- 26

19.3K 796 83
                                    

Bu bölümü oldukça uzun yazmaya çalıştım. Bazı şeyleri de Henson'ın bakış açısından okumanızı istedim. Umarım beğenirsiniz. Diğer bölüm önemli bir şey olacak... :)
Yapılan yorumlara müsait bir zamanımda cevap vereceğim. Diğer bölüme yorum yapan, beni yalnız bırakmayan herkese teşekkürler. :')

İyi okumalar...

-

« Henson »

Siyah...

Karşımda duran bu fazlasıyla asi ama bir o kadar sadık ata baktığımda aklımda beliren tek kelime, bu oluyordu. Gecenin en derin ve en ıssız noktasından bile daha siyahtı Paleon.

Bahçe çalışanlarının arada bir dinlenmek için ağaçlığın altında kendilerine yaptıkları küçük gölgelikteki taburelerin birine oturmuş, şatonun ön kapısındaki yolculuk hazırlıklarını izliyordum. Birazdan Londra'ya gitmek için Bruce ile birlikte yola çıkacaktık ama kendisi hala gelmemişti. Ben de hem yolculuk hazırlıklarının tamamlanmasını hem de onun gelmesini beklerken bu ağaçlık altında vakit geçirmeye çalışıyordum. Üstelik huysuz atını kendisi olmadan ahırdan buraya getirmek bir hayli zor olmuştu. Neyse ki at beni kısmen dinlemişti de, arabanın yanına kadar getirebilmiştik.

Hafifçe esen bir meltemin etkisiyle en az vücudunun geri kalan yerleri kadar siyah olan yeleleri yavaş bir şekilde rüzgarın esiş yönüne doğru uzandı. Ona hayranlık beslemeden edemiyordum ama öte yandan böyle bir atı ehlileştirmek için zaman ve emek harcar mıydım bilmiyordum. Üstelik ben kendi atım Lava'dan memnundum. Huysuz olmayan, sadık ve iyi bir attı. Masal kitaplarından kopup gelmiş kadar mükemmel bu asi yaratık ise en az kendisi kadar asi kuzenim Bruce'a aitti. İşte o, böyle bir at için eğer kafasına koyduysa, bir ömür bile uğraş verebilirdi.

"Evlat."

Amcamın sesiyle, oturduğum yerden kalktım ve geldiği yöne doğru döndüm. Ellerini ardında bağlamış, yüzünde memnun bir gülümsemeyle bu tarafa doğru yürüyordu.

"Hazırlıklar tamamladı mı?" derken geldi ve yanımdaki diğer küçük tabureye oturdu.

Amcamın sorusuna "Hemen hemen." diye karşılık verdim. "Bruce gelecek, değil mi?"

"Evet," dedi ve keyifli bir şekilde güldü ben hemen yanındaki taburede yerimi alırken. "Bu... Onun çok da hoşuna giden bir şey değil. Biliyorsun. Hala gitmemek için her şeyini vermeye hazır gibi davranıyor."

Sırıttım. "Eğer onunla kan bağımız olmasaydı ikimizi de kılıçtan geçirirdi."

Amcam, yüzündeki, yılların bıraktığı tecrübe izlerini daha da belli edecek bir biçimde güldü. "Buna hiç şüphem yok."

"Onunla nasıl idare edeceğim konusunda hiçbir fikrim yok, amca. Sanırım sadece yolculuktan sağ dönmeye bakacağım."

Elinin içiyle omzuma yavaşça iki kez vurdu. "Ama yine de onun bu taş gibi görünen mizacının içinde sevdiklerine karşı büyük bir merhamet taşıdığını biliyoruz evlat."

Başımı salladım. "Haklısın..."

İkimiz de birbirimize bakıp gülümsedik. Aslında şu an oldukça mutluyduk çünkü Bruce uzun bir zamandır ilk kez böyle bir şeyde katılım gösteriyordu. Buna her ne kadar bizim zorumuzla olsa ve onun gelmesini ayarlamak için günlerdir çeşitli ikna yöntemleri uygulamamız gerekmiş olsa da, geliyordu işte.

Amcamın yüzündeki tatminkar bu gülümsemeyi uzun zamandır görmediğimi fark ettim.

"Onu çoğu zaman abime benzetiyorum." diye söze girdi amcam bir sürenin ardından, "Soğuk ve katı. Ama derinlerinde beslediği sevgisi de bir o kadar değerli..."

Kurtarıcı ve MaviDonde viven las historias. Descúbrelo ahora