36. bölüm

559 172 13
                                    

GİZLİ BÖLME

Feda ve Hicran...

"Sana söylüyorum duymuyor musun?" dedi bir anlık öfkeyle. Sesi fazlasıyla yüksek ve sinirliydi. Hicran, arkasını dönen bu gencin sorularına cevap vermemesine deli oluyordu. Nasıl bu kadar rahat davranabildiğini bir türlü aklı almıyordu.

"Cevap ver bana!" Hicran'ın bu son ikazı Delikanlının nedense dikkatini çekti. Elindeki sigaradan derin bir nefes çekti, ardından Hicran'a dönüp, "Kalmak da gitmek de sana kalmış!" derken Hicran'ı gerisinde bırakıp askıda duran deri montunu sol eliyle aldı. Sağ elinde olan sigarasını dudakları arasına alıp derin bir nefes daha çekti. Sigarası ağzındayken montunu giymeye başladı. Kapıyı açtığında dönüp ablasının gözlerinin içine bakmak istese de bunu yapmadı.

"Dur!" Ablasının ağlamaklı ses tonu onu durdurmaya yetmişti. Ağır adımlarla arkasına dönüp ablasıyla göz göze geldi. Gözlerindeki çaresizlik fark edilmeyecek gibi değildi. Onu bu kadar sinirlendiren ve bu kadar çaresiz bir hale koyan şey, az önce Bora ve Delikanlı arasında geçen konuşmalardı. Hicran bu konuşmaların bir kısmına istemeden de olsa şahit olmuştu. Baro'nun Feda hakkında söyledikleri ve Delikanlının sözleri Hicran'ın aklını karıştırmıştı. Hicran, Delikanlının gözlerinin içine bakarak, "Kardeşimi Erganili mi öldürdü?" diye sordu. Feda, ablasının karşısında fazlasıyla soğukkanlıydı. Bu hal onun her zamanki haliydi. O, hep böyle soğuk ve sinirli biriydi, ama bu durum biraz farklıydı. Ablası sorduğu sorunun cevabından aslında çok korkuyordu. Delikanlının evet demesinden korkuyordu. Feda o an ablasının Erganiliye âşık olduğunu anladı. Artık daha rahat kararlar verebilirdi, çünkü ablasının Erganilinin yanında mutlu olmadığını düşünüyor ve bu yüzden vicdan azabı çekiyordu. Belki de Erganili ile arasındaki sorunlara ablasını karıştırmaması gerekiyordu. Bu yüzden iyi düşünmesi ve buna göre hareket etmesi gerektiğini düşündü. Aslında bu konuyu daha önce çok defa düşünmüştü. Çoğu kez ablasını kaçırıp Erganilinin elinden almayı düşünmüştü, ama her defasında küçük bir ihtimal bile olsa ablasının onunla gelmek istemeyeceği fikri aklının bir köşesinde hep vardı. Çünkü Erganilinin gerçekten ablasını sevdiğini biliyordu.

Erganilinin, Yaşlı adamla yaptığı konuşmayı duymuş ve o gün bundan emin olmuştu. Bir yandan da ablasını nasıl koruyacağını bilmiyor, bu karışıklığın içinde bir çare arıyordu. Hayatı zaten karmakarışıktı. Başı beladan kurtulmuyordu. Bir yandan Yaşlı adam, bir yandan da seri katil kimliği onu fazlasıyla yoruyordu. Tabii bir de şu yurt dışında ki yasak dövüş meselesi vardı. Feda kapıyı çarpıp dışarı çıktığında fazlasıyla rahattı ve bazı şeyler yerine oturmaya başlamıştı. Ablası Erganiliye âşık olmuştu. Her ne kadar bundan hoşlanmasa da bir kez daha ablasının hayatını etkileyip onu üzmek istemiyordu. Erganiliyi suçlasa bile her şey onunla bitmiyordu. Görünürde bunlar vardı, ama durum farklıydı.

Feda artık bazı şeylerin farkındaydı. Bir karar almıştı ve bu kararı uygularken ablasını yanında tutmaması gerekiyordu. Bir şey fark etmişti. Ablası ve Baro ona Feda kimliğini hatırlatmıştı. Ablasıyla olduğu süre boyunca fark ettiği şeyden korkmuştu. Feda kimliğini yıllar önce o uçurumdan atıldığında öldürmüş ve bizzat gömmüştü. Şu an hissettiği duygular çok karmaşıktı. Seri katil kimliğine öyle gizlenmişti ki şu an Feda kimliğinin ona hissettirdiği tek şey, kafa karışıklığıydı. Bir de Delikanlı kimliği vardı ve herkes onu bu kimlikle tanıyordu. Feda kimliğinin her zaman zayıf bir tarafı vardı. Ablası ya da Baro bu zayıf tarafın iki parçasıydı. Bu yüzden asla Feda kimliğiyle karar vermemeliydi. Çünkü Feda duygusal hareket ediyordu. Tamamen eski kimliğinden arınmış biri olarak ablasından bir nevi vazgeçmişti, ama bu tamamen onun iyiliği içindi. Onu Kara'nın elinden kurtarırken bile ablasıyla birlikte bir yola giremeyeceğini çok iyi biliyordu. Ablasını bir seri katil olarak asla koruyamazdı. Verdiği karar bir kumar oyunu gibiydi. Ya kazanacak ya da kaybedecekti. Ama söz konusu ablasıydı. Ablasının hayatını bir kumar ihtimaline bırakmayacak kadar zeki biriydi. Erganilinin en zayıf noktasının ablası olduğunu biliyordu ve Erganiliyi ablasının hayatını güvene almasına karşılık onu affedebilirdi. Bunu ablası için yapabilirdi. Sadece bir seferliğine de olsa yapabilirdi. Tabii bu af, hanımefendi için geçerli değildi. Feda sakin, soğuk ve sessizdi. Tüm seri katillerin ortak özelliği buydu sanırım. Geçek kimliklerinden tamamen farklı bir psikolojide yaşar ve öyle davranırlardı. Dudaklarında tatlı bir tebessüm vardı. Kaşları ise dudaklarında ki tebessüme inat çatıktı. Elinde sigarası, aklında geçmişiyle fazlasıyla düşünceliydi. Sigarasından derin bir nefes çekerken bundan sonra olacakları değil, yapacaklarını düşünüyordu.

FEDA-İ "DELİKANLI KIZ"  | Kitap OlduOnde histórias criam vida. Descubra agora