Bölüm 15 - Yanlış Anlaşılmalar

9.6K 1.1K 422
                                    

Bir fırtınanın içinde saklanmaya ihtiyacım var.

Melodi bahçede, güneşin altında saklandığı, onu koruyan ağacın gölgesine uzandığında gözlerini kapattı. Güneş tenini ısıtırken hava her zaman olduğundan sadece biraz daha ılıktı. Yusuf hocanın yanına gitmesi için fazla vakti kalmamıştı, son dakikalarını böyle değerlendiriyordu. Mert ile konuştukları aklını o kadar çok kurcalıyordu ki, uzandığı yerden kalkmak gittikçe zorlaşmaya başladı. Avucunu açıp yarattığı ateşe baktı, istediği gerçekten bu muydu?

O hiçbir gücünü kullanmasına gerek olmadığı zamanlarda, bütün bu olayları yaşamadan önce çok daha mutluydu. Hayatı yalanların üzerine kuruluydu belki ama o bunu bilmiyordu bile. Ve şimdiden, o zamanları özlemeye başlamıştı. Kendi yapabileceklerinden korkuyordu, Toprak'ın ona ihanet etmesi fikri aklına geldiği anda avucunun içinde ejder ortaya çıkıp ona kendini göstermişti.

Güçlerini kontrol edememekten korkuyordu, varlıklarını daha yeni fark etmişken.

Derin bir nefes aldı, doğrulup sırtını ağacın gövdesine yasladı. Başını ormana çevirdi, bir yanı onlarla anlaşma yapmak isterken diğer yanı da korkuyordu. Aklındaki düşünceleri fark ettiğinde şaşırdı, Toprak'ın ona ihanet etme ihtimalini kabul ettiği saniye korkmaya, yalnız hissetmeye başlamıştı. Sırtını farkında olmadan ona yaslamıştı ve şimdi bir deprem riskiyle burun burunaydı.

O an bir şeyin daha farkına vardı, bir kez daha buna izin veremezdi. Bir kez daha güçsüz olmak, yalanlar dinlemek istemiyordu. Yoluna tek başına devam etmesi gerekse bile, bunu başarabilirdi. Ancak o anda bir şeyin farkına varamadı, gerçekten kendi olmaya başladığının. Asıl gücün tek başına ayakta durmaya çalışmak olduğunu, hatalarından ders almak olduğunu bir süre daha fark edemeyecekti.

Ayağa kalktı ve gitmeden önce ağacın gövdesini okşadı. Teşekkür ederim, diye fısıldadı, gölgende yatmama izin verdiğin için.

Okula yürüyüp içeri girdi, kalbi hızlı atıyordu. Öyle hızlı atıyordu ki hissettiklerini anlamıyor, Toprak'ın aslında hiç değişmemiş olma ihtimali ruhunun sancılar içinde kıvranmasına sebep oluyordu. Yanılıyor olabilirdi, öyle olmayı umuyordu zaten. Onu sandığından, bildiğinden daha çok sevmişti meğer.

Sınıfa girdi, Yusuf hocanın gelmesine az bir vakit kalmıştı. Mindere oturdu, elleri titrerken ve imkansız gibi hissederken aklındakileri atmak istedi. Odaklanması gerekiyordu, içindekileri açığa çıkarmak için odaklanması gerekiyordu ama o sadece yastığına sarılıp ağlamak istiyordu. Güçlü görünmekten, öyleymiş gibi davranmaktan yorulmuştu. Kaldıramayacağı kadar ağır yükler artık onu ezmeye başlamıştı. Kapı açıldığında gözlerini araladı. Yusuf hoca karşısına, kendi minderine oturduğunda kendini zor tutuyordu.

Sessizce çalışmalar yapmak ve yeni bir gücün daha varlığını ortaya çıkarmak yerine ayağa kalkmak, deli gibi bağırmak istiyordu. "Ne oldu?" dedi Yusuf hoca. Sesi Melodi'nin düşüncelerinin aksine durgun, suları çekilmiş bir deniz gibiydi.

"Bir şey yok." diye mırıldandı Melodi. Başını iki yana sallamış, söylediğinin etkisini artırmaya çalışmıştı ama karşısında böyle kandıramayacağı biri duruyordu.

"Güçlerinle baş edemiyor musun?"

"Ediyorum, ama kalbim her hızlandığında avucumda ateş beliriyor."

"Yani edemiyorsun..."

Melodi başını kaldırıp Yusuf hocaya baktı. En sonunda evet anlamında başını salladığında kendini suçlu hissetmişti. Bu histen de nefret ediyordu, son zamanlarda duygusal açıdan çökmüş durumdaydı.

Karanlığın Efendisi | GÖLGEDonde viven las historias. Descúbrelo ahora