33. bölüm

524 178 76
                                    

BOŞ DEPO

Yaşlı adamın mekânı...

Yaşlı adam, Feda’nın başka biri tarafından korunduğunu anlamıştı. Kim koruyor olabilirdi? Baro olmadığına göre başka biri vardı, ama kimdi? Bu soru onun aklını karıştırıyordu. Bir yandan da aylar sonra yurt dışında düzenlenecek olan bir yasak dövüş yarışması vardı. Ölümüne dövüşülecekti. Yaşlı adam, Feda’nın o yarışmaya katılmasını çok istiyordu. Bunu yıllardır düşünüyor, Feda’yı sırf bugün için eğitiyordu. Elbette amacı Feda’yı tüm dünyaya tanıtmak değildi. ‘Yaşlı adam’ kimliğini yurt dışına tanıtmak, yasak dövüşçülük piyasasına adını altın harflerle yazdırmaktı. Bu dövüşün sonunda Feda hayatını kaybedebilirdi. Peki, bu Yaşlı adamın umurunda mıydı? Evet, çünkü Feda bu güne kadar gördüğü en cesur dövüşçüydü. Onu kaybetmeyi istemiyordu, ama çok şey biliyordu. Her şeyden önce bir seri katildi ve yakalanması demek Yaşlı adamın sonu demekti. Gerekirse Feda’nın ölüm emrini verebilirdi, ama bu yarışmaya ne pahasına olursa olsun Feda’yla katılacaktı. Feda’yı ikna etmek kolay olmayacaktı. Onu ikna etmek için bazı sırları açığa çıkarmanın gerektiğini biliyordu. Elindeki kozu bunun için kullanacaktı. Yaşlı adam karmaşık bir karaktere sahipti. Bazen inanılmaz doğrucu, bazen de inanılmaz ikiyüzlü olabiliyordu. Çıkarları doğrultusunda şekil almak gibi bir yeteneğe sahipti. Aslında bu onun yaşam biçimiydi ve Yaşlı adam olarak kalması için böyle yaşamak zorundaydı.

***

KARA’NIN MEKÂNI

Aradan saatler geçmesine  rağmen Kara hâlâ olan bitenin şaşkınlığı içerisindeydi. Bir gariplik vardı bu işte. Her şey sadece dakikalar içinde olup bitmişti. Hicran’ı almaya gelen genç ölümü göze almış ve bunca insanın içine tek başına girerek büyük bir cesaret örneği göstermişti.

Kara bu gencin kim olduğunu merak ediyordu. Ne yazık ki yüzünü görme fırsatı bulamamıştı. O kadar hızlı ve çevikti ki buna fırsat tanımamıştı. Sadece bu kadarıyla kalmamış aynı zamanda Erganilinin eski adamlarından biri olan siyah giyimli adamı da boğazını keserek katletmişti. Ve bunu neden yaptığı hakkında Kara’nın hiçbir fikri yoktu. İsteseydi buradaki herkesi öldürebilirdi, ama yapmamıştı. Sadece o adamını hiç acımadan öldürmüş ardından da öylece çekip gitmişti. Bu kişi kimdi? Kara bu işin içinde Hicran’ı kaçırmaktan başka şeylerin olduğunu anlamıştı. Belki de Erganili, eski adamına ihanetinin bedelini bu şekilde ödetmişti. Belki de gelen kişi Erganiliydi. Bundan emin değildi. Erganili olsaydı onu sağ bırakmazdı. Kendisini de öldürmekten kaçınmazdı. Peki, ama kimdi bu kişi?

Kara’nın aklındaki tek soru buydu ve cevaplanmadan rahatlamayacaktı. Kafasını biraz da olsa dağıtmak için televizyonu  açıp oturduğu koltuğa rahat bir şekilde yayıldı. Ayaklarını masanın üzerine uzatarak düşünceli bir şekilde izlediği televizyonda dikkatini çeken son dakika haberini gördü. “Seri katil kim?” Televizyonda gösterilen gencin bir seri katil olduğu söyleniyordu. Kara öylece baktı. Kanalı değiştirip umursamaz bir şekilde, “Seri katil olduğunu sanan bir salağımız eksikti!” diye söylendi. Kara, bu kişinin seri katil olmadığını biliyordu, ama nereden? Delikanlı kız Feda’yı tanımıyordu. Kim olduğunu bilmiyordu, fakat seri katilin babası yani Yaşlı adam tarafından korunduğunu ve onun himayesi altında olduğunu biliyordu. Seri katilin teslim olmak gibi bir lüksü olmadığını düşündüğü an, ölüm emrinin verileceğini çok iyi biliyordu. Eğer gerçek seri katil olsaydı bu kişi itiraf etmeden öldürülmüş olurdu. Kara bunu çok iyi biliyordu. Şu an bununla ilgilenmeyecekti, çünkü onun daha önemli bir işi vardı. Hicran’ı kaçıran Erganili değildi. Yaşlı adamın yanındaki adamları olmalıydı, ama kim buna cesaret edebilirdi? Kafasındaki tüm soruları giderecek bir cevap olmalıydı.

