Bölüm 8 - Sevgilim, Neredesin?

12.8K 1.2K 312
                                    

(Bölümü üstteki şarkıyla okuyabilirsiniz)

Not all glitter is gold,
Not all people are humans.

❃❃❃❃

"Senin ağzına sıçacağım!" Toprak savrulduğu yerden hızla doğrulup o kişinin peşinden koşmak için adımını attığı sırada gözüne Melodi ilişti. Gözlerini kapatmış, başı yana düşmüştü.

O an kalbinin durduğunu hissetti, büyük bir endişe seli onu alıp götürmeye çalışırken düşmanın varlığı aklından tamamen silindi ve Melodi'ye doğru koşup yere eğildi. "Güzelim. Melodi, duyuyor musun beni? Cevap ver." Başının yanındaki yaprakların ıslak bir maddeyle kaplanıp ay ışığında parladığını fark ettiğinde nefesini tuttu. "Melodi. Lütfen, hadi aç gözlerini güzelim. Bak ben buradayım, yanındayım. Kahretsin! Kahretsin!"

Parmaklarının ucu zangır zangır titrerken Melodi'nin saçını okşadı. Düşünceleri zihninde karman çorman olmuş halde ne yapacağını düşünmeye çalışıyordu. Onu acilen okula yetiştirmesi gerekiyordu ama motorla götüremezdi. Kana bulanmış parmaklarıyla telefonunu cebinden çıkarıp Çınar Hoca'yı aramaya çalıştı. Parmak uçlarındaki kan ekranı ıslattığı için doğru düzgün basamıyordu. Telefonunu pantolonuna sürdükten sonra titreyen elleriyle Çınar Hoca'yı sonunda arayabildiğinde her tarafının Melodi'nin kanına bulandığını fark edememişti.

"Aç şu telefonu. Aç şu telefonu!" Bir yandan bağırıyor, bir yandan Çınar Hoca'nın zihnine girmeye çalışıyordu. İkinci çalışta telefon açıldığında Toprak bağırdı. "Yardım edin. Melodi."

Çınar Hoca endişelenmiş bir ses tonuyla cevap verdi. "Ne oldu Toprak? Melodi'ye bir şey mi oldu?"

"O başını çarptı. Bir taşa... Kan var, onu da kaybedemem..." Toprak diğer eliyle Melodi'nin elini sıkıyordu.

"Toprak! Sakin ol." Çınar Hoca'nın sesi yüksek çıkmıştı. Durumun vahametinin farkına varması uzun sürmemişti. "Neredesiniz? Söyle."

"Beykoz. Beykoz'dayız. Korudan yukarı çıktığınızda bir mezarlık var. Onun yanındaki ormanın içinde. Onun gözleri kapalı. Bana... Bana cevap vermiyor." Toprak'ın titreyen elleri bu sefer Melodi'nin yanağına gitti. Gözlerinin dolu dolu olduğunu ancak gözyaşları yüzünde sıcak bir his bıraktığında fark edebilmişti.

"Eh be oğlum. Ne işiniz var orada? Çok uzaktasınız. Geç kalabili-"

"Geç mi? Hayatı söz konusu!" Toprak Çınar Hoca'nın lafını bölmüştü. Başka zaman olsa asla bunu yapmazdı ama bir saniye bile geç kalamazdı şuan. Melodi böyle bir durumun içindeyken olmazdı.

"Birini arayacağım. O yakınlarda oturduğunu bildiğim bir Şifacı'yı. Hemen yola çıkıyorum. Ne olursa olsun Melodi'yi uyanık tutmaya çalış." Çınar Hoca sözlerinin ardından Toprak'ın cevap vermesine zaman bırakmadan telefonu kapattı. O da endişeliydi. Uzun yıllardır birbirlerine gerektiği her vakitte destek oldukları bir arkadaşını aradı.

"Selma. Bu geç vakitte rahatsız ettiğimi biliyorum." dedi aceleci bir sesle.

"Sakin ol Çınar, rahatsız etmiyorsun. Bir şey mi oldu?"

"Yardımına ihtiyacım var. Çok acil. Beykoz'da korudan yukarı çıkıldığında bir mezarlık varmış. Onun yanındaki ormanın içinde bir öğrencim ağır yaralı. Acilen oraya gitmen gerek. Ben de hemen şimdi yola çıkıyorum."

"Hemen yola çıkıyorum, Çınar." Telefonu kapattıklarında Çınar Hoca yüzünü ellerinin arasına aldı. Bir öğrencisini daha kaybetmeyecekti. Oraya ne diye gittiklerini bilmiyordu ama tek başlarına kahramanlık yapmaya kalktılarsa onlara çok fena kızacaktı. Ceketini alıp hızla odasından çıktığında dış kapıya koşar adımlarla ilerledi. Kapıyı açtığında dışarıda sigarasını içen Murat gözüne takıldı.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now