11.Kısım"EZGİ"

4.7K 80 2
                                    

Yine ben, yine beeeen:) evet arkadaşlar nasılız bakalım. Valla ben hastalıkla uğraşmaya devam. Artık nasıl bir soğuk algınlığıysa geçmek bilmedi. Yine de Allah hepimize bol bol şifa versin.

Keyifli okumalar. Desteklerinizi bekliyorum....

İçim de dolaşan acının yalın halini kollarım da hissediyordum. Taşımaya hazır olmayan kollarım da. En kötüsünü düşünüyorum sonra. Bu hayatta yaşayacağım en kötü şey ve en Onur kırıcı şey.

Zaman... Belki Zaman kavrama olmasaydı dünya olduğu konumdan daha kötü olurdu. Belki ikiye ayrılan insanların arasında kötüler yok olurdu. Belki de dünya diye bir şey olmazdı. Ölüm olmazdı.

Ama en kötüsü ne olurdu biliyor musunuz?

En kötüsü acımız asla dinmezdi. Zaman acı kavramını kusup, merhemimiz olmazdı

Kelimelerim ben konuştukça havale geçiriyor, zemine sızlayarak düşüp ölüyordu. Benim söylediğim kelimeler benim damarlarıma sızıp, kanın yanlış yere sürüklenmesine izin veriyordum.

Ölüyordu işte! Bunun tarifi var mıdır? Ölümü hangimiz kelimeleriyle süsleyebilir ki? Oysa ölüm sessizlikti, soğuktu. Ölümdü işte, dahası var mı?

Ezgi ölmüştü. Ne kadar basit değil mi? Günlerce aradığım kız sahilde bulunuyor sonra aylarca katili aranıyor ve zaman herşeyi unutturdukça dava askıya alınacak ve herşey unutulmaya başlayacak. Ne kadar zavallıca. İnsanlığın ölüşünün bitme noktası. Bunu yapan hepimiz. Canice katledilmeyi normalleştiren hepimiziz. Buna bende dahilim. Eğer babam gerçekten katilse ben ona doğru gitmiyorum. Öğrenmek istemiyorum. Çünkü sonu sadece acı çekmek olacaktı.

"Defne!" Koca bir sahil bir genç kızın ölümüne şahit olmuştu. Etrafta büyük bir kalabalık vardı, insanlar merakla olanları izliyor kendi araların da Ne olduğuyla ilgili yorum yapıyorlardı.

Gazetecilerin hepsi buradaydı. Hepsi olanları haberdar etmek için sıraya dizilmiş acaba hangisi daha çok prim toplayabilir yarışındalar.

Biz, Tufanla o kalabalığın içinden geçerken cesedin üzeri siyah bir poşetle örtülmüştü.

"Ezgi mi, o Ezgi mi?" Cesede doğru ilerlerken ellerim titriyordu. Olabilecek herşeye razıydım, ama ölüme değil. Ölümü kaldıramam. Daha hiç birşeyi çözmemişken bu ölümü kaldıramam.

"Hicran dur" Defnenin bileğimi tutmasıyla etraftan soyutlandım. Sadece ceset ve ben vardım. Sanki dünyada sadece ikimiz kalmıştık. Sanki onu ben öldürmüştüm.

"Ezgi mi değil mi gidip bakmam lazım" dediğim de defnenin soğuktan titreyen dudakları ahenk halindeydi.

"Yüzü parçalanmış. Görsen bile tanıyamazsın. Nergis hanımı beklememiz lazım. Ambulans yolda zaten" dediğin de bir adım geri artım. İşkence çeke çeke ölmüştü. O acıyı iliklerime kadar hissederken etrafıma bakındım. Tüm gözler bizdeydi, tüm gözler bizim ne söyleyeceğimizi merakla bekliyordu.

Ezgi'nin o son hali sanki Zihni'mi kurcalıyor. Ölümden korkuyordu, son kez kim bilir ne düşünüyordu ki? Çok acı çektirmiş olabilirler mi?

"Ezgi! Kızım" düşüncelerimi tuzla buz eden o sesle bir anda herkesin bakışları Nergis teyzeyi bulurken, bariyerleri hızla geçti. Kalbinde korkuyla acı çeken bir kuşun kanatlanıp özgürce uçmasını izledim. Koşuyordu ama yetişemiyordu.

Ağlıyordu, kızı için sadece ağlıyordu.

"Ezgi, hayır Ezgi uyan!" Onu tutan ilk defne olurken ben buna cesaret bile edemiyordum. Böyle bitemezdi değil mi? Ölüm bu kadar basit olamazdı değil mi? Herşey böyle bitemez.

Zehrin FISILTISI | LEZAWhere stories live. Discover now