Adamlarından biri içeriye girip, “Efendim deponun içini gösteren kameranın görüntülerini getirdim,” deyince Kara hemen oturduğu yerden doğrulup görüntüleri izlemeye başladı. Siyah giyimli adam, Hicran’ı acımasızca döverken o olan biteni izliyordu. Çok geçmeden  görüntüye uzun boylu siyah giyimli bir genç takıldı. Fazlasıyla seri bir şekilde önce Kara’ya arkadan saldırıp etkisiz hale getirdi. Kara dayak yediği bu görüntünün adamları tarafından izlenmesinden rahatsız olsa da artık çok geçti. Arkası kameraya dönük olan gencin yüzü seçilmiyordu ne yazık ki. Ardından Hicran’ı acımasızca döven adama yaklaşarak saniyeler içinde onlarca yumruğu art arda yüzüne indirişini hayretler içinde izledi. Tam o sırada Hicran baygın bir şekilde yerde yatıyordu. Genç cebinden küçük bir şey çıkardı. Kara, dikkatli bakınca bunun bir bıçak olduğunu anladı. Büyük bir zevkle biraz önce Hicran’ı döven adamın boğazını kesti. Bıçağını adamın elbiselerine sürerek temizleyip yine eski yerine yani cebine koyarak ayağa kalktığında öylece etrafına baktı. Birkaç saniye boyunca etrafı izledikten sonra kameraları fark etti. Bilerek kameranın acısına girdiğinde kameraya doğru el hareketi çekip gülümsedi. Kara artık bu kişinin Delikanlı lakaplı dövüşçü olduğunu biliyordu. Hicran’ı almaya gelen kişi olduğunu gizlememişti. Kamerada Kara’ya gülümseyerek resmen onu ciddiye almadığını, ondan korkmadığı açık açık belli etmişti. Kara artık bir düşmanı daha olduğunu ve Hicran’ın sadece Erganili için değil, Delikanlı içinde değerli olduğunu anlamıştı.

***

LÜKS VİLLA

Hanımefendinin evi…

Hanımefendi bir çare yatağında uzanıp sonunu beklerken hâlâ bir umudu vardı. Belki de iyileşebilirdi. Oğluna gerçekleri anlatabilirdi, ama bunu nasıl yapacağını bilemiyordu. Her şey  karmakarışıktı. Aldığı ilaçlar yüzünden kafası allak bullaktı. Kurtulma isteği bütün benliğini sararken bir yandan da vicdan azabı çekiyor, geçmişte yaptığı günahların bedelini ödediğini biliyordu. “Keşke,” diyordu.

“Keşke geçmişe dönebilme şansım olsaydı. Her şey çok farklı olabilirdi.”

Hanımefendi büyük bir pişmanlık içerisindeydi ne yazık ki. Hataları, kıskançlıkları onu bu hale getirmişti. Hanımefendi yatağında çaresizce keşkelerine ağlarken onu kapı aralığından izleyen biri vardı. Yardımcısı Zelal Hanım’dı. Zelal Hanım, hanımefendinin neden ağladığını biliyordu. Zelal Hanım’ın yüzünde garip bir ifade vardı. Sanki hanımına siz her şeyi hak ettiniz demek istiyordu. Geçmişte ne olduğunu bilen tek kişi hanımefendi değildi. Zelal Hanım da birçok şeyi biliyordu. Bu ailenin içinde olmasında ki amacı da tam olarak buydu. Zamanla sırlar ortaya çıkacak ve herkes olması gerektiği yerde olacaktı. Zelal Hanım, hanımefendiyi vicdanıyla bir başına bırakıp o sıralar gündemi fazlasıyla meşgul eden olayın detaylarını öğrenmek için televizyonun karşısına geçti. Seri katil ifadesini vermiş ve mahkeme sonuçlanana kadar tek kişilik odasına alınmıştı. Zelal Hanım bu kişiye acımıştı, çünkü oradan sağ çıkması imkânsızdı. Ne yazık ki bu onun kendi seçimiydi. Bu elbette gerçek seri katilin bir süreliğine rahat rahat dolaşması ve kendisini toparlaması için yaptığı plandı. Sahte seri katil bunun karşılığında büyük bir miktarda para almıştı. Küçük de olsa oradan kurtulma ihtimali vardı. Bu çok küçük bir ihtimaldi.

FEDA-İ "DELİKANLI KIZ"  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin