210.Ders Yûnus Sûresi 21-25

35 5 37
                                    

210. Ders :

11. Cüz, 10. Sûre, 210. Sayfa
Yûnus Sûresi
21-25. Âyet-i Kerîm'eler.

بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ

21

وَإِذَا أَذَقْنَا النَّاسَ رَحْمَةً مِّن بَعْدِ ضَرَّاء مَسَّتْهُمْ إِذَا لَهُم مَّكْرٌ فِي آيَاتِنَا
"İnsanlara dokunan bir sıkıntıdan sonra kendilerine bir rahmet tattırdığımız zaman, âyetlerimiz hakkında derhal bir takım hilekârlıklara girişirler."

İnsanlara, kendilerine gelen kıtlık ve hastalık gibi bir musibet sonrası sıhhat ve genişlik gibi bir rahmet tattırdığımızda, bakarsınız ki ayetlerimizi çürütmeye ve onları def için hileler yapmaya başlarlar.

Denildi ki: Mekke ahalisi yedi yıl kuraklığa maruz kaldı. Öyle ki, neredeyse açlıktan helâk olacaklardı. Sonra Allah onlara merhameten kıtlığı kaldırdı. Ama bu defa da Allahın ayetlerini tenkit etmeye ve Rasulüne tuzak kurmaya başladılar.

قُلِ اللّهُ أَسْرَعُ مَكْرًا
"De ki: Allah'ın hilesi çok daha çabuktur."

Allah, tuzak yönüyle sizden daha süratlidir. Siz Peygambere ve ehl-i imana tuzağın tedbirini düşünmeden, O sizin cezalandırılmanızı hesaplamıştı.

Ayette geçen "mekr" kelimesi "gizli tuzak" anlamındadır.

Mekr kelimesi Allaha nisbet edildiğinde,

-Ya istidraç manasına gelir,

-Veya onların mekrine cezayı ifade eder.

إِنَّ رُسُلَنَا يَكْتُبُونَ مَا تَمْكُرُونَ
"Şüphesiz elçilerimiz yaptığınız hileleri yazıp duruyorlar."

Ayetin bu kısmı, İlahi intikamın gerçekliğini bildirir ve şuna tenbihte bulunur: Onların gizlice çevirdikleri hileler, her şeyi kaydeden meleklere bile gizli değildir, nerede kaldı Allaha gizli kalsın?

İstidraç: Derece derece yükseltmek veya indirmek. Istılahta ise, bir kimseyi, kendi arzusuna göre bir noktaya kadar götürüp, sonunda felâkete atmak, mânâsına gelir.

İnsanın kavuştuğu bir nimet, eğer onun hakkında hayırlı ise, bu ilâhî bir ikramdır. Eğer o nimet o şahsın kibrini ve isyanını artırırsa bu, ikram değil istidracdır.






22

هُوَ الَّذِي يُسَيِّرُكُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ
"Sizi karada ve denizde gezdirip dolaştıran O'dur."

حَتَّى إِذَا كُنتُمْ فِي الْفُلْكِ وَجَرَيْنَ بِهِم بِرِيحٍ طَيِّبَةٍ وَفَرِحُواْ بِهَا

"Gemide bulunduğunuzda, hoş bir rüzgar onları alıp götürerek tam keyiflendikleri bir sırada..."

Ayet, önce onlara hitap ile başladı. Ama "hoş bir rüzgâr onları alıp götürdüğünde" derken onları gıyabî olarak anlattı. Bu, sanki başkalarına "şunların haline bakın" tarzında hem bir hayret uyandırma, hem de hâllerini inkârdır.

جَاءتْهَا رِيحٌ عَاصِفٌ
"Gemiye şiddetli bir fırtına gelir çatar."

وَجَاءهُمُ الْمَوْجُ مِن كُلِّ مَكَانٍ
"Ve her taraftan onlara dalga gelmeye başlar."

✔️2- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Where stories live. Discover now