thirteen

2.1K 161 93
                                    

Rose: Uyku ilacı ha? Sen ne aşağılık biriymişsin Lisa! Bana bunu yaptığına inanamıyorum.

Rose: Seninle arkadaşlığı Jisoo hakkında dediğin şeylerden sonra kesmeliydim. Ama sana acıdığım için yine de yanında oldum. Hepimizden uzak dur, sen tam anlamıyla bir şeytansın.

Jisoo: Sen cidden bu kadar alçak biri misin Lisa? Kim bilir, bilmediğimiz daha ne yönlerin var. Böyle biriyle arkadaşlık yaptığıma inanamıyorum.

Jisoo: Rose'den ve Jennie'den uzak dur. Bizden uzak dur. Hayatımda senden daha kötü bir insan tanımadım.

Jennie: Uyku ilacı mı? İyi ki anneannemin evine taşınmışım. Yoksa bana da ilaç verirdin belki Lisa. Başka neler yaptın? Gece beni öldürmeyi de düşündün mü?

Jennie: Artık senden her şeyi bekliyorum. Belki kaybolan altın kolyemi bile sen çalmışsındır. Çünkü sende her şeyi yapabilecek potansiyel var.

Yoongi: Bu gerçek değil, değil mi Lisa? Bunu sen yapmış olamazsın. Kimseye uyku ilacı vermiş olamazsın.

Yoongi: Hep böyle biriydin, öyle değil mi? Kahretsin ki göremedim... O kadar melek gibi duruyorsun ki. Ama hiç öyle değilmişsin ve ben hep yanılmışım.

Jimin: Kahretsin Lisa, bu mesajları silmeyi nasıl akıl etmezsin? Sen aptal mısın kızım? Ben Rose'ye ve diğerlerine nasıl bir açıklama yapacağım şimdi? Kendi hayatını batırdın, benimkini de mi batıracaksın?

Jimin: Seni mahvedeceğim, insanlar beni arayıp duruyor. Ne diyeceğim? Wendy bile beni engellemiş. Sonum oldun sen kızım, ben de senin sonun olacağım.

Annem: Lisa, aramalarıma bakmıyorsun. Mesajımı görünce hemen beni ara. Rose'nin annesi beni aradı. Söyledikleri doğru mu? Gerçekten Rose'ye uyku ilacı mı verdin?

Annem: Bunu yapmış olamazsın. Benim Lisa'm böyle şeyler yapmaz ki! Hadi, anneni ara. Ara ve benimle konuş.

Hoseok: Lisa, paylaşımı gördüm. Lütfen kötü bir şey yapmadan ya da bir karar almadan önce beni ara ve sakın öyle bir şeye kalkışma. Seni merak ediyorum. Her zaman yanındayım.

Namjoon: Güzel Lisa'm, olanları duydum. Bana konumunu at lütfen. Yanına geleyim. İyi hissetmediğini biliyorum. Çok üzgünüm...

Taehyung: Lisa? Lütfen konuş benimle... Bu sana attığım 10. mesaj. Bu yaptığın artık arkadaşlık sınırlarını aşıyor, bu bir suç! Başkasına izni olmadan nasıl uyku ilacı verirsin? Tanrım, sen aklını mı kaçırdın? Ya Rose yüksek dozdan ölseydi? O zaman ne yapacaktın?

Taehyung: Lütfen aramalarıma dön. Evine gittim ama taşınmışsın. Bana haber bile vermedin. Şu an neredesin, ne yapıyorsun bilmiyorum. Bu olay rektöre kadar gitti, o da biliyor. Eğitim hayatını tekrar gözden geçirecekler.

Taehyung: Lütfen beni en kısa zamanda ara. İyi olduğunu duymalıyım.

3 saattir telefonuma gelen mesajların birkaçı bunlardı. Hiçbirine bakmamıştım. Yok olmak istiyordum, bununla nasıl yüzleşeceğime dair hiçbir fikrim yoktu. Bu adam beni öldürecekti. Ya kendimi öldürmemi sağlayacak, ya da beni kurtların önüne atıp ölümüme neden olacaktı. O, bu paylaşımı yaptıktan sonra hiçbir mesaj atmamıştı. Ne yazacaktı sahi? Bunun benim eğitim hayatımın bile sonunu getirebilecek bir şey olduğunu biliyordu.

Telefonumun bildirim ekranından gelen mesajları tekrar tekrar okudum. Hepsi haklıydı. Ne diyebilirdim ki? Uyku ilacıyla çizgiyi çoktan aşmıştım. Jisoo'ya 'Ucuz şey,' demem bile bunun yanında hafif kalırdı.

Telefonumu yatağımın üstüne koydum ve banyoya gidip yüzümü yıkadım. Annemin Seul'e gelmek için bavul hazırladığına dair yemin edebilirdim. Onu aramalıydım. En azından anneme haber vermeliydim.

Telefonumu tekrar yatağımın üstünden aldım ve annemin numarasını tuşladım. Telefonun başında bekliyor olmalıydı, çalar çalmaz açtı. "Lisa? Annecim, güzelim. İyi misin sen? Beni o kadar meraklandırdın ki? Tanrı'ya şükürler olsun. Kendine zarar verdin sandım!"

"İyiyim anne, bir şeyim yok." Annem duymak istediği cümleyi duyduktan sonra bağırmaya başladı.

"Uyku ilacı da ne demek Lisa?" Annem ağlıyordu. "Rose'nin annesiyle konuştum. Rektöre haber vermişler. Eğitim hayatın söz konusu. Bundan da önemlisi, bir insanın canı söz konusuydu. Nasıl yapabilirsin bunu? Tamam, o Jimin denen yarım akıllı bunu yapmanı söylemiş ama sen 21 yaşında, kendi kararlarını kendi veren bir yetişkinsin Lisa. Bunu nasıl yaparsın?"

"Çok üzgünüm anne," dedim ve tekrar ağlamaya başladım. "Nasıl bir düşünceyle bunu yaptım bilmiyorum. Çok üzgünüm..."

"Bu nasıl ortaya çıktı? Hesabın kimin elinde, bu konuşmaları kim paylaşıyor?"

"Sana telefonumu kaybettiğimden bahsetmiştim ya... Telefonumu bulan kişi yapıyor. Bana şantaj yapıyor."

"Ay!" dedi annem hüngür hüngür ağlarken. "Vay başıma gelenler... Lisa, karakola gittin mi?"

"Gittim anne. Şikayet dilekçemi vereli birkaç hafta oldu. 2 aya kim olduğunu bulurlarmış."

"Lisa, ben seni böyle bir kız olarak yetiştirmedim. Birinin çayına uyku ilacı katmak ne demek ya? Ne demek? Bana bunu açıklamanı istiyorum! Suçlu musun kızım sen? Cani misin? Katil misin? Nesin sen?"

Anneme hiçbir şey diyemiyordum. Öyle haklıydı ki... Yaklaşık 15 dakika daha bana bu şekilde saydırdı. "Dilim damağım kurudu. Ne bok yersen ye Lalisa Manoban. İster hapse gir, ister arkadaşlarından özür dile umrumda değil artık. Benim yetiştirdiğim çocuk bu değil, olamaz da. Kendi hayatınla kendin ilgilen," dedi ve telefonu kapattı.

Yatağa yattım ve cenin pozisyonunu alıp ağlamaya başladım. Bok gibi hissediyordum. Rose'ye bunu yaptığım için kendimi asla affetmeyecektim. Okula gidecek yüzüm kalmamıştı. Tam Jennie ve Jisoo'yla aram düzeliyor derken bunlar olmuştu. Sadece uyumak istiyordum. Uyumak ve bir daha uyanmamak.

***

Sabah güneş ışıklarının göz bebeklerime sızmasıyla uyandım. Güneşli bir hava vardı ama bu bile moralimi yerine getiremiyordu. Telefonumu elime aldım. Hala aynı mesajlar duruyordu. Hepsini bildirimden okumuştum ama hiçbirine cevap vermemiştim.

Gece o da mesaj atmıştı. Hızla onun mesajına girdim.

L: Lisa? İyi misin?

Lalisa: Yayacağın ne varsa yay. Umrumda değil. Seninle daha fazla konuşmak istemiyorum. Beni bu şekilde tehdit edemezsin, bana şantaj yapamazsın. Sen benim hayatımın sahibi değilsin, olamazsın da. Kimle görüşüp görüşmeyeceğime ben...|| Devamını yazıyordum ki bütün mesajları sildim. Yayacağın ne varsa yay mı? Başka ne vardı ki? Bundan kötüsü varsa gerçekten utancımdan kafama sıkardım.

Tekrar mesaj yazdım.

Lalisa: Kötüyüm. Benim hayatımı mahvetmek üzeresin.

L: Bunu isteyerek yapmadım.

Lalisa: İsteyerek yapmadın mı? Yoksa biri kafana bu konuşmaları paylaşman için silah mı dayadı?

L: Lisa, öyle olmadığını biliyorsun.

Lalisa: Ben artık hiçbir şeyi bilmiyorum. Bu bir gün son bulacak ve sen de tutuklanacaksın.

L: Sen gerçekten iyi değilsin Lisa. 1 hafta kadar konuşmayalım. 1 hafta sonra sana mesaj atacağım. Burada olmanı istiyorum.

Hiçbir şey yazmadan mesaj ekranından çıktım. Bu kadar umursamaz olması beni gerçekten çıldırtıyordu.

a stolen life | lisa & jungkookWhere stories live. Discover now