42. bölüm

210 37 17
                                    

Erganili şehrin en lüks yerinden birini kapatmıştı. Baş başa romantik bir kahvaltı yaptıktan sonra eşini de alıp şehirden uzaklaşmıştı. Çünkü şehrin içi tehlikelerle doluydu. Eşini koruması, elinden gelenin daha fazlasını yapması gerekiyordu. Kara’nın yaptıklarını yanına elbette bırakmayacaktı. Bugün ondan intikam alacaktı. En azından  şu an güvendelerdi. Çünkü Kara’nın başı Erganilinin adamları tarafından fena halde beladaydı. Erganili, güzel manzarası olan bir tepeye getirmişti sevdiği kadını. Adamlarına uzakta kalmaları için emir vermişti. Hicran’ın onlardan haberi bile yoktu. Huzursuz olsun istemiyordu. Bir süre arabada kalıp sohbet ettiler. Ardından manzaraya karşı oturdular. Hicran saçma sapan sorular sorup duruyordu, ama yine de Erganili keyifle sorularına cevap veriyordu.  Hicran konuştukça ondaki saflığı, temizliği daha iyi anlıyordu. Hicran’ın bütün sorularına kesin cevaplar veriyordu. Hicran’ın üzerindeki çekingenlik gittikçe azalıyordu. Erganili, Hicran konuşurken onun ailesi ile ilgili birçok şeyden haberdar olmadığını anladı. Laf arasında Hicran’a, “Baban ne iş yapıyordu?”  diye sordu. Hicran duraksadı. “Önceleri ihracatla uğraşırdı, annem vefat edince bu işi bırakıp emlak işleri ile ilgilenmeye başladı,” dedi.

Oysa durum böyle değildi. Hicran’ın babası Sait Kama, silah kaçakçılığı yapan, aynı zamanda Yaşlı adam için çalışan ve karanlık geçmişi olan biriydi. Gerçeği Hicran bilmiyordu, ama Feda gerçekte babasının ne iş yaptığını çok iyi biliyordu. Dövüş antrenörü olan, çocuklara dövüş eğitim veren ve onları kaçak yollarla Yaşlı adamın mekânında dönüştüren hatta kara para aklayan biriydi. Ta ki Yaşlı adamın Feda’nın da bu işi yapmasını istemesine kadar da böyle devama etti. Sait Kama bu işe girmesine izin vermemişti, çünkü kızının karanlık insanlarla muhatap olmasını istemiyordu. Ailesini elinden geldiğince onlardan uzak tutuyordu.  İşi kabul etmeyince Yaşlı adamla olan bağlantısını kesti.  Eşi vefat edince de yaptığı bütün karanlık işlerden elini ayağını tamamen çekti. Kendini çocuklarına adadı. Geçmişte yaptığı pis işleri bıraksa da geçmiş onu hiçbir zaman terk etmedi.

Kızı Feda’nın lisanslı bir dövüşçü olmasını çok istiyordu. Bu yöndeki çalışmalarını ilerletse de Yaşlı adam bu kadar yetenekli bir kızın kaçak yollarla kendi mekânında dövüşmesini çok istiyordu. Feda’yı iyi bir kazanç kapısı olarak görüyordu. O yüzden Sait Kama’yı tehdit ediyor ve kızını bu işe yönlendirmesi için sürekli baskı yapıyordu.  Yaşlı adam bir türlü ikna edemediği Sait Kama’nın peşine Erganiliyi takmıştı. Erganiliye olayların farklı bir yönünden bahsetmişti. O gün Sait Kama, on bir yaşındaki kızını okuldan almıştı ve dövüş eğitimi aldığı özel bir spor salonuna götürüyordu. Peşinde Erganilinin olduğunu anlayınca kızını çok güvendiği bir kişiye emanet etmişti.  Bu kişi Mevlüt Bey’den başkası değildi. Mevlüt Bey’e peşinde birilerinin olduğunu, ne olursa olsun Feda’yı yalnız bırakmaması gerektiğini söyledi. Feda babasının bu sözlerini ne yazık ki duymuştu.  Elinden bir şey gelmiyordu. Babası, Feda’yı Mevlüt Bey’e emanet ettikten kısa bir süre sonra kaza yapıp hayatını kaybetmişti. Peşindeki adamlardan kurtulmaya çalışırken kaza yapan Sait Kama’nın gerçekte başına ne geldiğini yalnızca Erganili biliyordu. Görünürde kaza olarak bilinse de babasının yaptığı kazaya sebep olan kişinin Yaşlı adam ve Erganili olduğunu biliyordu.

Babasının ölümüne sebep olan adamın yanında çalışmaya başlaması ve hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi yapması bir oyundu.  İntikam oyununda aptalı oynayarak strateji yapıyordu. Feda oynadığı oyunun yavaş yavaş sonuna geliyordu. Erganili, Hicran’ın gerçekleri öğrendiğinde kendisine inanmayacağını çok iyi biliyordu. Kendi kendine düşünürken o günü hatırladı. “Bir kazaydı, yemin ederim ki kazaydı. Ben sadece korkutmak istedim, öldürmek değil!” diye sessizce mırıldandı. Hicran ne yazık ki bu itirafı duymadı.

FEDA-İ "DELİKANLI KIZ"  | Kitap OlduWhere stories live. Discover now