Bölüm 22 - Kendini Özgür Bırak

9.1K 939 567
                                    

(Yukarıya yine şarkı bıraktım, keşfedilmemiş bir şarkı.)

Bu kıskançlık da neyin nesi diye düşünürken, onu Mine'nin yanında gördüğümde kalbimin sıkıştığını hissettiğim gerçeği geldi aklıma. Evet, kesinlikle bu kıskançlık da neyin nesiydi? Sorusuna verecek bir cevabım yoktu, Murat'la hangi zaman diliminde o resmiyeti tam olarak attığımızdan emin değildim ama bunun cevabını vermek istemediğimi fark ettim. Onun bana güvenmesini, bu soruları sormaya gerek duymamasını istiyordum. Peki ya neden ben de ona aynı soruları sormak istiyordum? Neden Mine'nin odasındaydı, onunla ne konuşuyordu?

Cevap vermediğimde bir adım geri çekildi, aramızdaki havanın soğukluğu tenimi sararken benden uzaklaşmasın istedim. "Bana güvenmiyorsun." dedim kırılmış bir sesle. Arkamı döndüğümde, aramızda sürekli artarak büyüyen sorunlarla baş edemediğimi fark ettim. Gözlerimin dolmasına engel olmaya çalışırken kapının kolunu indirdim.

Bana güvenmiyordu. Peki ya ben? Ben ona güveniyor muydum?

"Melodi." dediğinde duraksadım. Söyleceği şeyler duymayı hem istiyor hem de istemiyordum. Elim kapının kolunda, en başından beri beni durdurmasını ve artık onunla konuşabilmeyi istemiştim. Ona sırtım dönükken bekledim, ağzından çıkacak kelimeler için can atıyor olsam bile yüzüne bakmaya korkuyordum.
Yüzüne bakarsam, o gözlerde yanlış giden bir şeyler bulmaktan korkuyordum. Kapının kolundaki elimin üzerinde parmaklarını hissettiğimde kalbim hızlandı. Yanında olduğum her seferinde, her saniye bana böyle hissettirmeyi başarıyordu. Parmak uçlarını elimin üzerinde gezdirdi, geçtiği yerlerde ince sızılar oluştu. Gözlerimi kapatmamak için kendimi tuttum.

"Melodi..." dedi tekrar o güzel sesiyle. Adımı söylediği her seferinde sesi ayrı bir tını kazanıyor, dudaklarından çıkan her harf bir şarkının notası gibi ruhumu okşuyordu. Bunu nasıl başarıyordu? Sesini duyduğum anda kendimi ona bırakmak, boğulacağımı bile bile yanında olmak istiyordum. Bir insanın sesi nasıl bu kadar güzel olurdu, bir insanın sesi nasıl kulağa dünyadaki bütün şarkılardan daha güzel gelirdi?

Elimde olmadan kapattım gözlerimi, kapının kolunu tutan elimin üzerinde parmak uçlarını hissetmek bile dünyadaki her şeyden daha güzel gelirken sadece durdum. Gidecektim sözde, neden hareket edemiyordum ki? Ayaklarım söz dinlemiyor diyemezdim, harekete geçmek için gereken emri veremiyordum bir türlü. Dokunuşu beni büyülerken saatlerce onun sesini dinleyebilir, elimde oluşan sızılar bütün vücudumu sararken kendimi onun kollarına bırakabilirdim.

Başkalarına karşı acımasız olmaya başlayan ben, Toprak'ın yanında sarıp sarmalanma isteğime karşı koyamıyordum. "Melodi..." dedi bir kez daha, kısık sesle. Güneşin batışındaki şölen gibiydi sesi. Adımı ondan duymak ne büyük lütuftu. Parmak uçları hala elimin üzerinde, varlığı ruhuma hediye gibiyken gözlerimi araladım yavaşça. Kapının üzerindeki buz gibi elimin üzerinde, tenimi yakan parmaklarını gördüm.

Bir insanın ellerine bile aşık olmak normal miydi, yoksa aşk mıydı onu bana her şeyiyle kusursuz gösteren?

"Toprak," diye fısıldadım. Elimi parmaklarının arasına aldığında, beni kendine çevirdi. "Artık yapamıyorum."

Neler diyordum ben böyle? Ağzımdan çıkan kelimeler beni bile şaşırtırken belki de ilk defa bastırdığım acılarım gün yüzüne çıkıyordu. Toprak'a deli gibi güvenmek isteyip, ondan bunu göremiyordum.

Bakışları değişirken, gözlerindeki acının kalbimi alevler içine aldığını hissettim. Toprak'ın bakışları altında neredeyse ezilecek gibi hissederken, çoktan ağzımdan çıkmış olan sözcükleri geri almam için hiçbir şansım yoktu.

Neden öyle söylemiştim ki? Ağzımı açıp kendi sözlerimi çiğnemek, onları inkar etmek istiyordum. Onun bakışlarında kendimi bulurken, bir daha bu gözlere bakamayacak olmanın acısını hissettim içimde. Çoktan özlemiş miydim onu, hem de karşımdayken...

Karanlığın Efendisi | GÖLGEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora