two

2.8K 188 38
                                    

"Hesap bu, değil mi?" dedi polis bana bilgisayar ekranından kendi hesabımı gösterirken. "Evet efendim, bu. Hesabımı çalıp benmişim gibi paylaşımlar yapmasından şikayetçiyim. Telefonumdaki bilgileri kötü amaçlı kullanmasından da şikayetçiyim. Hayatımı yönetiyor, benimle dalga geçiyor adam resmen! Lütfen bulun bu adamı..." Karakolun ortasında çığlık atıyordum. Dün akşamdan beri kendimde değildim.

"Peki hanımefendi, siz önce sakin olun. Biz elimizden geleni yapacağız. IP adresinden kim olduğunu bulmamız 2 dakika sürmez." Evet, umutlarım tam şu an yerle bir olmuştu. Karşımdaki memurun konudan bihaber olduğunu anlamıştım. Elindeki benim telefonumdu. Çıkabilecek bütün IP adresleri bana aitti. Benim eşyalarıma aitti. Tabii, bir WI-FI ağına bağlanmadıysa... Tek umudum şu an buydu.

"Kaç gün içerisinde sonuçlanır bu?" dedim sıkıntıyla. Adam suratını büzdü. "Biraz yoğunluk var. Biliyorsunuz Güney Kore'nin internet ağını çökertmeye çalışan bir grup var... Şu an bütün siber suçlar onları bulmaya çalışıyor. Sizin işiniz 2 ayda hallolur."

"2 ay mı?" Yeniden bağırmıştım. Adam sıkıntıyla ofladı. "Hanımefendi, bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Yoğunluk var. Siz bize bir numara bırakın, sizi arayacağız."

Bu sefer kendi numaramı verdim. Jennie eski telefonunu bana vermişti. Ben de karakola gelmeden önce operatörüme uğrayıp eski hattımı iptal etmelerini istedim. Bana hemen yeni bir hat vermişlerdi. Elimdeki külüstür telefona en azından Instagram yükleniyordu, Jennie de zaten hesabının şifresini vermişti. Bu sayede hesabımı ele geçiren bu manyağın paylaşımlarını takip edebilecektim. 

Hiçbir şey söylemeden karakoldan çıktım. Saatlerce ağlamak istiyordum. Bir yatağa kıvrılmak ve ömrüm boyunca kalkmamak... Utancımdan bugün okula bile gidememiştim. Jennie, okulda görüp görebileceği herkese hesabımın çalındığını söylemeye çalışacağını söylemişti.

Yakınlardaki bir parka gidip banka oturdum. Gözlerim gece boyu ağlamaktan şişmişti ve her kırptığımda acıyordu. Elimdeki eski telefon bir anda titredi. Paniğe kapıldım ve hızla tuş kilidini açtım. Bu sefer şifre koymayı akıl edebilmiştim.

O mesaj atmıştı.

L: Bana kendi hayatın hakkında birkaç şey anlatsana, insanlara böyle üstü kapalı sallamak çok canımı sıkmaya başladı.

Gözlerimi büyüttüm. Bunu bana yazmış mıydı sahiden?

Jennie: Sen deli misin? Bana çabuk hesabımı geri ver! Hakkında şikayette bulundum bile.

L: Eğleneceğiz demek... Zaten ben çok eğleniyordum. Sosyal medya çok eğlenceli bir yermiş. Özellikle de böyle çok takipçin olunca... 2 günde 30 bin takipçiye ulaştın Lisa. Bunun için bir teşekkürü hak etmiyor muyum?

Jennie: Sen gerçekten hastasın. Bu şeyleri yazarken benim hayatımda doğuracağı sonuçları hiç düşünmedin mi? Bugün utancımdan okula gidemedim!

L: Utancından mı? Korkundan olmasın o? İnsanlara varoş demiştin ya... Çok ayıp Lisa. Neden bu kadar kabasın?

Jennie: Sana yalvarırım tek bir şey daha paylaşma. Ellerinde olan şey yalnızca Instagram hesabım değil, aynı zamanda hayatım. Lütfen...

L: Şimdiden yalvarmaya mı başladın? Benden şikayetçi olduğunu söylüyorsun, neden yalvarıyorsun ki? Nasıl olsa beni bulacaksın. Beni bulana kadar biraz senin hayatına sahipmişim gibi davransam ne olur sanki?

Jennie: Hayır! Amacın ne anlamıyorum. Senin de bir hayatın var, neden benimkini kontrol etmeye çalışıyorsun?

