Bölüm 3 - Ölüm Her Zaman Acı Vericidir

14.6K 1.2K 124
                                    




Melodi ateş gibi yanan yanağının acısını ancak birkaç saniye sonra hissedebilmişti. İçinde barındırdığı hisleri tarif etmek istese bunu ancak mahcubiyet olarak dile getirebilirdi. Elini yanağına götürdüğünde teninin sıcacık olduğunu kalp gibi attığını fark etti. Kadın tokat atarken güçlerini kullanmış olabilirdi, içindeki nefret ve acı parmaklarının ucundan dökülüvermiş ve yanağında son bulmuştu.

Melodi olduğu yerde, arkasındaki masaya yaslandığını bile fark etmeden kadına baktı. Sesler uğultuluydu, birileri bağırıyor, Toprak kadını kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Bu sırada kapıdan içeri giren Mert'i belli belirsiz fark etti Melodi. Kendisinin içinde bulunduğu bu duruma bağlı olarak onun da ne kadar yorgun gözüktüğünü hissetti. Elif Melodi'nin yanına gelmiş ve yanağına dokunup bir şeyler söylüyordu. Her şey kaos halindeydi ve Melodi sadece bedenen oradaydı.

Gözlerini kapatıp oradan uzaklaşmak istese de bunu yapamayacaktı. Yaşadığı her şey gerçekti ve bir kabus olduğu ihtimaline tutunup harcadığı zaman yine kendisi ve çevresindekilere zarar olarak geri dönecekti. Bu düşünce aklına gelip kendini belli ettikçe Melodi'nin duyduğu uğultular yerini anlamlı sözcüklere, gözünün önünde geçip giden siluetler de belli başlı kişilere dönüşmeye başladı. Yaslandığını fark ettiği masadan doğrulup dik durdu. "Yanağına buz koymamız lazım." diyordu Elif. Cümlenin başını kaçırmıştı. Yine de elini havada sallayıp onu geçiştirdi.

"Şuan için vaktimiz yok, daha sonra." dedi ve Toprak'ın kendisinden uzaklaştırmaya çalıştığı kadına yöneldi. Çınar Hoca da, Toprak da kadına bir şeyler söylüyordu fakat yüreğine ateşler düşmüş bir anne için önemsizdi bunlar. Onun gözü sadece Melodi'yi görüyordu. Masum kızının ölümüne sebep olmuş o insandan başka hiçbir tarafa bakamıyordu. Bağırıp çağırıyor, karşısındaki gölgenin ne denli güçlü, kendisini tek hamlede öldürebilecek bir insan olduğunu içten içe bilse bile umursamıyordu. Onun canından çok sevdiği kızı hayata gözlerini yummuştu, hem de bir hiç için. Kendi canını tehlikeye atması ne kadar önemliydi ki artık?

Melodi'ye bakarken sonunda bir damla yaş süzüldü kadının gözlerinden. Belli ki tutmuştu kendini. Bir gölgenin karşısında ağlamayacağına yemin etmişti kapıdan içeri girmeden önce. Yine de acısını tutamıyordu içinde, etrafı yakıp yıksa da geçmeyecekti. Kalbinin kor ateşlerinde dövülmüş acılarının izleri süzülüyordu yanaklarından, Önce birer birer aktı gözyaşları, gittikçe hızlanıp etrafı göremeyecek hale gelene kadar devam etti bu.

Melodi kendi içindeki acının karşısındaki kadınınkiyle asla kıyaslanmayacak olduğunun farkındaydı. Ağzını açıp bir şeyler söylemek istese de boğazında oluşan yumru buna engel oluyordu. Hem ne diyebilirdi ki kadına, hangi söz kızını ona geri getirebilirdi? Bunun yerine tek bir cümle çıktı kurumuş dudaklarını zorla araladığı ağzından. "Bunu her kim yaptıysa size söz veriyorum, onu kendi ellerimle geberteceğim."

Kadının ağlaması daha da kuvvetlenirken kendisini tutan Toprak'tan destek aldı. Toprak artık kadını sadece yere düşmemesi için tutuyordu. Buz mavisi gözleri ifadesizdi. Onun da aklı çok başka yerlerde, bulunduğu zaman diliminden uzaktaydı belli ki. Sonunda Elif kendisini çekiştirip oradan uzaklaştırdığında karşı koymadı Melodi. Kalbinde gittikçe büyüyen acının eşiğinde o da kendisini ağlayacak gibi hissederken nasıl sağlıklı davranabilirdi? Bunun yerine orantısız gücünü kullanıp kendisini kolundan tutup odaya götüren Elif'i direnmeden takip etti. Zaten dirense de Elif fark edene kadar kendisini götüreceği yere gitmiş olacaklardı.

Koridoru hızlıca geçtikten sonra kapıyı açıp dört basamağı indiklerinde Elif çekiştirmeye devam edip kendi yatağına oturttu Melodi'yi. "Buralarda bir yerlerde olacaktı. Çekmecelerini karıştırıp içinden bir şeyler fırlatıyor, daha arkaları görmek için sürekli bir şeyleri yere atıyordu. "İşte burada." dedi elindeki merhemi havaya kaldırarak.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now