- 11

15.1K 911 29
                                    

İyi okumalar...

-

Battaniyenin altında ne kadar o şekilde kaldım bilmiyorum ama sonunda havasızlıktan, yeniden kafamı çıkarmam gerekmişti. Kafamı çıkardığım anda ise Steenie ile gözgöze geldim.

Tam çaprazımdaki yatakta oturuyordu ve beni görünce ayağa kalkıp, gülümseyerek yanıma geldi.

"Euphemia? Seni burada gördüğüme hiç sevinmedim," dedi ve benim de yüzümdeki gülümsemeyi bir anda soldurdu. Ama kendisi hala gülümsemeye devam ediyordu.

"Neden?" dedim üzgün bir şekilde.

Ben yatağımda doğrulurken gülümsemesi genişledi, "Sanırım düzeltmeliyim. Seni gördüğüme sevindim, ama burada gördüğüme değil. Burada ne işin var?"

"Ah," güldüm, hala talim alanında rastladığımız kadar espriliydi, "Biraz soğuk algınlığı. Önemli bir şey değil. Sen neden geldin?"

Eliyle ileriyi işaret etti, "Bir asker talim alanında yaralandı. Onu buraya getirmek için görevlendirildim."

Gösterdiği yere baktım. Bu, çamaşır yıkamaya giderken yolda karşılaştığım askerdi. Yanlış hatırlamıyorsam da adı Artair'di.

Kolunda, dirseğinden omzuna kadar uzanan bir kılıç yarası vardı ve iki tane şifacı müdahale ediyordu. Onun da yüzü büyük yarasına rağmen en az Lord Bruce'unki kadar sakin duruyordu, sanırım buradaki askerlerin hepsi acıya doğuştan bağışıklık kazanmıştı. Şaşırtıcı derecede dayanıklıydılar.

"Yarası kötü görünüyor, umarım iyileşir," dedim Steenie'ye bir bakış atarak.

Omuz silkti, "Lord Bruce'un sıradan yaralamalarından işte. Hemen hemen her talim günü bir tane olur. Ama bu kez Artair de boş durmadı ve onun da kolunda bir yara açtı. Bu zor ve kayda değer bir şeydir." dedi ve güldü.

Göz ucuyla lorda doğru baktım. Kolundaki -çok da büyük olmayan- yarasına koyu kıvamlı bir ilaç sürülmüştü ve bekliyor, yine ilgisiz gözlerle etrafı süzüyordu. İlacın yaranın iyileşmesini hızlandırmak için sürülmüş olduğunu tahmin ettim.

Demek Lord Bruce her talimde birilerini yaralamayı başarıyordu. Bunun altında yatan sebebin oldukça iyi bir savaşçı olmasından öte bir şey olduğunu biliyordum. Bu, hiç yenemediği öfkesinin farkına bir kez daha varmama sebep olmuştu.

Artair'e döndüm, aynı ilaçtan ona da sürülürken benimle gözgöze geldi ve beni gördüğüne çok sevindiğini belli eden bir gülümseme gönderdi. Gülümsemesini hafif bir tebessümle karşıladım.

Steenie, "Kennis nerede?" diye sorunca yeniden ona döndüm.

"Bilmiyorum, bugün eğitim günü ve yoğun sanırım. Ama arada bir beni görmeye geliyor."

Güldü, "Burada olsaydı onu biraz sinirlendirirdim,"

Muzip bir şekilde gülümsedim.

Masumca gözlerini açtı, "Ne? Bakma öyle. Sadece sinirlenmesi hoşuma gidiyor."

"Bir şey demedim ki," dedim ve kıkırdadım. Ardından o da benimle birlikte güldü. Steenie de tıpkı Kennis gibi oldukça neşeliydi. Birbirlerine ne kadar yakışabileceklerini düşündüm. Zaten onun Kennis'ten hoşlandığına dair her gün büyüyen bir düşüncem vardı. Bu sözleri de beni destekler nitelikte olmuştu. Artair'in yanımıza gelmesi ile ikimiz de gülmeyi kestik ve ona doğru baktık. Ama yüzümüzde hala bir gülümseme vardı.

"Neye gülüyorsunuz?" diye sordu Steenie'nin yanına, tam karşıma otururken.

Steenie, "Önemli bir şey değil dostum, sizi tanıştırayım," dedi ve elini bana doğru uzattığı anda Artair araya girdi, "Biz zaten Euphemia ile tanışıyoruz."

Kurtarıcı ve MaviWhere stories live. Discover now