261.Ders Hicr Sûresi 01-15

10 2 3
                                    

261. Ders :

14. Cüz, 15. Sûre, 261. Sayfa
Hicr Sûresi
01-15. Âyet-i Kerîm'eler.

HİCR SÛRESİ HAKKINDA

Kur'an-ı kerim'in onbeşinci sûresi.

Mekke'de nazil olmuştur.

Sadece seksen yedinci âyeti Medine'de inmiştir.

Doksan dokuz âyet,

Altı yüz ellidört kelime ve

Bin yediyüz yetmiş bir harftir.

Fasılaları Lâm, mim ve Nundur.

80-84. âyetlerinde Hicr halkından bahsettiği için bu ismi almıştır.

Hicr, Medine-Şam arasında bir yerdir. Semud kavminin başkenti olan bu şehrin harabeleri hâlen el-Ula şehri yakınlarındadır.

Sûrenin konusu, çeşitli dönemlerde peygamberleri yalanlayanların uğradıkları âkibettir. İşlenen konuların tamamı bununla bağlantılıdır. Sûre, şeytanın Adem'e (عليه السلام) secde etme emr-i ilâhisine karşı koymasından, Nuh, Hûd, Sâlih Lût, Şuayb ve Hz. Musâ'nın (عليهم السلام) kavimlerinin onları yalanlamalarından misaller vermekte ve bu yalanlamaları sebebiyle uğradıkları azabı dile getirmektedir.

Hazreti Muhammed(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ) de yıllardır kavmini davet etmesine rağmen müşrikler onu yalanlamaya devam ediyorlardı. Sûre, bu hususta kendisinin yalnız olmadığını; geçmiş peygamberlerin de kavimleri tarafından yalanlandıklarını haber vererek onu teselli etmekte ve azmi bilenerek davet ve tebliğe devam etmesi gerektiği dolaylı olarak anlatılmaktadır.

Geçmiş kavimlerden özellikle Lût halkından misaller anlatılırken bir yanda da Allah'ın birliği, âhiret, peygamberlik, Kur'an'ın Allah'ın kitabı olduğu gibi inanç prensiplerinin gerekçeleri ve bu prensiplerin gönüllere yerleştirilmesi için eğitici bir üslûp takip edilmektedir.

Sûre, konusuna uygun olarak bir uyarı ile giriş yapmaktadır: "Elif, lâm, râ. Bunlar Kitabın ve apaçık Kur'an'ın âyetleridir. Bırak onlar yesinler, eğlensinler: arzû onları oyalasın. Yakında (yaptıklarının kötü sonucunu) bileceklerdir" (1-3).

Sûrenin sonuna doğru hitap Hazreti Peygamber(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ)'e yöneltilir. Allah'ın kendisine verdiği büyük nimet: Kur'ân nimeti hatırlatılarak, dünyalık elde edenlerin bu elde ettikleri şeylere gözlerini dikmemesi mü'minlere şefkatli davranması hiçbir şeye aldırmadan emredileni açık açık tebliğ etmesi emredilir: "O halde sen emrolunduğun şeyi açıkça söyle ve müşriklere aldırma" (94).

Peygamberin görevi, hiçbir gerçeği gizlemeksizin dinin tamamını açık açık tebliğ etmektir. Peygamber, dinden olan bir şeyi, insanların bir kısmına anlatıp diğerlerinden gizleyemez. Bu onun kendi görevini yerine getirmediğin anlamına gelir.

Kur'an'da bu husus, hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ifade edildiği halde ne gariptir ki kimileri, iddialarınca dinin kabuğu mesabesinde olan şeyleri insanlara tebliğ ettiğini, özü durumunda olan şeyleri de ancak sayılı birkaç kişiye tebliğ ettiğini ve bu tebliğinin gizli bir yolla olduğunu, gizli yoldan gelmiş olan bu ilme kendilerinin de sahip olduklarını söyleyebilmekte ve ne yazık ki cahil ve gafil nice kişiyi peşlerinden sürükleyebilmekteler.

Sûre Peygamber(صَلَّى اللهُُ عَلَيْهِ  وَسَلَّمَ)'e yöneltilen şu tavsiyelerle son bulmaktadır: "O alay edenlere karşı biz sana yeteriz. O, Allah ile beraber başka ilah edinenler yakında (yaptıklarının sonucunu) bilecekler. Andolsun biliyoruz, onların söylediklerine senin göğsün daralıyor (canın sıkılıyor). Sen Rabbini hamd ile tesbih et ve secde edenlerden ol. Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabb'ine kulluk et" (95-99).

✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin