31.Bölüm"YANGIN"

363 44 31
                                    

Dinlemek istediğiniz şarkı dinleyin 🖤

İyi okumalar lütfen yorumlarınızı belirtirseniz çok mutlu olurum 🌒

Usulca doğruldum. Çarşaf yine altımda katlandı. Tek hamlede çarşafı avuçlarımdan arındırıp, köşeye fırlattım. Öfkemin belirtileri kendini yeni yeni belli ederken, derin bir nefes aldım.

Odadan çıkıp etrafıma baktığım da bu evin, kendi evim olmadığını fark ettim. Bu ev, bu ev öz annemin eviydi.

Küçük bir kızın, aralık kalmış kapıdan içeriye baktığını gördüm. Bu çocuk bendim.

Annemin odasına giden kapıya doğru yürüdüğüm de gözlerim ilk kez olmasa da, bana göre uzun süren dakikalar sonra dolmuştu. Ama kendini bırakacak kadar değil. Kapıyı yine yavaş hareketlerle açtım ve, karanlık odaya giriş yaptım.

Arkamda ki çocuğa bakarken, hala öylece bakıyordu . Sonra, gitti. O küçük çocuk gitti.

Şimdi karanlık odada yalnızdım. Lambayı açmak için anahtar prizi arayan ellerim bir süre soğuk duvarla debelendi. Odada yankılanan tık sesi kulaklarım da rahatsızlık hissi uyandırdı.

Ölümün ayaklarıma bir yılan gibi kıvrılışı, bileklerimin acıdan kavrulmasını hissettiriyordu. Şimdi huzurlu olmam gerekirken, canımın yanması, yine canımı yakmıştı.

Bir ses işittim. Derin bir iç çekiş. Onun ayrıcında daha çok sessiz bir yakarış. Dudaklarından dökülen boğuk ses, ruhumu ezip zihnimde ki ben ulaştı.

Ve o , ölüydü. Yüzü kan kırmızıya boyanmıştı. Belki de artık ben , ben olmayacaktım. Hep eksik, hep yarım. Evet, ruhumda ki ben ölmüştü, onu ben öldürmüştüm.

Karanlık oda aydınlandı.

Tenim karıncalanıyor, ruhum acıyordu. Ruhum ve ben ayrı bir bedenmişiz gibi ayrı yönde ilerliyoruz. Belki de biz çok önceden bambaşkayızdır. Sadece aynı kılıfa sığdırılması gereken bir bedendik.

Ebru, yani teyzem. ... İlk defa böyle yıpranmış görünüyordu. Belki de ilk kez saçları bu denli dağınık, belki de ilk kez, yüzüne bakım yapmadan yatağa uzanmıştı. Belki de ilk kez bu denli canı yanıyordur.Tıpkı ben gibi.

"Çık dışarı!" Boğuk ve hıçkırığa yamalanmış sesi gecenin yıldızlarına damlatılıyordu. Acısı, bedeniyle bir bütün olarak karanlığa uzanıyor ve görünmez oluyordu.

Yerimde hiç kıpırdamadan durdum. Beyaz kumaş pantolonu kırışmıştı. Gözlerim nedense direk oraya takılmıştı. Belki de bu onu böyle görüşümün ilk ve son haliydi."Sana çık dedim!" Sesi, odanın içerisin de zikzaklar çizerek üzerime bir kezzap gibi sıçradı. Yakıcı, yıkıcı, ve yırtıcı.

Bana bakmıyor, omuzlarımın gerisinde ki kadına bakarken, hızla arkamı döndüm ve annemi gördüm. Bu annemdi, evet evet annem. Kaşlarımı çatıp görüş alanıma ikisini koyarken Yerimden bir milim dahi kıpırdamadım. Kuru dudaklarım aralandı, ardından tekrar kapandı. Bir müddet öylece durduktan sonra derin bir nefes aldım.

Sessizlik...

Belki de yirmi iki yıllık hayatımda öğrendiğim , benimsediğim ve yaşadığım En'lerdendi. En berbat, en güzel, en yakıcı, en yıkıcı, en çok yıkım getiren ve en çok darmadağın edici bir histi.

Sessizlik...

Karanlık, siyah bir sayfanın için de yine siyah kalemle yazdığım altını çize çize vurguladığım his. Belki de, yalnızlığın başı sessizlikten geliyordur. Tıpkı sonu olduğu gibi.

Zehrin FISILTISI | LEZAWhere stories live. Discover now