52. bölüm

48 6 0
                                    

ERGANİLİNİN YENİ EVİ

Artık hiçbir şey eski tadını vermiyordu. Aldığı nefes, içtiği su hatta yudumladığı içki bile. Kafasını biraz olsun rahatlatmak adına içtiği içki onu daha da kaygılandırıyordu. Hicran’la aynı evin içinde olup sarhoş olmayı istemiyordu. Hicran’a karşı koymakta zaten zorluk çekiyordu, ama içmesi gerekiyordu. Başka türlü kafasının içindeki gürültüyü bastırmasına imkân yoktu.  Hayatın tüm zorluklarını yaşamış biri olarak artık tek beklentisi biraz huzurdu. Yeni bir, yeni bir sayfa ve yeni bir hayat istiyordu. Hicran’a gerçekleri anlatamayacağına göre onu bu ortamdan uzak tutması gerekiyordu. Bu yüzden en kısa zamanda bu şehri de bu ülkeyi de terk edeceklerdi. Yurt dışına gitmek için biraz zamana ihtiyacı vardı.  Her şey yoluna girmek zorundaydı.

İnceden esen bir rüzgârın tınısı vardı kulaklarında. Deniz mavi, deniz masmaviydi. Karanlıkta bile hayal edebiliyordu denizin rengini. Kıyıya vuran dalgalar huzur veriyordu. Koca bir şehrin sessizliği hâkimdi. Sanki hiç kimseler yoktu da sadece Hicran ve Erganili vardı. Erganili pencereden denizin sesini dinleyen Hicran’a arkasından sarıldı.

“Seni çok seviyorum papatya kokulum.”
“Seni çok seviyorum.”
“Beğendin mi yeni evimizi?”
“Çok beğendim. İçinde senin olduğun her yer cennet.”
“Seni o kadar çok özledim ki.”

Erganili, Hicran’ın boynundan öptü. Hicran kendini ona teslim etmeye hazırdı. Ona doğru dönüp kollarını Erganilinin boynuna sardı. Hicran’ın huzur veren boynu Erganiliyi baştan çıkartmaya yetiyordu. Birkaç kadeh alkol almıştı ve çakırkeyifti. Hicran dudaklarını onun dudaklarıyla birleştirdiğinde, “Ben artık sana karşı koyamıyorum. Lütfen sen beni durdur,” demişti Erganili. Hicran, onu duymak istemiyordu. Dudaklarını tekrar onunkilerle birleştirip konuşmasına engel oldu. Erganili kollarını onun beline doğru sarıp kendisine doğru çekti. Aylardır hayal ettiği kadın artık onun kolları arasındaydı. Hicran’ı yatak odasına götürürken artık hiçbir şey düşünmüyordu. Doğru değildi, hâlâ Hicran’a karşı dürüst değildi. Bu yaptığı şey Hicran’a haksızlıktı, biliyordu. Ama kendine hâkim olamıyordu. Hicran’ın da karşılık vermesi işi daha da zorlaştırıyordu.

Erganili sabah gözlerini açtığında sevdiği kadın kollarının arasındaydı. İkisi de çıplaktı ve yatakta kucak kucağaydı. İçinde büyük bir pişmanlık vardı. Yaptı şeyin bir hata olduğunu sabah ayık kafayla daha iyi idrak edebilmişti. Hemen ayağa kalkıp pantolonunu giydi. Pencereye yaklaşıp bir sigara yaktı. Kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı. Dün geceyi hatırladı. Her şeye rağmen bir hayalden daha güzeldi Hicran’ın teni. Pişmanlığına rağmen içinde durduramadığı bir mutluluk vardı. Hicran kendi isteği ve rızasıyla onun olmuştu. Ölsem gam yemem diyordu kalbi. Ölsem gam yemem! Sigarası bitince tekrar Hicran’ın yanına sokuldu. Çıplak teninden aldığı koyuyu içine çekti. Papatya kokusu onu sarhoş etmeye yetiyordu. Hicran’ın beyaz tenine öpücükler kondurdu. Hicran gözleri açıp ona kocaman gülümsedi. Ardından utanıp başını yastığa gömdü. Erganili bu durumdan hoşnuttu. Hicran’ın kulağına eğilip, “Mutlu musun?” diye sordu.

“Evet, her şey bir hayal gibi!”
“Hayalin kendisi sensin.”
Hicran utangaç bir tavırla kıkırdadı. Erganili, Hicran’ın omuzundan öptü ve “Teşekkür ederim,” dedi.
“Ne için?”
“Kendini bana sakladığın için…”
“…”

Hicran utanıyordu. İlk kez kendisini birine ait hissediyordu. “Hadi kalk, üşüyeceksin! Bir duş al, ben de kahvaltı hazırlayayım.”
“Tamam.”
Erganili, Hicran’ın yataktan çıkmasını bekledi, ama Hicran kalmadı. Nedenini sorduğunda Hicran çıplak olduğu için utandığını ve ondan gözlerini kapatmasını istedi. Erganili sesli bir kahkaha attı.

“Gülme! Ben ciddiyim. Gözlerini kapatmazsan asla kalkmam.”
“Sonsuza kadar burada kalamazsın.”
“Kalırım! Çıkmam ki.”
“Hadi… Bunda utanılacak bir şey yok.”
“Olsun.”

FEDA-İ "DELİKANLI KIZ"  | Kitap OlduWhere stories live. Discover now