"Yalan söyleme, biliyorsun." dedim tereddütle.

"Emin misin?" dedi kaşlarını kaldırarak.

Sessizce kalakaldım. Ne yani, Larena halam benim sürekli başımın etini yerken ona hiçbir dans öğretmemiş miydi?

"Hmm," diye mırıldandı Edward, "Öyleyse dans başlayınca biraz kalabalığa karışsa fena olmaz."

O an Bruce'un gözlerindeki minik kurnazlık parıltılarını gördüğüme yemin edebilirdim. Ama yine de fazla üstelemedim.

Bruce'un arkasından gelen kadın sesiyle üçümüz de o tarafa döndük.

"İyi akşamlar, beyler."

Sesin sahibi bizim yaşlarımızda, sarı saçlı, beyaz tenli, ela gözlü bir leydiydi. Kendinden emin bir duruşu vardı ve aynı duruşu hiç bozmadan gelip, Bruce ve Edward arasında bir yerde durdu.

"Ah, Leydi Cassandra. Sizi burada görmek ne kadar da güzel!" dedi Edward kızın bir elini dudaklarına götürüp nazikçe öperken.

Kız mütevazı bir tavırla boynunu hafifçe eğerek gülümsedi, "Teşekkürler Lord Edward. Bu güzel baloda davetli olarak bulunmak büyük bir şeref."

Edward da onun gülümsemesine aynı şekilde  karşılık vermişti. "Bizi onurlandırdınız..."

Ardından kızın gözleri bizim üzerimizde dolaştı. Bunun üzerine "Cassandra," dedi Edward bizi gösterirken, "Seni kadim dostlarım Bruce ve Henson MacFarlane ile tanıştırmama izin ver. Kendileri İskoçya, Choilleich'tan geldiler." Ardından bize döndü ve devam etti, "Leydi Cassandra Burblack ise Guilford dükünün kızkardeşi."

Bu takdimin üzerine Cassandra nazikçe başını sallayarak "Memnun oldum." dedi.

Bruce sadece sessiz bir baş hareketiyle karşılık verirken ben, "Biz de." diye atılma ihtiyacı hissettim.

"Demek şu ünlü orman kalesinin pek bilinmeyen o lordları sizsiniz." dedi Leydi Cassandra. Soruyu sorarken ondan tarafa bakmayan Bruce'a kısacık bir bakış atmıştı.

"Evet." dedim hafifçe gülerek, "Sanırım onlar biziz."

"Topraklarınızı çok merak ediyorum. Oraların dilden dile dolaşan bir güzelliği olduğunu duymuştum. Ama hiç gelme fırsatım olmadı."

"Demek öyle." dedim gülümseyerek, "Bir gün sizi misafir etmek ister-"

"İsterdik..." diye sözümü kesti Bruce ve dirseklerini masaya dayayarak kıza bakmadan konuşmaya devam etti, "Ama ne yazık ki kaleye dışarıdan misafirler almıyoruz."

Bu ürkütücü bir sakinlik barındıran ses tonu Edward ve beni pek şaşırtmamıştı ama Cassandra bu ani giriş üzerine şaşkınca gözlerini kırpıştırdı. Birkaç saniye gözleri benim ve Bruce'un üzerinde gezdikten sonra konuştu. "Zaten gelebileceğimi de sanmıyorum, lordum. Abim Dük Anthony topraklarınızın güvenlikten oldukça uzak yerler olduğunu defalarca söylemişti zira."

Bruce'un dudakları alayla kıvrıldı ve gözlerini yavaşça kızın yüzüne çevirdi. Kız bu bakış üzerine bir kez yutkundu ve ela gözleri Bruce'un gözleri ve dudakları arasında belirgin bir şekilde gidip geldi.

Ondan etkilenmişti... Üstelik bunu kızaran yanakları ile de oldukça belli etmişti.

"Abiniz çok doğru söylemiş, Leydi Cassandra." dedi Bruce. "Topraklarımız bir İngiliz için asla güvenli olmadı."

Cassandra hafifçe çenesini kaldırdı. "Ne-neden böyle barıştan uzak bir tavır sergiliyorsunuz?" dedi kararlı tutmak için çabaladığı sesiyle.

Kurtarıcı ve MaviHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin