekten ve ardından bir şey olmamış gibi hayatımı devam ettirmekten, Burak'ı sikmekten usanmıştım. Çünkü bir şey olmuştu!

Olmuştu işte! Emir'i kaybetmiştim! Daha ne olabilirdi Allah aşkına!

Mektubu Burak'ın çalışma masasının üzerine koyarken, bu masanın burada ne işi olduğunu sorgulamadan edemedim ama fazla takılmadan mektubu koyduğum yerden jileti aldım. Uyuyarak ölmek, masumların hak ettiği bir yoldu. Ben, kanayarak, acı çekerek ölmeliydim, çünkü kahretsin ki, babamı öldürmüştüm sırf deliler gibi aşık olduğum için.

Satılık erkekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin