Bölüm 20 - Arkadaşlık

9.7K 1.1K 273
                                    

Huzurlu olduğum kolların arasında, işaret parmağımı yüzünün her ayrıntısında gezdirirken gözlerimi kapattım. "Bir kez daha anlat." diye mırıldandım uyku mahmuru sesimle.

"Çok geç oldu, uyu hadi." Toprak'ın bu cümlesiyle gülümsedim. Evet, geç olmuştu. Ondan defalarca ayrıntıları dinlemiş, bir çözüm bulmaya çalışmıştım. Gözlerim kapalı olsa da, yüzünün endişeli halini hissedebiliyordum.

"Toprak." dedim gözlerimi açmadan.

"Efendim güzelim?"

"Kendi başına kahramanlığa kalkışma, bu sadece beni üzüyor." Cevap vermek yerine kollarını bana daha çok sardı, başımı göğsüne yasladığımda saçlarımdan öptü.

"Uyuyalım," diye mırıldandı benim gibi. "Senin yanında uyanık kalırsam ne yapacağım belli olmuyor."

"Hemen de eski haline döndün..." Gülümsedim. Onun yanında gülümsemek çok güzeldi. Onunla gülümseyebilmek sanki bir lütuftu.

"İyi uykular güzelim."

***

"Baştan başlamanı istiyorum." Karşımda oturan Murat'ın kahve fincanını bırakıp masanın üzerindeki kalemi almasıyla başımı salladım. Onunla sessiz bir kafede buluşmuş, elimizdeki bilgileri gözden geçirmeye başlamıştık.

"Tamam." dedim ben de elimdeki kahve fincanını masaya geri bıraktıktan sonra. Masanın üzerinden ona yaklaştım ve çok sesli konuşmamaya çalışarak anlatmaya başladım.  "Okuldan birini takip ederek çıktığımı biliyordun."

Başını salladı. "Evet." dedi sabırsız bir sesle.

"O Toprak'tı. Onu bir otele kadar takip ettim ve tanımadığım başka bir adamla buluştuğunu gördüm. Yanında çok durmadı, en fazla birkaç dakika. Odadan çıktıklarında el sıkıştılar ve sonra Toprak okula geri döndü."

"Ne konuştuklarını duydun mu?" Elindeki kalemi sabırsızca sallayıp bana baktı. Sakinliğimi korumak için derin bir nefes aldım. Murat'la güçlerimizi birleştirmek ikimizin de işine geliyordu ama onun bu sabırsız tavırları beni rahatsız etmiyor değildi.

"Hayır," dedim. Onu biraz daha çıldırtabilmek için kahvemden bir yudum aldım ve bir süre konuşmadım. Sonra gülümsememek için kendimi tutarak devam ettim. "Kimseye bundan bahsetmemiştim, Toprak da benden bir şeyler saklıyor gibi davranmıyordu. Her zamanki halimizdeydik işte."

Kahvemden bir yudum daha aldıktan sonra suratının aldığı hal gerçekten komik gelse de ona daha fazla işkence etmekten vazgeçip elimdeki bardağı masaya bıraktım. "Ama... Bazı sebeplerden dolayı aramızda bir gerginlik oldu."

"Nasıl sebepler?" Kalemini kağıdın üstüne getirmiş, söyleyeceklerimi yazmak için bekliyordu.

Ona doğru eğilip sır verecekmiş gibi fısıldadım. "Onu aldattığımı öğrendi."

"Ne?"

Gözleri kocaman açılırken kollarımı birbirine kavuşturup arkama yaslandım. "Sadece sakin olur musun? Şaka yapıyorum. Lütfen, kalemini bırak ve sadece dinle, olur mu?"

İçinde tuttuğu nefesi sesli bir şekilde dışarı verdikten sonra dediğimi yapıp kalemi masaya geri bıraktı. Huzursuzdu, elinde kalemi olmadan her bilgiyi kaçırdığını düşünüyordu.

"Neden gülümsüyorsun?" Anlamaz bakışlarla bana baktığında kafamı hafifçe iki yana salladım.

"Üzgünüm," diye mırıldandım oturduğum yerde toparlanırken. "İnsanlar kendiyle ilgili bir düşünceyi görmezden gelmeye çalışırken daha fazla düşünüyorlar ve... Ben de ister istemez fark ediyorum."

Karanlığın Efendisi | GÖLGEWhere stories live. Discover now