L: Çünkü benimki çok sıkıcı. Her gün 6'da kalk, spora git, işlerini hallet, akşam eve gel... Her günüm böyle geçiyor. Benim de bir üniversiteli gibi heyecanı hissetmeye hakkım yok mu?

Şimdi de acıtasyon mu yapıyordu? Daha çok dalga geçiyor gibiydi.

Jennie: Herkesin eğlenmeye hakkı var. Ancak bunu benim hayatımı kontrol ederek yapamazsın. Lütfen hesabımın şifresini bana geri ver...

Ona oldukça kibar davranmaya çalışıyordum. Kahretsin ki galerimde neler olduğunu hatırlamıyordum bile. Ya da en önemlisi, mesajlarımı... Herhangi birini ifşalaması benim sonum olabilirdi.

L: Lisa, hesabının şifresini sana vermeyeceğim. İşim bittiği zaman hesabının çalındığına dair bir paylaşım yapacağım. Bütün bunları senin paylaşmadığını söyledikten sonra hesabını sileceğim. Merak ettiğin buydu zaten, öyle değil mi?

Jennie: Gerçekten mi? Bunu yapacak mısın?

Öyle bir durumdaydım ki hayatımı bir süre mahvedip sonra herkese 'Şaka!' demesine bile razı oluyordum.

L: Evet. Oradan bakınca bir insanın hayatını mahvetmeye meraklı biri gibi mi görünüyorum?

Jennie: Dün neden öyle paylaşımlar yaptın?

L: Eğlence arıyordum. Birkaç konuşmanı okudum. Çok yakın arkadaşlar olduğunu zannettiğin kişiler bile bu paylaşımlardan sonra senin en yakın arkadaşlarına kin kusmuş. Neydi adları? Jisoo, Rose... Jennie.

Jennie: Sana inanmıyorum.

L: Sen bilirsin. İyi bir kız olursan kimin ne dediğini sana anlatabilirdim belki.

Jennie: Biliyor musun? Ben muhbirleri hiç sevmem.

L: Ben de bana saygısızlık yapanları sevmem.

Tam mesaj yazıyordum ki uygulamanın içinden hikaye eklediğine dair bir bildirim geldi. Mesaj ekranından çıktım ve hemen paylaştığı şeye baktım.

@lalalalisa_m: Taehyung biraz ortalardan kaybolabilir mi? Onunlayken kafa dinleyemiyorum!

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

@lalalalisa_m: Taehyung biraz ortalardan kaybolabilir mi? Onunlayken kafa dinleyemiyorum!

Okuduğum şeyle kalbim sıkıştı. Bunları Jisoo'nun da dediği gibi sinirle söylemiştim. Ve 2 ay önce olan bir olaydı. Birkaç konuşmanı okudum derken yalan söylüyordu. Bütün konuşmalarımı okumuştu.

Sinirle mesaj attım.

Jennie: Pislik! Neden yaptın bunu? Taehyung benim en yakın arkadaşlarımdan biri! Sinirle söylemiştim onları, şu an öyle üzgünüm ki... Bütün arkadaşlarımı kaybetmemi mi istiyorsun?

L: O zaman bu kadar ikiyüzlü olmasaydın.

Jennie: Ne ikiyüzlülüğünden bahsediyorsun, aptal! Sinirliyken yazmıştım onları diyorum. Ben Taehyung'u çok seviyorum, hiç onun ortalardan kaybolmasını ister miyim?

L: Birincisi, ben kim nedir, kim kimdir tanımıyorum bile. Bana neden açıklama yapıyorsun?

L: İkincisi, bana aptal diyemezsin. Aptal olan sensin. Telefonuna şifre koymayı akıl edemeyecek kadar aptal bir kızsın.

L: Üçüncüsü, uslu bir kız olacaksın Lisa. Bana saygısızlık yapmayacaksın. Yoksa seni böyle cezalandırmalı mıyım? Belki de bana her saygısızlık yaptığında bu şekilde bir konuşmanı ifşalamalıyım. Nasıl fikir sence?

Jennie: Kimsin sen?

Bana yazdıkları beni öyle korkutmaya başlamıştı ki en sonunda bunu sormayı akıl edebilmiştim.

L: Kim olduğumun bir önemi yok Lisa. Bundan sonra senin hayatının sahibi benim.

a stolen life | lisa & jungkookWhere stories live. Discover now